Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '17

 
Kategori
Siyaset
 

Geleceğimizi Kurban Etmeyelim

    

            Bir kurban bayramını daha biraz karamsar, biraz endişeli, kimi zaman da korkuyla karışık ama her şeye rağmen milyonlarca hayvanı kurban ederek geçirdik.

            İslami yaşam tarzının bir gereği olarak koşulları uygun olan yurttaşlarımız, yapmaları gereken bir görevi yerine getirdiler.

            Kurbanlar ne kadar usullere uygun kesildi, sağlık koşullarına ne kadar uyuldu, kimlere dağıtıldı soruları bir yana asıl üzerinde durulması gereken nokta, bir dayanışma ve paylaşım geleneği olan bu bayram vicdanlarımızı, ruh dünyamızı ne kadar etkiledi?

            Daha sabahın ilk saatlerinde bayram namazının hemen ardından kurulan mangallar ya da saclarda pişen etleri yerken, kimler ne kadar vicdanını sorguladı?

            Nüfusun neredeyse yarısından fazlası yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda kalıyor ve çoğu ailenin evine aylarca et girmiyorsa,

            Yurdumuza sığınmak zorunda kalan savaş mağdurları, kimi elitler ve de ulusolcular tarafından potansiyel suçlu olarak görülüyor ve sokağa mahkum edilmiş Suriyeli çocuklar en ağır işlerde çalıştırıldıkları yetmiyormuş gibi, taciz ve şiddete maruz kalıyorsa,

            Hemen yanı başımızdaki ülkelerde kadınlar, çocuklar savaşın acımasız koşullarında yaşam mücadelesi veriyorlarsa,

            Arakan’lı Müslümanlara artarak süren bir kıyımın yaşandığı günlerde 32 milyar dolar serveti olan Suudi prensi tatil için geldiği Bodrum dan 800 valizle ayrılıyorsa,

            Demek oluyor ki, bizler hayvanları değil, gelecek umutlarımızı, vicdanlarımızı, insanlığımızı kurban ediyoruz.

            İslam dininin vazgeçilmez bir kuralı olarak her yıl ekonomik gücü olan kişilerin kurban kesmesi, eğer gerçekten dinin emrettiği kurallara uygun olarak ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyorsa söyleyecek sözümüz yok.

            Ancak hepimiz görüyoruz ki, bu kurbanlar ehil ellerde kesilmediği için israf edilen etler bile tek başına çok önemli bir kaynak.

            Daha da önemlisi, bayram nedeniyle yaşanması gereken barış, dostluk, dayanışma gibi kavramlar ve duygular bir yana itilip yalnızca basit bir kurban kesme faaliyetine dönüşen bayramların ne yazık ki toplumsal barışın oluşumuna da hiçbir katkısı olmuyor.

             Bizim çocukluğumuzda yaşanan bayramların gözdesi çocuklar olurdu.

            Şimdiyse kurban edilen, çocukların geleceği, daha yaşanır bir dünyaya olan özlem ve umutları oluyor.

            O yüzden bayramlar bende hep bir burukluk yaratır.

            Her bayramda daha bir hüzünlü, daha bir hoş olurum.

            Daha bir yıl önce Bodrum sahillerine vuran Aylan bebenin cansız bedeni gelir gözlerimin önüne.

            Soma da, Zonguldak’da göçük atında yitirdiğimiz yüzlerce maden işçisini anımsarım, eşlerinin, çocuklarının gözyaşları sel olur, akar yüreğime!

            Bilirim ki gözlerinin rengi farklı da olsa, gözyaşlarının rengi aynıdır.

            Semih ve Nuriye’nin her gün biraz daha eriyip giden bedenleri gelir aklıma, başım değil, yüreğim ağrımaya başlar.

            Acaba derim biz, hayvanları değil de, hukuku, adaleti mi kurban ediyoruz!

            Çevresinde olup biten onca haksızlığa, hukuksuzluğa sırtını dönüp, kişisel çıkarları uğruna tüm moral ve ahlaki değerleri yok sayanlar eliyle biz yoksa insanlığı mı kurban ediyoruz.

            Siyaset yaptığını sanan kimi profesyonel particilere! kanıp tüm enerjimizi, umutlarımızı, hayallerimizi kurban ettiğimiz yetmiyor gibi, en fenası da sözüm ona huzur ve istikrar uğruna geleceğimizi kurban etmeye kalkışıyorlar.

            15 Temmuzda 250 yurttaşımıza kıyan hainler nasıl ülkemize kastettilerse, bunu fırsat bilen kimileri de gencecik insanların yaşamlarını olmadık şüphe ya da suçlamalarla karartmaktan çekinmiyorlar.

            Elbette, bu alçakça darbeyi planlayanlarda, uygulayanlar da hak ettikleri cezaları almalı, ancak özensiz uygulamalarla, bir cadı kazanına dönüştürülen gözaltı ve tutuklamaların yanında yüzbinlerce insana konan yurtdışı yasağı da telafisi mümkün olmayan mağduriyetlere neden oluyor.

            Terörü önlemek ve darbecilerle mücadele adına bu kadar çok hak ihlali yapılıyorsa kim bayramı gönül rahatlığıyla kutlayabilir.

            Ülkemizde gerçek bayram, eşit yurttaşlık temelinde tüm insanların, gelecek kaygısı olmadan, barış içinde, bir arada yaşama iradesini gösterebildiklerinde, yönetilenlerin, yönetenlerin adaletine ve bağımsız yargıya güven duydukları zaman yaşanacaktır.

            Umutlarımızın, hayallerimizin, geleceğimizin kurban edilmediği, barış ve huzur dolu bayramlar diliyorum.

 

            AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) BODRUM/05.09.2017

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..