Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '11

 
Kategori
Spor
 

Galatasaray kendini bulurken Trabzonspor durdu!

Galatasaray kendini bulurken Trabzonspor durdu!
 

Geçen hafta Bursaspor karşısında dağıldığını iddia ettiğimiz sonra hafta içinde bunun yepyeni bir başlangıcın habercisi olabileceğini yazdığımız ve kupa maçından sonra da kimilerince çok iyimser bulunsa da toparlanıyor olduğunu müjdelediğimiz Galatasaray dün Eskişehirspor karşısında yetenekli oyuncularının ekstra katkıları sayesinde kısa süre içinde farka giderek taraftarını fazlasıyla mutlu etti.

Bu kadar kısa sürede ortaya çıkan değişikliğin sebepleri neydi? Kısa süreli bir alev alma mıdır yoksa belli bir istikrardan söz etmek mümkün müdür?

Bu sayfa aracılığıyla futbolun doğru futbolcularla oynandığında teknik, taktik, diziliş, şablon gibi unsurların ikincil öneme sahip olduğunu fazlasıyla konuştuk. İspanya’daki son Barcelona-Real Madrid karşılaşması bunun çok tipik bir örneği niteliğindeydi.

Teknik adamlar kendilerini zaman zaman çok ön plana çıkarıyorlar ve takımın ortaya koyduğu oyunun neticesinden kendilerine daha büyük pay çıkarıyorlar. O teknik adamlardan bir tanesi de dün Galatasaray’ın rakibi olan Eskişehirspor’un teknik patronu Bülent Uygun’dur. 2009 yılındaki Sivasspor’un başarı çizgisine hiçbir zaman ulaşamadı. Çünkü başarılı bir takımı dağıtıp yerine kendince bir takım kurdu. Bu takım geçen sene neredeyse küme düşüyordu, hala kendisine gelebilmiş değildir.

Futbolda futbolcu ve bunun uyumlu organizasyonu her zaman daha önemlidir.

Galatasaray’a dönüp baktığımızda Kewell’ın sahadaki varlığının ne kadar belirleyici olduğunu görüyoruz. Ayrıca Baros gibi bir golcünün bir takıma neler kazandırıyor olduğunu da…

Yeni transferler de etkili bir takımın içinde yeteneklerini daha iyi kullanabilme şansı yakalayabiliyorlar. Çünkü ileride oynayan futbolcular o lisanı anlayabiliyor.

Dünkü orta saha dizilişinde neredeyse bir sene sonra artık herkesin ezbere bildiği Ayhan, Barış (Cana), Mustafa Sarp üçlüsünden farklı bir oyuncu kurgusu vardı. Bu üç oyuncunun çeşitli nedenlerden ötürü oynamamasında fırsat bu sefer Sabri, Cana, Culio tercihi vardı. Stancu ve Kazım’la yetenek kazanan bu üçlü Kewell ile birlikte Eskişehirspor’un üzerine çöken etkili bir hücum hattını oluşturdular.

Sabri dün Eskişehirspor kalesini şut bombardımanına tutarken maçın Galatasaray’a dönmesine neden olan golün de hazırlayıcısıydı.

Kazım ikinci golde başrole soyunmuştu.

Üçüncü gol klasik bir Kewell vuruşuydu.

Ancak bu takımın hala Misimoviç’e ihtiyacı varmış gibi duruşu var. Hagi’nin bu kadar uzun süreli kinle bu oyuncuyu takımdan uzak tutuyor oluşunu anlamak mümkün değildir. Teknik adamların bir görevi de sorun olan futbolcuları takıma kazandırmak değil midir?

Aykut Kocaman’ın Santos ve Baroni üzerindeki etkisini burada anmadan geçmeyelim.

Galatasaray’da ilk yarı ortaya konan olumlu futbolun ikinci yarıda 75 ve 77. dakikalarda Eskişehirspor’un attığı iki golle bocaladığını da izledik. Özellikle Galatasaray’ın kalesindeki Zapata’nın Ufuk’tan veya Aykut’tan ne kadar farklı olduğunu ayırt edebilmek mümkün değildi. Birinci golün benzerlerini Ufuk da yemiş, eleştirilmişti. Serbest vuruşta Ümit Karan’ın ustalığı kadar Zapata’nın da hatası yok muydu?

Toparlayacak olursak Galatasaray eksikliklerinin tamamlanmasıyla daha iyi futbol oynayan bir takıma doğru gelişiyor. Buradaki temel sıkıntı bu futbolcuların istikrarlı olmamalarıdır.

Keser döner, sap döner gün gelir hesap döner.

Şenol Güneş takımın başına geldiğinden kupa maçı dahil son dört karşılaşmaya kadar Trabzonspor’un sürekli yükselen bir grafiği vardı. Bu yükseliş bir adet kupaya dönüşürken bu sezon da ligde şampiyonluğun en güçlü favorisi durumuna gelmeye kadar ulaştı.

Ancak bir senelik yükseliş süreci sezona ara verilmesiyle birlikte önce durgunluğa son dört karşılaşmayla da yerini gerilemeye bıraktı. Bursaspor ile olan puan farkı sıfırlanırken belki de kendisine en fazla rakip olarak gördüğü Fenerbahçe ile 9,7,4 derken bu hafta puan farkı 2’ye kadar indi

Trabzonsporlu oyuncuların özellikle Antalyaspor karşısındaki ilk yarıda görüntüleri önemli bir psikolojik sıkıntı içinde olduklarının göstergesiydi.

Şenol Güneş bu takımın en başarılı olduğu maçlar sonrasında dahi “iyi olmadığı” yönünde verdiği mesajlarla bence ayarını bozdu. Şimdi de tam tersini yapmaya çalışıyor. Takımının daha güçlü dağılmasını önlemek için toparlayıcı kelimeler söylüyor, cümleler kuruyor.

Trabzonsporlu futbolcular da bu ikilemin içinde gidip geliyorlar ve bocalıyorlar. Kendilerine olan güven duygusunun zedelendiği noktalarda da rakiple ve hakemle didişiyorlar.

Antalyaspor, Fenerbahçe karşısında da izledik defansif anlamda çok güçlü bir takım. Hücumda da etkili olabiliyorlar. Ancak Mehmet Özdilek bu maçı kazanmak için 80 dakika kenarda bekledi durdu. Önemli gol silahları kenarda beklerken oyunu sürekli geride kabullendi. Çok dikkatli savunma yaptı. Trabzonspor da bu savunma direncini hiç kıramadı.

Şenol Güneş bir baskıdan söz ediyor. Şimdi daha da artarak devam edecektir. Trabzonspor, Sivasspor ve Manisaspor gibi çok kritik bir seri başlıyor. Ligin kaderini belirleyecek bu iki karşılaşmadan alacağı puanlar Trabzonspor’un üzerindeki baskının niteliğini belirleyecektir.

Şenol Güneş “hilemiz, hurmamız yoktur, hakemleri etkilemeye çalışmadık” söylemiyle bir buçuk ay önce Aykut Kocaman’ın açıklamalarına verdiği cevapla çeliştiğinin veya eleştirdiği şeyle aynı çizgiye gelmiş olduğunun farkında mıdır?

O günlerde kendisine keser döner, sap döner gün gelir hesap döner diye boşuna hatırlatmamışız demek ki…

Trabzonspor-Antalyaspor maçında hakem Hüseyin Göçek’in Antalyasporlu Erkan’ı kırmızı kartla oyun dışında bırakması hakemlerimizin ne kadar kuralcı ve şekilci olduklarını bize anlatması bakımından çok belirgin bir örnekti.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..