Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Gaziantep Besni yolunda ne görebiliriz ki-1(Gaziantep-Yavuzeli-Tavaş)

Gaziantep Besni yolunda ne görebiliriz ki-1(Gaziantep-Yavuzeli-Tavaş)
 

Her yerde değişik güzellik vardır. Bunları fark etmek için önce öğrenmek gerekir.

Benim vaktiyle Bitlis'e yolum düştü. Gitmeden önce aldım haritayı, ansiklopediyi ne var ne yok inceledim Bitlis'e girerken beş-on km. beride delikli kaya olduğunu yazıyordu. Ben araba içinde yolda giderken gözlüyorum ki delikli kayayı göreyim. Bitlis'e vardım ama görmek istediğim yolda yoktu.

Sordum! O eskiden vardı, yol genişledi delikli kaya geçidi vadiye uçtu dediler. Halbuki ansiklopedi de dikkat çeken güzellik olmalı ki tanıtmak lüzumunu duyup yazmışlar.

İşte böyle, yola çıkarken genel bilgi edinmek yolculuğu değerlendirmek açısından faydalı olur. Gaziantep, akdeniz bölgesi ile güneydoğu bölgesi arasında geçiş zonundadır. Doğal çevre görünüşü ve tarımsal bitki örtüsü, kuzey ve batı anadoluya sanki simetriktir. Burada fındığın yerini fıstık, kestanenin yerini badem ceviz alır. Çayın yerini tütün, kivinin yerini üzüm alır.

Dağları ihtiyar, yıpranmış tepeleri aşınmıştır. Çok eskiden beri çok adam gördüğünden bitki örtüsü çok örselenmiş, çok tepelenmiş, bu ayak altından ancak meşe ve ardıçlar canını kurtarabilmişler.

Gaziantep'den Besni soğuk su kaplıcası Çörmüğe doğru yola çıktım. İşte bu yol boyu gördüğüm dalgalı plato üstünden geçerken farkına vardığım görünümleri tasvire çalışıyorum.

Gaziantep otoyol geçişinde, Adıyaman kavşağında otoyoldan çıkıp Besni-Adıyaman yoluna giriyoruz. Bu yol güzergahında Gaziantep ilinin Yavuzeli ve Araban ilçeleri de var. Çevre antep fıstık ağaçları ile adeta ormana dönüşmüş. Bu şehir çıkışında doğu-batı istikametindeki hattın güney tarafı suriye ve Kilis'e doğru fıstıklıklar arasında herdaim yeşil olan zeytinliklerin yaygınlaştığı görülür. Ama bu istikametten kuzeye doğru, zeytin yeşilinin yerini yaprağını dökmeyen meşe ormanlarının tepelere doğru yayıldığını görüyorum.

Çok yerde fıstık ağaçlarının altı, ikinci bir yeşil örtü olarak yerlere doğru yayılan üzüm bağlarının yeşil dokusu ile bitek alan görünümü sağlar. Doğasında bozkır olan bu coğrafyanın insan emeği ve alın terinin semeresi olarak.

Bu güzergahta sırtlar ve aradaki ovalar doğu-batı istikametinde uzanır. Birinden ötekine geçilir gibi arazi şekli tekrarlanır. Şimdi sırt üstünden yavuzeli düzlüklerni görüyoruz önümüzde. Bu ova fırat a kadar uzanır. Biz hep böyle Güneydoğu-Akdeniz kavşağının sıcağında mı gideceğiz, hayır!

İşte şimdi ovanın yanına gelmek üzereyiz, sağda üzerinden indiğimiz keklik sırtlarının eteğinde (basla) Karapınar su gözünde serinleyeceğiz. Hiç de belli olmaz yabancılar için, yol kavşağı bile zor belli olur. Dikkat etmezseniz geçer gider fark bile etmezsiniz. Halbuki yola da yakındır. Neyse biz suyu biliriz de geçermiyiz. Yavuzeli'liler buraya göl diyorlar.

Burada güzel bir piknik yeri var. Yavuzeli ovanın ortasının öbür tarafında yani karşı Karadağ'a daha yakın. Yavuz Sultan Selim ordusuyla buradan geçmiş o nedenle bu ismi almış ilçe. Bu topoğrafya doğu batı istikametinde tabii ve ganiş bir yol durumunda. K.Maraş tarafından bir girdinizmi fırat'a kadar engel yok. Oradan sonra zaten dağ yok.
Tam da Fırat'a ulaştığınızda Rumkaleyi görürsünüz. Şimdi rumkale etekleri baraj suyu ile dolduğundan Zeugma'ya turistik tekne turları düzenleniyor.

Ben burada serin, bol sulu vaha emsali, tabii su kaynağının başında, piknikçilerin kalabalığının içinde bir yandan yeşil pamuk tarlalarını kirpiklerimin arasından süzerken, biryandan da kaynak suyumu kana kana içiyorum.

Fazla da durmak istemiyorum. daha yol çok. Pardon yol az da anlatacağım çok olabilir. Yavuzeli'nin içinden geçerek karadağın sırtına doğru tırmanan uzun rampaya sarıyoruz. Yollar gitmekle tükenmez derler ama şimdi öyle değil. O ulaşımın ilk öğrenildiği zamanlara özgü deyim. Son zamanlar da yerde yürüyen de azaldı. Birde dolmuş helikopterler servise girerse o zaman doğayı algılamamız iyice değişir.

Şimdi karadağın uzayan sırtının üstündeyim. Kuzey araban ovası ve Araban İlçesi, arkada kalan geldiğim yer Yavuzeli ovası. Bu dağ fırat'tan maraş ovasına Narlı'ya kadar uzar gider. III. Zaman Oligomiyosen devri kıvrım dağ oluşumu ile iki ova arasında yükselmiştir. Güney yamaçlarında kireç kayaçları olsa da kuzey yönü garanit-bazaltik kaya oluşumları ile kaplıdır. Bu siyah ve ovalimsi kayalar ovada da çok görülmektedir. Bu taşlar kübik şekilde döşeme taşı ve arnavut kaldırımı yapımında kullanılıyor. Son zamanlarda mermer gibi kesilip zemin ve kaplamada da değerlendirilmektedir.

Böyle çevreye bakıp konuyu dağıtırken az kalsın tarihi unutuyordum. Nasıl unutmayım ki anlatmaktan biraz çekiniyorum. İşte bu sırtın Yavuzeli'yi gören düzlükte şu görülen dev kayalar. Dört , üç kaya birbirlerine karşı dikilerek üzerine yine dev bir kaya (sal) daha koyulmuş. Kaç bin yıl olmuş devrilmemiş. Kaya kulübe veya koruganlık, sanki kışın tipisinde barınsınlar diye yapılmış gibi. Fakat öyle değilmiş, "Dolmen" diyorlar. Ama hiç bakan, koruyan yok gibi, içi dışı pek temiz değil. Bir kaç metre yakınında hatıra fotoğrafı çektirebilirsiniz.

Kuzeyde ki Araban ovasına doğru gidiyorum. Ne kadar rampa çıktıysam o kadar da ineceğim. Araban ovası, Yavuzeli ovasının benzeri sanki ama biraz daha geniş gibi. Araban ilçesi Besni'ye Altıntaşkalesi adı ile bağlı iken daha sonra 1950 lerde ilçe olarak Gaziantep'e bağlanmış. Çukurova gibi pamuk tarımı yapılıyor.

Burada her ilçenin içinde birde toprak yığma büyük hüyük var. Araban ilçesinin çevre yolundan geçerek Besni istikametine devam ediyorum.

Ova bitiminde kuzeye doğru tepelerin arasından bir boğaza girip yumuşak virajları geçerek Besni ilçe sınırına doğru yaklaşıyorum. Bu geçtiğim derede bir ara sıcak su çıkmıştı fakat sonra kayboldu, yerli tabirle battı. Bazıları dinamit attılar tabana kaçtı diyor, bazıları günah işlediler su kayboldu diyorlar. Her neyse ama bu boğazın iki yanında tepe üstlerinde birer türbe var. Bu bölgelerde tepe üstlerinde bir iki ağaç topluluğu görürseniz bilinki ziyaret yeri. Bu türbelerin binasıda var, türbe diyorum ya yoksa sadece ziyaret derim.

Buradan sonra arazi kısmen engebeleşir. Tepeler yer yer karstik kireç taşı oluşumları ile enterasan görünümler sergiler. Fıstık ağaçları, kaya oluşumları iç içe gimiş durumda. Bazı yerler maki bitkileri meşe türleri, yabani fıstık(sakız)menengiç, ve çalı türleriyle zengin bir bitki örtüsü oluşturur.

Besni ilçe sınırına girince hemen Köseceli kasabası Tetirli mahallesine ulaşıyorum. Virajı sola dönüp yola devam edersem, Köseceli kasaba merkezine ulaşmış olurum.

Virajı dönmeden sağ tarafa inersem bu defa üçüncü ova ya girmiş olurum, Keysun (çakırhüyük) Ovası.

Fakat Çakırhüyük değil ama size bu yazıyı takiben, Kesmetepe - Tavaş mesire yeri ve arkeolojik alanlarında bir gezinti yapmak istiyorum.

Beni takip ederseniz.

M.Nariçi.

















 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..