Gazete okumak tiryakiliktir, Yavuz Donat okumak ayrı bir tiryakiliktir...

Gazete okumak bir ayrıcalık olsa gerek. İyi ki gazeteler var. Gazete okumak bir alışkanlıktır. Bu alışkanlık güzel bir tiryakiliktir.  Mümkün olduğunca çok sayıda ve çok değişik gazete okumak, okuyana sayısız fayda sağlar. Gazetelerin her biri ülkelerin ve dünyanın günceleridir. Günlük tarih de diyebiliriz. Her gün çok sayıda gazete okumak, mezun olunmuş iyi üniversitelere bedeldir.

Gazete okuru, önce haberleri okumakla bu güzel alışkanlığı edinir. Zamanla sevdiği fikir yazarları olur, onları okumadan edemez. Son yıllarda kısa yorumlarla da olsa veya okuduğu yazara gönderdiği mektuplarla da olsa,  gazete okuru, yazarlığa da adım atmış oldu.

Yeni gazeteler de çıkar sık aralıklarla. Yeni çıkan gazeteler fikir ve haber ağırlıklıysa ayakta kalabiliyorlar, yok eğer kısa zamanlı hedefler için çıkıyorsa ayakta kalamıyor.

Gazetelerin de eskisi, yenisi; antika eşyalar gibi eskileri de yenileri de var. Okuru olduğunuz bir gazete, eğer rota değişikliği yaparsa okumayı bırakıyorsunuz.

Ülkemizde  ve dünyada gazetelerin ayakta kalması daha da zorlaşıyor.

Zordur ama çok zevklidir gazetecilik.

Dünyada öyle gazeteler vardır ki çok uluslu şirketler, büyük servet sahiplerinin desteği her zaman arkalarındadır.

Haberin ayrı bir değeri vardır, ama fotoğrafın habere verdiği güç çok fazladır.

“Gazete okumak tiryakiliktir, Yavuz Donat okumak ayrı bir tiryakiliktir” dedim, andığım yazarımızın kısa bir yazısını , “Atatürk Koşusu” ara başlıklı yazısını şimdi birlikte okuyalım:

“… Bayburt'ta... 21 Şubat'ta... Kış soğuğunda... Saat kulesi önünde öğrenciler toplanmışlar.

Bayburt'un Rus işgalinden kurtuluşunun yıldönümü... Atatürk koşusu için hazırlık yapıyorlar.

Aksaçlı köyünden Gülbek Emmi... Koşu için hazırlık yapan öğrenci ve öğretmenlere yaklaşır... Ve sorar:

- Ola uşaklar neydirsiz?

- Emmi... Atatürk koşusu var.

- Yani bu soğukta segirdip (Koşup) gelecekler he... Sonra ne olacak?

- Emmi... Birinci, ikinci ve üçüncü gelecek koşuculara ödül verilecek.

- Diyer segirdenlere bişe yok, ele mi?

- Öyle Emmi.

- Allah bilir emme... Zaten birinci, ikinci, üçüncü önceden bellidir... Ele mi?

- Laf aramızda ama... Öyle emmi!

- Eeee... Eleyse bu soğukta ötekiler niye segirdirler ki?  …” ( Yavuz Donat’ın Sabah Gazetesi’nde  05 Haziran 2015 Çarşamba günü yayımlanan “Atatürk Koşusu” başlıklı yazısı)

İşte seçimler de bitti. Büyüklü küçüklü her parti ve neredeyse her seçmen, Bayburtlu Gülbek Emmi’nin deyimiyle söyleyecek olursak iyi seyirtti.  Bu seyirtme hepsini iyi yordu. 

Particilik de zordur. Masrafı çok fazladır. Her ilde belki  ilçelerde de teşkilatın olacak. Her teşkilatta sevilen, ağzı laf eden parti mensupları olacak. Halkın gönlünü hoş tutacaksın. Derdi varsa derdine çare olmaya gayret edeceksin. Basına, halka ulaşması için söz söyleyeceksin. Seçim dönemlerinde çok büyük fedakarlıkla çalışıp çabalayacaksın, miting alanlarını hazırlayacak ve o alanları insanlarla hıncahınç dolduracaksın.

Partiler seyirttiler, yoruldular… 

Seçim sonuçlarına baktığımız zaman, görüyoruz ki  yorgunluk bitmedi…

Şimdi de hükümet kurulabilsin diye daha çok yoruluyorlar…

Diller, seçim sathı mailine göre daha tatlı…

İnşallah iyi olur…

Türk Milleti’nin ağzının tadı bozulmaz…

Türk Milleti AK Parti-MHP beraberliği istiyor…

Milletimiz çok şükür akıllıdır, milletimizi dinlemek lazım…

Yavuz Donat’ın 05 Haziran 2015 Çarşamba günü, Sabah Gazetesi’nde yayımlanan yazısının başlığı “Hor görme garibi”dir. Yazar, bu yazısında küçük partiler ile, bağımsız adayları gündeme getirmiştir. Ara başlıklarla yazısını yazan yazarın bu yazısının diğer ara başlıkları şöyledir:

-Küçüktür diye “küçümseme”,

-Atatürk koşusu,(Yukarıda okudunuz)

-Bağımsız adaylar,

-Kazın ayağı,

-Kampanya kimleri sevindirdi,

-Bayburt’ta miting.

Yarınki yazımda ben de “Küçük Partiler”i konu edineceğim.

Bizler de kendi halimizin elverdiğince seğirtmeye devam edeceğiz...

Saygılar sunarım…

Türk Milleti’ne ve insanlığa huzur diliyorum…