Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '15

 
Kategori
Deneme
 

Gel kucağıma gel

Başlık olarak attığım cümle, yani “ Gel kucağıma gel! “ cümlesi; bana tacizi anımsatır hep. Belki izlediğimiz filmlerden, belki de anlatılan çocuk tacizi hikâyelerinden olsa gerek. Fakat bugün anladım ki; ne yazık yaşamın birçok boyutunda bu, kullanıma göre tacizin dik alasını kastedebiliyor.

Her Pazar olduğu gibi bugün de doğa yürüyüşü için yine dağlardaydık. Yeni bir parkur belirlenmiş; fakat rehberimiz eli silahlı o köyün yerlilerinden biri. Silahı görünce anladım ki; parkur riskli. Bu da canımı sıktı. Dileğim o silahın kullanılmaması üzerineydi. Fakat adam bir ara, gördüğü bir canlıyı avlamak üzere, “ Gel kucağıma gel! “ diye bağırarak öyle bir öne fırladı ki; dayanamadım sorumlu arkadaşa patladım. Bu nesiydi! Biz yüksek sesle müzik dinlenmesine, yüksek sesle konuşulmasına bile tepki gösterirken doğada, resmen bir avcının rehberliğinde yürüyüş yapıyorduk. Neyse ki, daha sonra yatışınca tarzımdan dolayı özür diledim. Tabii, söylediklerimin arkasında durarak yaptım bu özrü.

Bazen öyle canım sıkılıyor, öylesine zorlanıyorum ki; grup içinde bir şeyleri eleştirmek hep reddedileceğim, dışlanacağım korkusu yaşatıyor bana. Ben böyle düşünürken, eve geldim ve basında ölümle de sonuçlanan dağcılık haberlerini okuyunca, haksız olmadığıma içsel olarak bir kez daha tanık oldum. Bu yürüyüşlerin de belli bir ciddiyeti koruması gerektiğine dair bir uyarıydı benim için. Ne yazık ki bazen, ölümlerimizle bile mesaj olabiliyoruz birilerine.

Gönül ister ki; hep güzellikler yaşansın ve güzelliklerle mesaj olabilelim birbirimize. Fakat bu doğanın özüne ters, yaradılışa ters anladığım ve algıladığım kadarıyla.

Ben bunca üzüntünün ardından yaşadığım, bence çok anlamlı olan bir paylaşımı aktarmak istiyorum sizlere. Argos’ un büyük bir küvet şeklindeki plastik yatağına, sünger yatağını ve yastığını koydum. Üzerine de yeni yıkadığım battaniyesini attım ve tam ortasına ben oturdum. Sağıma Kar, soluma Argos oturdu ve ben onları okşarken huşu içinde gevşemeye çalıştım. Fakat bir yandan da etrafı kolaçan ettim, köy yerinde bir gören olursa ne der, diye.

Anlayacağınız bir türlü gevşeyemedim. En iyisi blog arkadaşlarımla paylaşayım, belki iyi gelir, dedim. Ne de olsa dertlerimiz paylaştıkça azalır. Değil mi?

 
Toplam blog
: 423
: 186
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

İkbal Özlen DİNÇERLER. 14.02.1960 doğumlu. izmir Kız Lisesi Edebiyat Bölümünü okudu. Buca Eğitim ..