Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '13

 
Kategori
Öykü
 

Gece soğuk, karanlık ve ürkütücü idi.

Gece soğuk, karanlık ve ürkütücü idi.
 

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele  Günü. Bugün sizlere yazacağım öykümü yaşamının bir döneminde babasından, ağbisinden, sevgilisinden, nişanlısından, kocasından ve oğlundan kısacası bir erkekten şiddet gören bütün kadınlara ithaf ediyorum. Öyküme başlamadan bir konuyu belirteyim. Okurlarım hadi öbürlerini anladık da oğlundan nasıl şiddet görür bir kadın diye düşünebilirler. Bizzat şahidim bu olaya. Bir yazımda onu da anlatırım.

Genç kadın, kendine geldiğinde ,yerde yatağın yanında yattığını farketti. Bütün vücudü inanılmaz ağrılar içinde idi. Ama esas ağrı kalbindeydi.

Bu eşinden yediği ilk dayak değildi. Evlendiği günden beri olur olmaz sebeplerle eşi onu dövmüştü. Severek evlenmişlerdi. Daha evleneli 2 yıl ancak olmuştu, minicik bir de kızları vardı. Eşi aslında iyi bir gençti, Genç kadını da çok sevdiğini söylüyordu ama insan sevdiğini böyle dövermiydi.

Gerçi konuşurlarken de ona şiddet uyguladığı olmuştu. Bir keresinde sokakta bir tokat atmıştı yüzüne. Hem de kızkardeşinin yanında. Genç kız o günü hiç unutmuyordu. Keşke diye düşünmüştü daha sonra yer yarılsaydı da yerin dibine girseydi. Ama delikanlıyı çok seviyordu. Belki evlenince değişir diye düşünmüştü.

Ne çare şiddet olayları evlenince daha da artmıştı. Bazen gözünde bir çürük, bazen kolunda bir ezik her gün bir vukuat vardı yaşamlarında. Sebebi ne idi bilse bu kavgaların, yapmamaya çalışacaktı. Zira eşini seviyordu ve evinde dayak yemeden, kavga etmeden huzurla yaşamak istiyordu. Eşini kızdırmamaya gayret ediyordu ama onun neye kızdığını anlayamamıştı daha.

Hamile olduğunu öğrenince çok sevindi, belki eşi şiddete son verirdi . Ama ne mümkün hamile hamile yediği dayakları ağlayarak düşündü. Hele kızı doğduğunda daha bir aylık bile değildi. Kızı kucağında süt emerken eşi gene dellenmiş ve onu tekmelerle dövmüştü. Genç kadın bebeğinin üstüne kapanmıştı bir tekme gelip de bebeğe bir şey olmasın diye. O tekmeleri yerken, bir yandan sırtının acısına dayanmaya çalışıyor, bir yandan da acaba bebeğim havasızlıktan boğulur mu diye düşünüyordu.

Dün gece de eşi onu gene çok kötü dövmüştü. Bu feci dayaktan minik kızı da nasibini almıştı. Küçük bebeğe öyle acımasızca vurmuştu ki zavallı çocuk korkudan ve acıdan kendinden geçmişti.

Genç kadın yattığı yerden sessizce doğruldu, etrafına bakındı, küçük kızı sessiz bir şekilde yatağın üstünde yatıyordu. Bebeğin nefesini kontrol etti, yaşıyordu. Eşi ortalıkta gözükmüyordu.

Sessizce oda kapısını araladı, eşini salondaki kanepenin üzerinde sızmış gördü. Bu hali ile pek tehlikeli gözükmüyordu. Sessizce banyoya gitti. Banyonun kırık aynasında yüzüne baktı, Yüzü gece yediği darbelerden mosmordu. Kaşı yarılmış, dudağı patlamıştı. Mutfağa gitti bir bardak su aldı içmek için. O esnada gözüne ocağın üstünde bir gece önce kızartma yaptığı tava ilişti, gece kavgadan bulaşıkları yıkayamadığı aklına geldi.

Birden acaba dedi tavadaki yağı kızdırıp adamın kafasından aşağı boşaltsam mı uyurken. Bir yerde okumuştu kadın cinayetleri hep çok şiddetli oluyordu. Kadınlar yedikleri dayakların, gördükleri şiddetin etkisi ile öylesine hınç besliyorlardı ki erkeklere, onları basit şekilde öldürmek kesmiyordu onları. Kadınlar daha şiddetli öldürme yollarını seçiyorlardı.

Birden küçük kızını düşündü. Cinayet işlerse yavrusunun kimsesiz kalabileceği fikri onu  birden ürpertti.

Tekrar odaya geçti. Bir şeyler yapması bu olaylara bir dur demesı zamanı gelmişti. Ama ne yapacaktı. Ne gidebilecek bir akrabası, ne de tutunacak bir dalı vardı. Ama bu evde bu şekilde yaşayamazdı. Bir gün nasılsa bu adamın elinde ölecekti.

Çantasını çıkarttı. İçindeki parasını saydı, Parası çok azdı. Nereden olsun, Mücevheri de yoktu. Evlenirken takılan birkaç bileziği eşi alıp satmıştı zaten. Birden aklına dolabın içinde sakladığı anneanesinden kalma elmas küpeler geldi. Neyse onlar yerinde duruyordu.

Gardrobun üstünden eski yırtık çantayı aldı. İçine bebeğin bir iki parça eşyasını tıkıştırdı acele ile. Sırtına paltosunu giydi, bebeği bataniyesine sardı sıkıca. Kapıyı sesizce açtı,salonun önünden geçerken içeri baktı. Eşi aynı şekilde uyuyordu.

Evin kapısında ayakkabılarını giyerken dönüp mutfağa, odasına son kez baktı. Bir daha buraları görmek istemiyordu. Bebeği ile elinde eski çantası sokak kapısına çıkınca gecenin ayazı yüzüne vurdu. Gece soğuk, karanlık, ürkütücü idi.

Ama evi daha ütkütücü idi. Onu bekleyen zor yaşamı biliyordu ama sokak kapısından itibaren özgürdü. Veya öyle düşünüyordu şimdilik. 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..