Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '11

 
Kategori
Spor
 

Galatasaray 2011-2012 (1)

Galatasaray 2011-2012 (1)
 

Galatasaray, kayıplarda olduğu geçen senenin ardından (ki sonrasında yaşananlar düşünüldüğünde buna hiçbir taraftarının üzüldüğünü sanmıyorum) yeni sezon için kadrosunu tabiri caizse tepeden tırnağa yeniledi.

Sarı kırmızılılardaki değişiklikler o denli köklü oldu ki, kaleden forvete kadar tüm mevkilere yeni oyuncular alınmasının yanı sıra takımın teknik direktörü ve hatta başkanı bile yenilendi.

Transfer sezonu kapanmadan, Galatasaray’ın bir veya iki oyuncu daha alması söz konusu fakat şu ana kadar gelinen noktadan kadronun geneli ile ilgili değerlendirmeler yapmak pekâlâ mümkün; tüm mevkileri ayrı ayrı mercak altına alarak.

Fatih Terim

Fatih Terim konusuna başından beri şüphe ile yaklaşıyorum. Beni bu denli şüpheye sevk eden nedenlerin başında da alınacak her sonucun “eski Galatasaray” ile karşılaştırılacak ve bunun da takım için sağlıksız bir ortam oluşturacak olması geliyor. Nitekim karizmatik teknik adamın, Galatasaray’daki ikinci döneminde başarısız olmasının en önemli nedenlerinden biri, bu sözüne ettiğim geçmişle mukayese durumunun söz konusu olması ve kendisinin, başarılı ilk döneminin aksine cesur hamleler yapmaktan imtina etmesiydi.

Bunun yanı sıra geçmişte tarihi başarılar yakalayan Fatih Terim ve ekibinden, uzun yıllar sonra aynı başarıyı beklemek bir yanda bu ekibin üzerinde oldukça ağır bir yük oluşturmak anlamı taşırken diğer yanda da futbolun her an değiştiği ve geliştiği gerçeği ile bir tezat oluşturuyor.

Ayrıca, nedenlerinden bağımsız olarak dünyadaki örneklerine bakıldığında görülüyor ki eski takımlarına geri dönen teknik direktörler genellikle başarısız bir grafik çizmekte.

Sonuç olarak tecrübesi, idareciliği ve kulübe bağlılığı tartışılmayacak derecede iyi olsa da yukarıdaki nedenlerden dolayı Fatih Terim’in Galatasaray’daki üçüncü dönemi kendisi adına öncekilerden çok daha zor olacak gibi görünüyor.

Kale

Galatasaray’da kaleci denildiğinde hâlâ akıllara Taffarel ve Mondragon’dan başka bir isim gelmemesi, sarı kırmızılıların geride kalan dört sezonda bir türlü kalesinde güven veren veren bir eldivene sahip olamadığını gösteriyor. Nitekim Galatasaray 2007 yılından itibaren her sene en az bir kaleci transfer etti ve bu süre zarfında kadroda Mehmet Bölükbaşı, Fevzi Elmas, Aykut Erçetin, Orkun Uşak, De Sanctis, Leo Franco, Ufuk Ceylan ve Zapata gibi bir çok isim yer aldı. Ancak bu kalecilerden hiç birisi bekleneni veremeyince bu senenin önemli transferlerinden biri yine bir kaleci oldu; Uruguaylı Muslera.

Muslera’nın CV’sinde milli takım kalecisi yazması ve bu formayla oldukça başarılı maçlar çıkarması onun için çok önemli bir artı. Bunun yanı sıra, her ne kadar ilk yıllarında yedek soyunmak durumunda kalsa da, Lazio’daki son dönem performansı Muslera’nın iyi bir kaleci olduğunu gösteriyor.

Zaman zaman eksantrik hareketler yapsa da güçlü refleksleri ve uzaktan şutlara karşı başarısı Muslera’nın en önemli özellikleri. Ayrıca Uruguaylı kalecinin penaltılarda da diğer kalecilere oranla daha iyi bir performans gösterdiğini de belirtmekte fayda var.

Neticede her ne kadar toplamda 12m€’luk ücretiyle pahalı bir transfer olsa da, gerek yaşı (25) gerekse başarılı kariyeri göz önüne alındığında Muslera’nın Galatasaray kalesini uzunca bir süre tartışmadan uzak tutmaması için herhangi bir neden görünmüyor.

Savunma

Galatasaray’ın savunma kadrosu, bu seneki iki takviyenin ve takımdan ayrılanların ardından, Çağlar, Hakan Balta, Serkan Kurtuluş, Ujfalusi, Eboue, Servet ve Sabri şeklinde.

Mevcut savunmanın özellikle sol tarafında sorunlar varken yeni iki oyuncunun da bu derde deva olmayacak tercihler olmasını, çoğu futbolsever gibi ben de anlamakta zorlanıyorum. Zira, Sabri’nin belirli bir seviyede taşıdığı sağ bek mevkisi yerine sol tarafa iyi bir transfer yapılması muhtemelen daha faydalı bir karar olurdu.

Sağ-sol tartışması bir kenara bırakılıp takıma yeni katılan oyuncular incelendiğinde, özellikle Eboue’nin önemli bir isim olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Diğer birçok arkadaşı gibi yirmili yaşlarının başında Arsene Wenger’in oltasına takılan Eboue, kendisine verilen bu şansı iyi kullanmayı başararak özellikle son sezona kadar Arsenal’in önemli isimlerinden biriydi.

Savunmanın sağ tarafında görev yapan 28 yaşındaki oyuncunun şut performansı takım arkadaşı Sabri’den dahi kötü olabilir fakat sahip olduğu topla katedebilme ve hız özellikleri, savunmanın diğer oyuncuları düşünüldüğünde, onu yeni takımı için oldukça değerli yapmaya yetiyor.

Diğer taraftan Madrid uçağından, iki arkadaşıyla birlikte gelmesi beklenirken, yalnız başına inen Ujfalusi de tıpkı Eboue gibi oldukça başarılı bir savunma oyuncusu. Fakat Ujfalusi’nin 33 olan yaşı ve son iki senedir milli formayı giymemesi kendisi adına olumsuz referanslar.

Madrid’teki yıllarındaki performansıyla takımının direkt oyuncularından biri olan Ujfalusi, muhtemelen Servet ile birlikte savunmanın göbeğinde görev yapacak ve aslına bakılırsa onun takıma faydası için en önemli kriterlerden biri de Servet ile iyi bir uyum yakalamaları. Aksi takdirde Çek oyuncunun gönderilen Lucas Neill performansı göstermesi de olasılıklar arasında.

Sonuçta Galatasaray savunması iki iyi ilk on bir oyuncusuyla takviye edilerek geçen seneye oranla güç kazandı ve özellikle sağ bekin emin ellerde olduğunu söylemek mümkün. Ancak sol taraftaki eksiklik hâlâ mevcudiyetini koruyor ve savunmanın göbeği kağıt üzerinde “iyi” görünse de kesin bir yargıya varabilmek için Servet-Ujfalusi ikilisinin performaslarını bir süre izlemek gerekiyor.

can.nizamoglu@gmail.com


http://twitter.com/cannizamoglu

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..