Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '11

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Gaziantep CHP milletvekili aday ön seçimi gözlemlerim

Gaziantep CHP milletvekili aday ön seçimi gözlemlerim
 

Kendi objektifimden


Bu satırların yazarını birkaç kez okuma gafletine düşmüş her okur, satırların sahibinin CHP zihniyeti ile ciddi sorunları olduğunu az çok bilir.

Ama o gaflet içindeki okur şunu da bilir ki, bu satırların yazarı sosyal ve kültürel olarak, daha çok CHP zihniyetinin yoğunlaştığı bir atmosferde bu dünyaya misafir olmaktadır.

Bu temel bilgileri, az sonra aktaracağım ve hafta sonu yaşadığım CHP ön seçim deneyimini, nasıl bir göz ve o gözün ardındaki düşün dünyasının aracılığı ile takip edeceğinizi bilmeniz için dile getiriyorum.

Bu tecrübeyi isteyerek ve tercih ederek yaşamadım. Bana son derece yakın bir ismin CHP milletvekili aday adayı olması dolayısı ile, son 15 gün kısmen, seçim günü ise tam mesai olayın içinde yer almak zorunda kaldım. Ama en baştan söyleyeyim yaşadığım bu tecrübeden pişman olmadım, hatta gayet memnun oldum. Yerel bazda CHP’yi, CHP’lileri, taşıdıkları potansiyelleri, çıkmazları, değişim ipuçlarını, zihinlerdeki engelleri daha net gözlemleme şansım oldu.

Gözlemlerime başlamadan Gaziantep’de yaşadığımı ve bu ildeki ön seçim gözlemlerimi aktaracağımı belirteyim.

CHP Genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun, genel başkanlığa seçilir seçilmez, parti içine yönelik en önemli vaatlerinden birisi, parti içindeki özellikle yerel seçimlerin (belediye başkanlığı adayı belirleme, milletvekili adayı belirleme vs) tüm üyelerin katılımı ile gerçekleştirileceğini söylemesi olmuştu. Bu, seçimlerde aday belirleme yönteminin merkez ataması, teamül yoklaması ve delege yöntemi ileaday belirlenmeyeceği anlamına geliyordu. Açıkçası Türkiye’deki siyasi parti sistemi için radikal sayılabilecek bir adımdı. Kılıçdaroğlu genel seçim öncesi bu vaadini tüm ülkede gerçek kılamadı ama 29 ilde tüm üyelerin katılımı ile milletvekili adaylarının belirlenmesi yoluna gitti. Henüz ülkenin üçte biri için gerçekleşmiş olsa bile, Kılıçdaroğlu’nu bu tercihi ve cesareti için kutlamak gerekiyor.

Elbette bu kutlamayı çok abartmamak gerekiyor, çünkü işin içinde olanlar biliyorlar ki, aday belirleme sürecinde tüm inisiyatif üyelere bırakılmış değil. Örneğin Gaziantep’de milletvekili aday listesinin 2. ve 4. sıraları genel merkez kontenjanına ayrılmış durumda. Yani üyeler seçilme olasılığı olan 1. Ve 3. Sıradaki adayları belirleme hakkına sahipler. 5. Sıradan 12. Sıraya kadar olan adayların ise seçilme olasılıkları neredeyse sıfıra yakın.

Gaziantep’te 2007 seçimlerinde AKP 7, CHP 2, MHP ise 1 milletvekili çıkarmıştı. Dört yıl sonra gerçekleşecek bu seçimde milletvekili sayısı toplamda 10’dan 12’ye çıktı. Artan 2 milletvekili sayısını AKP ile CHP’nin paylaşacağını tahmin etmek güç değil. İldeki oy dağılımında ise çok ciddi bir değişim olmayacak gibi görünüyor. 2007 seçiminde CHP 3. milletvekilliğini çok düşük bir oy sayısı ile kaçırmıştı. Bu kez AKP’nin iktidar olmanın yıpratıcı ektisine maruz kalıp bir miktar oy kaybına uğrayacağını düşünecek olursak CHP’nin alacağı milletvekilliği sayısının 4’e çıkma olasılığı var. Yani 3 Nisan’da gerçekleşen ön seçimde parti üyeleri, kontenjan noktaları dışında kalan 2 adet milletvekilini belirlemek için sandığa gittiler. Bu, onlara henüz %50 oranında bir inisiyatif bırakıldığı anlamına geliyor.

Öncelikle CHP adına olumlu gözlemlerimle başlamak istiyorum;

Ön seçim, tahminlerimin çok ötesinde canlı ve hareketliydi. Şehirde iki farklı okulda gerçekleşen ön seçime 17 bine yakın CHP üyesinin yaklaşık %80’i katıldı. Her iki okulun bahçesi de panayır yeri gibiydi. Bu durum bile, ön seçimin tüm üyelere açık olmasının ne kadar doğru bir karar olduğunun göstergesi oldu. Çünkü üyeler partileri adına bir şeyleri belirleme hakları olduğunu fark ettikleri anda daha heyecanlı ve duyarlı bir atmosferin içine girdiler. Bu sürecin partililer için ciddi bir motivasyon aracı olduğuna şüphe yok ve bu durum CHP adına Gaziantep’de yeni sürecin daha dinamik yaşanmasına yol açabilir.

Daha önceki süreçlerde adaylıkların delege yöntemi ile seçilmesi, SHP-CHP geleneğinde kötü bir delege ağalığı sistemi oluşturmuştu ve üyeler bir şekilde tüm mekanizmalardan dışlanmışlardı. Ön seçimin tüm üyelere açılması delege ağalığı sistemini ortadan kaldırdı ve seçim sonuçlarından da anlaşılacağı üzere bu sistemden nemalanan partinin değişmez isimleri ciddi hüsrana uğradılar. Partinin mevcut milletvekilleri ancak 6. ve 8. sıraları alırken, partinin son iki il başkanlığı seçiminde karşılıklı rakip olan iki isim ancak 12. ve 14. sıraları alabildiler. CHP-SHP tarihinde devlet bakanlığı görevi yapmış bir başka iki aday ise 16. ve 20. sıralarda yer bulabildiler.

Bu durum karar mekanizması tabana yayıldıkça ve karar veren insan sayısı arttıkça, partinin içindeki kast sisteminin yıkılabileceğini gösterdi. Delege sistemi, partiyi yukarıdan aşağıya kontrol altında tutabilmek için üretilmiş son derece zeki bir yöntemdi. Hatta Önder Sav’ı yıllarca parti içinde iktidar yapan sistem olduğunu bile söyleyebiliriz.

Ön seçim, öncelikle partinin tabanındaki geniş profili ortaya çıkardı.Bu durum, üyelerin, CHP’nin aslında homojen bir yapı olmadığı ve birçok farklılığı bünyesinde taşıdığını gerçeğini fark etmelerini sağladı. Partinin tabanında ciddi miktarda Kürt ve Alevi insan olduğu ama özellikle Kürtlerin partiye bir süredir küskün oldukları az çok biliniyordu. Ama bununla birlikte özellikle eşleri ile birlikte gelen parti üyelerinin aynı zamanda muhafazakar karakterler taşıdıkları da ortaya çıktı. Özellikle kırsaldan ve kent çeperindeki mahallelerden gelen bayanlar CHP’nin kadın profilini oldukça renklendirdiler. Oysa delege sistemi parti tabanındaki bu çeşitliliği bir şekilde homojen bir yapıya indirgiyor, erkeklerde kısmen olan homojen dengeyi daha netleştirdiği gibi, kadınlarda mevcut olan farklılığı tamamen ortadan kaldırıyor ve “cumhuriyet kadını” profili ile tarif edilen tek tip kadına dönüştürüyordu. Delege sisteminin kalkması bu tek tipleştirici etkiyi, bir nebze azalttığı söylenebilir. En azından farklılıklar parti içinde etkin hale gelemeseler bile görünür hale geldiler.

Partililerin psikolojisine takip etmeye çalıştığımda, parti tabanında seçim heyecanının giderek yerleştiğini fark ettim. CHP tabanı her seçime ciddi bir beklenti ile hazırlanır ve halkın “bu kez” aydınlanacağı mucizesine inanmaya başlar. Yine benzer bir ruh haline sahipler. Ancak bu kez Kılıçdaroğlu’nun yarattığı kısmi olumlu etki ile partinin ilk kez vaat ve projelerle ortaya çıkmasının yarattığı ek bir umudu göz ardı edemeyiz. Bu vaatlere toplumdan da olumlu bir cevap alındığına dair izlenimler sıklıkla dile getiriliyor. Bu da iç motivasyonu fazlası ile arttırıyor.

Olumsuz gözlemlerime gelince;

Yaklaşık 15 gündür aday adaylarının gazete beyanatlarını, radyo programlarını, kendilerini ifade ettikleri broşür ve kitapçıkları takip etmeye çalışıyorum. Açıkçası adaylar arasında, parti için yeniliği ifade eden düşünceleri dile getirene denk gelmedim. Adaylar parti içine yönelik söylemlerinde, çok fazla risk almamak, ayrıksı durmamak adına olsa gerek, olabildiğince ezberleri tekrar etmeye çalıştılar. Adaylar fikren farklılık ifade etmektense, daha iyi hizmet verecek olmak gibi, aslında nesnel olarak çok fazla bir şey ifade etmeyen söylemlere yoğunlaştılar.

Bu durumda seçilebilir olmak için, kimlik aidatları bir kez daha ön plana çıktı. Özellikle Alevilerin, aday kim olursa olsun kendi kimliklerini temsil eden insanlara yöneldiğini gördük. Demokrasi adına çok ters sayılabilecek bir uygulama olmasa da, daha zengin demokratik süreçler için fikirsel değil kimlik ortaklıkları üzerinden temsil ilişkileri kurmak son derece yetersiz bir nokta. Ancak CHP’den de şimdilik daha fazlasını beklemek fazlası ile haksızlık olur.

Son olarak şunu söyleyebiliriz ki, CHP, Ankara’dan, devlet bürokrasisinden maksimum 1000 kişinin etkisinde kalmadığı takdirde, toplumu yansıtan bir taban profiline sahip. Her ne kadar endişeli modernler ile, mezhep gerilimini zihinlerinden atamamış Aleviler büyük bir etki gücüne sahip olsalar da, parti tabanı toplum geneline kapalı, tek tip bir profil sergilemiyor. Demokrasiye inançları arttıkça, Ankara merkezli doktrinlerden sıyrıldıkça ve elbette parti içindeki demokratik kanallar açıldıkça tabanın giderek partiyi dönüştüren bir sürece girmesi mümkün olabilir. Bu süreci AKP ile birlikte muhafazakar toplum başardı, CHP tabanının da başarması imkansız değil.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..