Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '07

 
Kategori
Fotoğraf
 

Fotoğraf makineleri ruhlarınızı mı çalıyor?

Fotoğraf makineleri ruhlarınızı mı çalıyor?
 

Deniz kenarı, vapur, çayır çimen nerede olursa olsun bayılıyor insanoğlu fotoğrafının çekilmesine…
- Yok yok! Şu tarafa geç! Olmadıııı! Bak güneş çok güzel geliyor o taraftan…
- Ya ama bi dakka! Saçımı başımı düzelteyim.
- Tamam bekliyorum hadi!

Yahu bekleyene kadar çeksene 3-5 poz resmini…

Doğal, hazırlıksız.. Beğenmediysen silersin, nedir? Dijital fotoğraf makinelerinin bize verdiği şahane bir lüks bu! Megabyte’ın, gigabyte’ın izin verdiği kadar çek…Ekonomik olmana gerek yok ki!

Anlayamıyorum bu fotoğraf işini… Bunun doğalı makbul değil midir? Salacak'ta ağacın altına oturmuşsan, yaslamışsan sırtını da bi güzel… Ayaklarını uzatmışsan, güneş yüzüne yüzüne vuruyorsa, var mıdır bundan daha güzel bir poz (!). Niye kalkıyorsun dikleniyorsun? Neden saçını bir taraftan diğerine atıp klip güzeli moduna geçiyorsun? Vantilatör yok, rüzgar var. Yapay ışık yok, güneş var. Yansıtıcı yok, çimenler var, deniz var. Bırak dağınık kalsın değil mi?

Geçenlerde House MD dizisinin Digiturk tabiriyle "Aksi Doktoru" Gregory House, gerçek adıyla Hugh Lourie’nin bir röportajını okudum… Beni hayatım boyunca rahatsız eden duyguya adını koymuş adam…

"Fotoğrafımın çekilmesinden nefret ediyorum. Fotoğraf makinesinin insanın ruhunun bir kısmını çaldığına dair tuhaf boş bir inancım var."

Hiçbir zaman çektirdiğim fotoğraflarda ben gibi çıkmadım. Hiç bir zaman fotoğrafımın çekilmesinden de hoşlanmadım… Bir sürü insan bunu "fotojenik değilim" olarak tanımlar… Ben fotojeniklik ya da kameranın beni sevmemesi olarak adlandırmıyorum…

Bir insanın gözünün içine baktığım gibi bakamam objektife. İki çıkışlı bir girişli bir kablo gibi teke indiremiyorum duyguyu. Bunun bir alışkanlık olduğunu düşünüyorum. Fotoğraf çekmeyi öğrenmek gibi, çektirmeyi de öğreniyor sanırım insan. Benim buna kabiliyetim yok.

Bunun farkına vardığımda inanın çok rahatladım. Anormal bir durum yokmuş olayda… Ben sadece fotoğraf çektirmeyi sevmiyormuşum… Eline fotoğraf makinesi alıp resmimi çekmeye çalışan şahıslara "çekmeyin beni" diyorum. Pişman olursunuz. O yüzden az resmim vardır. Ve bu tamamen benim seçimimdir.

O yüzden olanlar da bir tuhaftır. Poz veremiyorum ben. Hani gayri ihtiyari birileri fark ettirmeden bi kaç kare çektiyse içlerinde iyi çıkan üç-beş fotoğraf oluyor. Ya ben beğenmiyorum fotoğraflarımı ya da sanatçı (!?) kaprisi yapıyorum.

Zaten Lourie’nin de dediği gibi makinenin insan ruhundan bişeyler çaldığını düşünüyorum ben de galiba içten içe. Fotoğraflarda iyi çıkan insanların fotoğraf makineleri tarafından ele geçirildiğini ve onlar tarafından istediği gibi şekillendirildiğini düşünmeye başladım. Bu kadar metafizik insanı bozar mı onu bilemeyeceğim…

Fotoğraf çektirmek ve fotoğraf makinesiyle ilgili duygu ve düşüncelerim bunlardır. Haaa! Diyeceksiniz ki hiç sevmiyor musun fotoğraf çekmeyi? Bayılırım… Kimsenin görmediği, fark etmediği kareleri bulmakta üzerime yoktur. Ama benim amacım ruh koleksiyonculuğu değil. Ben, ruhlar yerinde dursun, keyif baki kalsın diyenlerdenim.

 
Toplam blog
: 82
: 1186
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

İstanbul'da yaşanan tüm aşkların, tüm ayrılıkların, tüm özlemlerin, tüm nefretlerin, tüm eğlenceleri..