Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '14

 
Kategori
İnançlar
 

Geleceğin İslam'ı ve Dindarı farklı olacak (7)

Geleceğin İslam'ı ve Dindarı farklı olacak (7)
 

Din bekçiliği sona erecek. Mezhepler yok olacak. Riya azalacak

“Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini, bu ayetlerle alay edildiğini işittiğinizde, bir başka lakırdıya dalıp gittikleri zamana kadar, o münafıkların yanında oturmayın.”(Nisa, 140-141)

Allah, ibadet etti veya etmedi, şöyle veya böyle giyindi diye değil, ayetlerle alay edildiğinde bile kimseyi dövmeyi, öldürmeyi, protesto ediyorum diye bir yerleri yakıp yıkmayı, kamu malına zarar vermeyi önermiyor. Sadece dinlemeyin diyor. Aşırı tepki zaten, “reklamın kötüsü yoktur” gibi, saçmalıkları duymamış olanların da duymasına daha çok kişinin öğrenmesine yarıyor.

İnsanların Allah’a zarar vermesi mümkün değil!

„Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz.“ (Maide, 6)

İbadet insanlara sunulmuş bir fırsattır: Abdest statik elektriği alır. Namaz, ruhsal ve bedensel ibadet olarak, ruh beden dengesini kurar, durmaya, düşünmeye, sakinleşmeye, sonsuz güçten güç almaya fırsat verir. Hac, aklı, parası, gücü olana verilmiş şanstır. Allah’ın huzurunda memur, müdür, padişah, dilenci hepsi her şeyi geride bırakmış olarak eşit olacaktır. Tekrar dünyaya dönüp doğrusunu yapma olasılığı yoktur. Onun için Hac, bir mahşer provasıdır: Bir şans daha verilse kişi hangi alışkanlıklarından vazgeçecek, hangi yanlışlarını düzeltecek, şimdiye kadar yapmadığı hangi iyilikleri yapacaktır? Oruç, sağlıklı insanlar için bedensel yararları olan, hem özgür iradeyle temel ihtiyaçları bile kontrol edebilme yeteneği kazandıran, nimetlerin değerinin ve bundan yoksun olanların durumunun farkında olmamızı, sosyal yardımı ve insanları birbirine yaklaştırmayı sağlayan bir ibadettir. Zekât ve infak, sahip olunan olanakların paylaşımı zengin- yoksul, güçlü-güçsüz farkını azaltır. Toplumsal barışı sağlar. (Bu konuda, "İbadetin kime, ne yararı var? başlıklı yazıma bakılabilir)

Cennette de cehennemde de herkese yetecek kadar yer vardır. İsteyen istediğini seçip,  kendi seçimi doğrultusunda davranmakta özgürdür.

Allah insana üç seçenek vermiştir: 1.İnanmayabilir. 2.İnanır ama sadece dünyayı ister. Eğitim programına katılmaz. Bütün’den kopar. İnanmayanlarla birlikte, kendi seçiminin sonucu olarak zamansız boyutta, doğduğu gün gibi yalnız kalır.

 “Her kim iğreti hayatı ve onun süsünü isterse böylelerinin yapıp ettiklerinin karşılığını kendilerine bu hayatta tam olarak veririz. Onlar Dünyada hiç bir eksiltmeye uğratılmazlar. Öyleleridir ki bunlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiç bir şey yoktur.”(Hud, 15-16)

“Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. (…) Hani sen onurluydun, seçkindin. İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey.” (Dühan,  41, 49-50)

“‘Unutuyoruz sizi bugün. Tıpkı sizin, bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi” (Casiye, 34)

"İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir. Allah, kullara asla zulmetmez." (Enfal 51)

3.İnanır. Hem dünyada, hem ahirette güzellik ister. Onun için sınavlardan geçer. Kendini terbiye edebilen, maddi ve manevi olarak barış ve iyilik için emek vererek, aktif çaba gösteren, barışseverlerden olabilen, sınavı geçer.

„Yemin olsun ki, sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.“ (Bakara, 155)

„Allah'ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur.“ (Şuara, 23)

„İçlerinde barışsever iyiler vardı ama böyle olmayan aşağılıklar da vardı. Belki dönerler ümidiyle onları güzelliklerle de kötülüklerle de imtihana çektik.“ (A’raf, 168)

"Rabbimizin bizi barışseverler arasına koymasını umup dururken, Allah'a ve Hak'tan bize gelene neden inanmayacakmışız?" (Maide,84)

Onun için Allah sadece öğüt almak, inanmak isteyenleri doğruya iletir. Anlamalarını ve öğrenmelerini kolaylaştırır. İnanmak istemeyenlere,  o duyguyu ve anlama yeteneğini zorla vermez.

“Gerçek şu ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir.” (Kasas, 56)

Herkes kendi inancından, kendi düşüncesinden ve kendi yaptıklarından sorumludur. Hiç kimse kimsenin dininin ya da ibadetinin bekçisi değildir. Hatta Peygamber bile!

“Biz bu Kur’an’ı sana, zahmet çekesin/bedbaht olasın/zorluk ve şiddet sergileyesin diye indirmedik. Saygıyla ürperene bir hatırlatma/düşündürme/öğüt verme olsun diye indirdik.”(Taha, 2-3)

“Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: ‘Ben uyarıcılardan biriyim.  Hepsi bu!”(Neml, 92)

 “Allah dileseydi şirke batmazlardı. Biz seni onlar üzerine bekçi yapmadık. Sen onlara vekil de değilsin.”(En’am,107)

Ortaya çıkıyor ki, kimin imandan ne zaman ve ne kadar nasipleneceğini, din gününde hangi günahları affedeceğini sadece Allah biliyor.

O’nun egemenlik alanına girmek, din bekçiliği yapmak,  insanları ibadete zorlamak asıl küfürdür.

Kur’an ibadet etmeyenler için bir şey demez. Ama başkalarına gösteriş için yapılan ibadeti suç sayar.

„Vay haline o namaz kılanların/dua edenlerin ki,Namazlarından/ dualarından gaflet içindedir onlar! Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.“ (Maun, 4-6)

Gönülden olmayan ibadet yararsızdır. İbadete zorlamak riyaya zorlamaktır. Niyet ne kadar iyi olursa olsun, bir insanı spor yapacaksın, meditasyon yapacaksın, diyet yapacaksın diye zorlamak bile o insanı strese sokar ve faydadan çok zarar verir. Şu manzara veya yemek çok güzel beğeneceksin diye zorla güzellik olmaz!

Allah peygamber ve kitap göndermiştir. İnsanlara bilinç vermiştir. Onun için şeytana uymak bile mazeret değildir.

Şeytandan öldürerek, hapsederek, döverek kurtulmak mümkün değildir. Onun için yapılması gereken, şeytanla mücadele ediyorum diye, birilerini düzeltmeye çalışmak değil, öncelikle kendini düzeltmektir.

 “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz, doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez.”(Maide, 105)

Allah, görevini tamamlamış Peygamberini bile af dilmeye davet ediyor.

„Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde, Ve insanları kitleler halinde Allah'ın dinine girerken gördüğünde, Tespih et Rabbini O'na hamt ile! Ve O'ndan af dile! Çünkü O, Tevvâb'dır, günahları affeder sınırsız bir şekilde.“ (Nasr, 1-3)

Bu durumda insanların birbirine düşman kitlelere bölündüğü mezhep imamları, hazretler vd. günahsız, hatasız olabilirler mi? Kulun yazdığı kitabı, yaptığı yorumu değişmez kabul etmek o kişiyi de din koyucusu kabul etmek olarak Allah’a ortak kabul etmeye şirke götürmez mi?

Bilimde olduğu gibi, dinde de herkes istediğini öğrenir, yazar, anlatır. Fizikte, kimyada, astronomide her şeyi bilen, aşılmaz, yenilmez bir tek bilim adamı olamayacağı gibi dinde de yoktur. Her nesil öncekinden fazla şey öğreniyor. Kur’an da onun için eskimez kitap“tır.

Bölünmenin İslam’da yeri yoktur.

“Fakat onlar işlerini aralarında parçalayıp çeşitli zübürlere/kutsallaştırılmış hizip kitaplarına ayırdılar. Her hizip, yalnız kendi yanındakiyle sevinip övünmektedir.”(Müminun, 53)

“Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!’ Onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir.(…). Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara bölündüler.”Şura,  13-14)

“Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın.” (Ali İmran,103)

İsteyen istediği kişinin yazdığını, mezhep imamlarının, din bilginlerinin yorumlarını öğrenir. Öğrendiğini Kur’an kılavuzluğunda gözden geçirir. Öğrendiği ve kabul ettiği bilgi artık onundur. Seçiminin tek sorumlusu odur.

 

 

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..