Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Türkiyeyi Etkileyen iç ve dış politika sorunları

http://blog.milliyet.com.tr/sakin02

19 Ocak '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Neden böyle olduk?

Neden böyle olduk?
 

Bu ara, '' neden böyle olduk'', toplumun her kesitinde en çok sorulanlardan biri. Çarşı pazarda gezerken hal hatır sorduğunuz kırk yıllık domatesciniz, nasılsınız işler nasıl sorusuna otomatik olarak çok kötü abi hiç iş yok cevabını verirken, aynı cevabı karşı köşedeki patates ve kuru soğancıdan da alabilirsiniz. Geçen hafta soğan iki liraydı neden şimdi üç oldu diye homurdanan yaşlı teyzeye ise karşılık bu gene iyi, haftaya dört olacak cevabı ilk işiteceğinizdir. Sakin ve mantıklı olup nedenini bulmaya çalışırsınız..Bu depodaki soğandır ve yeni mahsul çıkmamıştır. Taşıma ücretlerine standart zamlar yapılmıştır bu durumda maliyet artışı yoktur. O zaman zam da olmaması gerekir, ama vardır.  

Her gün ekmek aldığını dükkan da halinden şikayetçidir. Eskiden günde üç sefer yapan fırıncı kamyonu önce beşe şimdi de altıya çıktığı halde çok kötü ağabey der insanlar ekmek de alamıyor, ne yiyiyor bilmem.  

Oturduğum semtin, ünü hernedense şehir dışına yayılmış ana caddesindeki esnaflar durumlarından şikayet etmeye daha siz sormadan başlarlar. Hiç kazanamıyoruz ağabey derler bütün para kiraya gidiyor herhalde burayı kapatacağız. Ancak aykırı bir şey satmıyorsa, kapatan da görülmemiştir. Çok sık yeni dükkanların kapatılıp açıldığı görülür ancak bunlar sezonluktur, gelirler ve giderler.  

Tuzu en kuru olan gazete bayiidir. Herşeyden önce büfelerin tamamı ayni aileye aittir ve bir cins kartel oluşturmuşlardır. Yenileri aralarına almazlar. Bayram ve tatillerde ise nöbet listesi yaparlar ve bir tanesini açarlar şansınız varsa bu size yakın olanıdır. İşler nasıl sorusuna verilen cevap ise gene aynidir '' tadı yok abi''.  

Sabrınız varsa ki benim genelde yoktur, televizyonda ekonomik işlerden sorumlu Bakanları dinlersiniz. Onlara göre herşey güllük gülistanlık ve aydınlıktır. Ekonomi çok iyi durumdadır.Türkiye dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmuştur gelecek elli yılda ise ilk beş arasına girecektir. Konuşanların vücut dilini incelediğinizde sadece anlattıklarını ancak hiç inanmadıklarını kolayca anlarsınız . Evet dedikleri doğrudur. Bazı makro göstergeler iyi şeyler söylemektedir ancak bazılarıda kötü şeyler olabileceğini adeta haykırmaktadır. Merkez Bankası Başkanı özellikle, cari açığın yüksekliğinden ve kredi hacmindeki kontrolsüz büyümeden her fırsatta şikayet edip ek finansal tedbirleri ardı ardına işleme koyarken, Milletvekilleri ve ihtacatçılar tarafından açıktan eleştirilmektedir.  

Büyükşehir belediye başkanları da hiç bir şeyden memnun değildir. Bazılarına göre çok üzerlerine gidilip icraatları kısıtlanmaktadır, bazıları ise şimdiden kendilerini eyalet valisi olarak görmekte, tavır söylem ve eylemlerini bu temele oturtmaktadırlar . Bir Anakent Belediye Başkanı ruhunu öldürdüğü şehirde, trafik sorununu çözdüğünü iddia ederken, her gün aynı sorundan canı çıkan ve kilitlenmiş trafikteki başka biride ayni kişiye ver yansın etmektedir. Her ikisi nide karşınıza alıp sorsanız, soracağınız ne olursa olsun alacağınız cevap, hayır olacaktır.  

İş adamları durumdan hiç memnun değildir. İşler çok durgundur ve gene işçi çıkartmak zorunda kalacaklardır. Pek çok kez gelen aflara rağmen, hala çalışanların sigorta primini ödememekte, bunu işleri için finansman kaynağı olarak kullanmaktadırlar. Neden böyle yaptıkları sorulduğunda primlerin yüksekliğinden şikayet ederler. Halbuki zaten prim ödememekte ve önünde sonunda mutlaka geçikme zamları affa uğrayacağında aradan geçen sürede o paraya kendi deyimleriyle takla attırmaktadırlar. Bu arada çarkın dönmesi için sık sık işten çıkarmalar ve yeniden işe almalarla kadrolarını yenilemekte ve deneme süresi adı altında prim gene ödememektediler. Sanmayinki herkes vergisini muntazam ödemektedir. Böyle bir şey yoktur. Büyük ve artık kurumlaşmış bir şirketseniz zamanında ödersiniz, değilseniz mutlaka bir yolunu bulursunuz.  

Sokataki sıradan insanlar da mutlaka ve çok sık bize ne oldu sorusunu sorarlar. Günlük yaşamın akışında herşey paraya, kazanca ve işlerin iyi olup olmamasına bağlı değildir. Tuhaf bir şekilde insanlar çıkarları ve hırsları için en kutsal değerleri çiğneyecek hale gelmişlerdir. İçişleri Bakanlığının suç istatistiklerine baktığınızda, moda deyimle üçüncü sayfa olaylarında anormal artış görürsünüz. Artık insanlar çok küçük paralar için cinayet işleyebilmekte, yakalanıp televizyon kameralarını gördüklerinde ne yapayım açtım mecburdum gibi şeylerin arkasına saklanmaktadırlar. Trafikte kendisini geçmek ülkeyen bir yabancı ülke diplomatını takip edip döner bıçağı ile yaralayabilmektedir. Sorduğunuzda alacağınız cevap ne yapayım uyuşturucu almıştım ne yaptığımı hatırlamıyorum olacaktır.  

Toplumsal olaylara güvenlik güçlerinin yaklaşımı da çok ilginçtir. Bazı il ve ilçelerde her gün yaşanan taşlı sopalı saldırılara yumuşak, ara sıra yapılan öğrenci olaylarına karşı çok sert olabilmektedirler. Sorduğunuzda olaylara müdahale eden çevik kuvvet polislerinin de insan olduğu, atılan taşlara ve yapılan hakaretlere dayanamadıkları olacaktır. Ayrıca onlara göre burası sürgün yeridir. Amirleri çok sık değişmekte, ve bu türden olaylarda ne yapacaklarını bilememektedirler. Kimi zaman günde ondört saat çalışan ve benim ölçülerime göre hakkettikleri ücreti alamayan bu insanlaın arasıra onlar görevdeyken çocuklarını hastalandığını, elektrik parası yatırmaları gerektiğini nedense kimse hatırlamaz.  

Beyaz yakalılar olarak tanımlanan kesimde çalışanların her hangibir etik değere bağlılıkları çok tartışılmaktadır .Artık moda olan hem kendi koltuğunu tutmak, hemde ayağıyla başkasının koltuğunu çekmektir. Bu arada başka yerden gelen teklifler ise her zaman değerlendirmeye açıktır ve bulunabilen daha iyi bir koltuğa hemen geçiş yapılır. Dönülüp geriye bakılmaz bile... Neden böyle yaptın sorusuna cevap hazırdır. Ne yapayım ağabey ben profosyenelim...  

Bütün bunları alt alta koyup beraber okuduğunuzda, neden böyle olduk sorusunun cevabı, işler kötü, içkiliydim, ne yaptığımı hatırlamıyorum değildir. Türk toplumu bir cins aşınma göstermektedir ve acı olan bu aşınmaya sebep olan kendisi değildir... Rahat etmek istiyorsanız buna salgın hastalık ve geçecek deyin. Hiç olmaz ise gönlünüz rahatlar ancak sıkıntınız azalmaz...  

 

 
Toplam blog
: 89
: 321
Kayıt tarihi
: 27.07.09
 
 

ODTÜ 1970 Kimya Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatımın bir bölümü kamuda bir bölümü ise özel sektörd..