Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '11

 
Kategori
Öykü
 

Geçmiş ve gelecek masalı

Geçmiş ve gelecek masalı
 

Gelecek; yeryüzüne karşı yüzü dönük bir biçimde bağdaş kurdu. Başını da bir o yana bir bu yana sallayıp duruyordu. Sonra derin bir iç geçirdi ve geçmişe atıfta bulundu. 

“Ey geçmiş efendi. Karşıma geçmiş, gözlerini benden saklamaya çalışıyorsun. Ama ben kül tutmam pardon dilim sürçtü “gün tutmam, günleri de birbirinden ayırmam ve hiç birini de unutmam. Yarınları astığın takvimlerin nerede? Yoksa ben mi göremiyorum” dedi kinayeli kinayeli. Ardından hafif geriye doğru yaslandı ve devam etti. “Çivisi mi çıktı? Yoksa yoksa! Dur sakın söyleme! Ben bulacağım. Senin dane dane benlerin vardı üzerinde pardon tane tane yaprakların vardı. Hatırla! Üzerlerinde günün yemeği, kız ve erkek çocuğu isimleri, bir de önemli olaylar yazıyordu. Soldurdun mu onları tek tek? Ya da buldum! Sen pazarları şaşırdın. Dünyanın hala yalan pazarı üzerine kurulduğunu sanıyordun ve geçmişin kasalarında çürüdün, eridin, bittin”. Geçmiş, oflayıp puflamaya başlamıştı. Dinledikçe daha da bir içi geçiyordu. Daha fazla sessiz kalamadı. Yutkundu ve sonra titrek bir sesle “İçerlendim sana hem de çok” dedi bir solukta. Gelecek “neden” der gibi dudak büktü. Geçmiş “Bana çok yükleniyorsun ama. Bu düpedüz yargısız infaz ! Bir şey söyleyeyim mi sana. Sen geleceğin yüz karası aydınlığısın” dedi. Gelecek, geçmişten birkaç adım daha ileriye doğru gitti ve arkasını döndü. “Bana, doğru ve güçlü adım atanlara, eşsiz bir gelecek sundum. Peki sen bu arada neredeydin? Geçmişin dibindeydin tabi”. Geçmiş, anıların üzerinden hoplayarak küçük bir adım attı. “Elini benim geçmişimin cebinden çıkar da, vicdanına koy!” Beni yanıltan hep senin vaadlerin oldu. Seçim sloganlarındaki nakaratlardan şarkı yaptın. Güzel günler, yarınlar gelecek, bekleyin, az kaldı vs. dedin durdun. Asıl yalancı sensin. Ben suçsuzum. Gülün üstüne gül koklanmaz dedin ama günlerin üstüne gün koklattın bana. Sonra da günler tükendikçe gerine gerine güldün. Dört mevsimde beşinciyi aramanın düş olduğunu düştüğüm zaman söyledin”. Gelecek bir süre düşündükten sonra geçmişe doğru elini uzattı. Kısa bir tereddütten sonra geçmiş de usulca geleceğe elini verdi. Aralarında ne bir sınır çizgisi, ne de kalın bir duvar vardı. Geçmişin hırçın ve dalgalı suları, geleceğin durgun ve duru sularına bir hamlede karışıverdi. Ne geçmiş geleceksiz ne de gelecek geçmişsiz olamazdı. Onlar son günlerine kadar aynı bedende aynı kanı taşımaya devam edeceklerdi. 

Aysel AKSÜMER 

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..