Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '07

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Gap Turu 7. Gün

Gap Turu 7. Gün
 

11/05/2007
Sabah otelde kahvaltımızı aldıktan sonra Hz. Eyyüp Peygamber’in Sabır Makamı’na gittik. Yine küçük bir parantez açarak Kültür Bakanlığı’nın internet sayfasında yazılan bilgiyi aktarma istiyorum.

Hz. Eyyüp peygamberin, M.Ö. 2100 yılında Suriye'de Şam ile Ramla arasında üst diyarı denilen ülkenin Desniye köyünde dünyaya geldiği rivayet edilmektedir. Cüzzam hastalığına tutulan Eyyüp Peygamber, Rahime adlı karısı ile mağarada çile çekmeye devam ederek Allah'a ibadetten vazgeçmez. Bütün ıstıraplarına rağmen Allah'a asi olmaz. Sonunda, Eyyüp Peygamber imtihanı kazanır, Allah tarafından belirtilen şifalı su ile yıkanarak iyileşir, hanımı ile kendisine mal ve evlat ihsan edilerek daha sonra uzun müddet yaşar. Şanlıurfa merkezinde bulunan Hz. Eyyüp peygamberin çile çektiği mağara, Eyyüp Peygamber Makamı olarak ziyaret edilmektedir.

Buradaki ziyaretimizi tamamladıktan sonra ünlü Zeugma Antik Kenti’ne ev sahipliği yapan, ve Birecik Barajı’nın kurulması nedeniyle büyük bir kısmı Fırat Nehri sularının altında kalan Halfeti’ye yöneldik. Hava biraz kapalı, “Umarım hava bozmaz” dedi Yunus. Şansımız vardı ki güneş yüzünü gösterdi.

Kısa bir çiçek toplama molası –turlara katılanlar bilir, ihtiyaç molası anlamına geliyor- ardından sandaldan biraz büyükçe teknelerimize binerek (üç grup halinde) tura başladık. Tekne yolculuğu sırasında bir zamanlar üstünde bulunduğumuz yerin Halfeti’lilerin yaşam alanları olduğunu düşündükçe garip bir duygu kapladı içimi. “Biz de onların yerinde olabilirdik” diye düşündüm.

Tekne turu sırasında elimizden geldiğince fotoğraflamaya çalıştık çevremizi. Zevkli ve bir o kadar da titreşimli bir tekne yolculuğunun ardından teknelerimizden indik.

Halfeti aynı zamanda siyah gülleri ile (yöre tabiri ile Arap Kızı) ile ünlü imiş. Arap Kızı numunelerini gördükten sonra hemen otobüsümüze binerek, soyları tükenmekte olan kelaynak kuşlarının bulunduğu Birecik Kelaynak Kuşları Üretme Çiftliği’ne gittik.

Kelaynaklar etobur kuşlar, aile yapısı insanınkilere çok benziyor ve eşlerine sadıklar. Güneye göçen kuşların birçoğu geri dönmemiş çiftlikteki yetkilinin anlattığına göre. Sebebi ise DDT tarzı zirai ilaçlarmış.

Bir zararlıyı yok etmek isterken, bir çok diğer canlının yaşamına son veriyor insanoğlu desenize.

Kuşların bu çiftlikte özenle beslendiği, tabiri caizse kanatlarının sıcak sudan soğuk suya sokulmadığını söylüyor yetkili.

Ardından Zeugma-Belkıs Harabeleri’ne uğradık. Açıkçası burada Antepfıstığı ağaçlarından başka pek birşey göremedik ancak buradan çıkan eserleri –özellikle mozaikleri- Gaziantep Mozaik Müzesi’nde görebileceğimizi söyledi Yunus.

Oldukça sıcak havadaki bu kısa gezimizin ardından Gaziantep Şehir Merkezi’ne doğru yolaldık. Büyük bir şehir havasını taşıyor Gaziantep.

Kurtuluş savaşında Vatan Savunması’nda önemli bir yere sahip olan Gaziantep’te Şahin Bey’i duymayan yoktur. Ancak açık söylemek gerekirse Şehit Kamil’i ben ilk kez duydum. Bir beldeye ismini veren bu kahramanın isminin duyulmamasında suç kimindir, bilemiyorum. ŞehitKamil Beldesi’nin internet sayfasından alınmış bir açıklamaya burada yer vermeyi doğru buldum.

21 Ocak 1920 Cuma günü, 14 yaşındaki Mehmet Kâmil annesiyle dedesinin evinden geliyorlardı. İkisinin de sırtında hasır örmek için dedesinin evinden aldıkları parçalar vardı. Fransızlarla harp daha başlamamıştı. Vakit akşam üstüydü.
Fransızların fırın olarak kullandığı bir binanın önünden geçerken, Kozanlı tarafından gelen birkaç Fransız askeri birden Mehmet Kâmil'in annesinin önünü kesip peçesini açmak istediler. Mehmet Kâmil'in annesi bir yandan bağırıyor bir yandan da peçesini açmak isteyen Fransız askerlerine karşı kendisini müdafaa etmeye çalışıyordu. Anasının saldırıya uğradığını gören Kâmil yerden aldığı taşları Fransız askerlerine atıyordu. Tam o sırada ortalığı bir çığlık kapladı. Mehmet Kâmil, Fransız askerlerinin tüfeklerinin süngüsüyle şehit edilmişti. Mehmet Kâmil'in katledilmesiyle Antep müdafaasının ilk şehidi verilmişti.

Tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum. Sizin sayenizde özgürüz biz bu vatanda.

Gaziantep’te öğle yemeği molamızı verdiğimiz yerde ilk kez tattığım yuvalama çorbasının ve sarımsaklı ve bol malzemeli lahmacununun hoşuma gittiğini söyleyebilirim, ancak kebap grubunun lezzetinin beklentimin altında kaldığını belirtmeliyim.

Öğle yemeğimizin ardından kısa bir çarşı gezisine çıktık yağmur damlaları eşliğinde.

Gezi sonrasında ise meşhur İmam Çağdaş’ta baklava yemeye gittik. Baklavalar o kadar güzeldi ki, ben kendimi kaybederek tatlı sevmeyen arkadaşlarımın tabaklarındaki spesiyal baklava dilimlerini yuttum J

Hani derler ya “Adamlar yapıyor be abi!”. Bu deyim İmam Çağdaş’a tam oturuyor. Ben aslında buranın kebaplarını da tatmak isterdim ama kısmet bir dahaki sefere belki.

Sonrasında Yunus bizi hoş bir semt kahvesine götürdü. İsmi Tahmis Kahvesi. İki katlı oldukça şık bir ahşap yapı, ancak biraz da bakımlı olsaydı hani… Burada menengiç kahvesi de yapılıyormuş. Ben de tadına baktım, biraz yabancı bir tat, benim pek hoşuma gitmedi açıkçası. Ama müdavimlerinin olduğunu duydum.

Kahve çıkışında verilen serbest zamanda hediyelik almak için Gaziantep çarşılarında dolaşmaya başladık.

Günün sonunda ise biraz yorgun ama keyifli bir şekilde oldukça konforlu sayılabilecek otelimizin (Ravanda Otel) odalarına kendimizi attık. Ravanda Otel gerek konum gerekse dış mimari açısından lüks bir otel havası vermese de içerisine girdiğinizde iç dekorasyonun ve müşterilere sunulan otel imkanlarının oldukça kapsamlı ve iyi olduğunu görüyorsunuz.

Gezimizin artık sonlarına geliyoruz.

Yarınki duraklarımız Gaziantep Mozaik Müzesi, Sedef Atölyesi ve Adana olacakmış.

 
Toplam blog
: 18
: 734
Kayıt tarihi
: 17.05.07
 
 

Evrenin Samanyolu Galaksisi'nde yeralan Dünya gezegeninde cennet Türkiye ülkesinin İstanbul olarak a..