Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '14

 
Kategori
Blog
 

Geleceksen mesaj çek canikom, adres "milliyetblog nokta kom"

Geleceksen mesaj çek canikom, adres "milliyetblog nokta kom"
 





Adama demişler ki: ''Bu bilgisayar gibisi yok! Senden çok akıllıdır. Ne sorarsan  ‘Şıp' diye alırsın cevabını'' Adam, zekasıyle öğünürmüş hep. Geçmiş bilgisayarın karşısına, Açmış ayaklarını yan yana. Gerile gerile, bir eli de, yumruğu sıkık  olarak,  kükremiş: ''Ne var, ne yok üleyn!” diye.
Bilgisayar bu!  Önce duraklamış. Ardından bir patlamış ki, içindekiler yerlere saçılmış. Darmadağın etmiş kendisini. Öyle ya! Hem ''Var'' hem de ''Yok!”  İkisi bir arada sorulur mu hiç? Nerde görülmüş? Bunun adı bilgisayar. Var ile yok  bir arada olur mu, yan yana gelir mi?  Alırsın işte cevabını ''Şıp'' diye! Topla bakalım yerdekilerini!

Nerde o mis gibi ''Aşk'' kokan mektuplarımız. Nerde o zarfların içine koyduğumuz çiçekler. Not düşerek de: ''Çiçeğim, ak kağıtlara gözyaşlarını akıtsın. Kalbimden kalbine iz kalsın. Çünkü onlar, benim gözyaşlarım!'' deyip deyip de yolladığımız aşk mektupları

Nerde o hasret kokan asker mektupları?!  Mektupların yerlerini şimdi internetler aldı. Elektronik oldu her şey! Günümüz, WWW ile başlıyor, Com' larla devam ediyor. Arama, tarama, kopyalama, kesme, kapama derken,'' TIK '' larla da hayatımızda yeni sayfalar açıyoruz. Anlamayanımız da var: “ Teknoloji özürlüyüm” diyerek sıyrılanlar da.

Burcu burcu kokan aşk mektuplarımız elektrikli posta oldu artık. Hislerimiz, ekranın soğuk camına sıvazlanmış. Evdeki oğlan çocukları:  “Ders çalışamıyorum. Aklım internetteki oyunda kaldı” diyor da, başka bir şey demiyor. Evlerde bir internet savaşı var ki, düşman başına. Her Allahın günü üç öğün, Zigetvar Kaleleri cengi, Mohaç seferleri, bir vodvil gibi sahneleniyor. Çocuk, ebeveynine dinozor diyor bu yüzden. Ört ki,ölem!..

Evimizde, ofisimizde, dizlerdeki bilgi sayarlarla kucak kucağayız. Çok muhabbet, eskisi gibi tez ayrılık getirmiyor internet başında artık . Bu, başka bir ilişki. Hayat meşgalesinden arkadaşımıza, ailemize, kendimize ayıracak vaktimiz yok.

İçimizi sanal ekranlarda, lirik cümlelerle ısıtıyoruz. Evimizin sobasını ısıtmak için hangi tuşa basmalıyız acep? Sevgilimizin sinesini, hangi tuşa basarak koklayabiliriz? İnter tuşu ile mi? Hadi canım, sen de!  Kızdığımız zaman :  ''Sen kaç megabyt'lık adamsın be! '' derken, karşımızdakinin yüzünün kızardığını görebiliyor muyuz? Yooğ! Hakimin karşısına çıksak, adamcağız, ceza verecek maddesini bulamaz  kitapta…

Bartın Gazetesi İzmir’e 15 günde geliyor. Yollarda, sulak ve çayırlık yerlerde eyleşe eyleşe. Ama, sayfalar dolusu yazı “tık” layınca, saniyesine ulaşıyor dünyanın öbür ucuna.

Neydi o çekilen eski çileler? Kasalardaki bölmelerde harfler bulunurdu. Eldeki kumpaslara, aralarına antelin konarak dizilirdi. Mürekkeplenen harflerin üzerine  merdane ile boya çekilir, ıslak kağıt üzerine konur ve merdane ile tashih için kopyası alınırdı yazının.

Şimdi öyle mi ya. Tık diyorsun yazı baş aşağı geliyor. Tık diyorsun ters yüz oluyor. Büyüyor küçülüyor, renkleniyor. Her kılığa giriyor. Adam seyahatte. Bilgisayarlı telefonunun tuşlarıyle oynaya oynaya  matbaaya  tüm gazete sayfalarını yolluyor. Aynı anda basılıyor.

Şimdi;  genci, yaşlısı, emmisi, dedesi, gelini, kızı kısrağı elinde, avuç içi kadar bir alet. Ha bire  ekrana dokunuyor. Eller kıpır kıpır.  Karada havada,  çayırda çimende her yerde bunları tanırsınız. Başlar önde tırıs giderken,  elleri tıkır tıkır işler. Birbirlerine destanlar yazarlar, sevgilerini söylerler, hakaretler ederler, aşk dilenirler. Derler oğlu derler. Bakalım ne diyorlarmış:

"Sevgilim, tez elden rumuzunu bildir, / Kaşına gözüne e-mail atayım! / Ya cebimi ara, ya siteme gir, / Sazına sözüne e-mail atayım!

Gözümün, gönlümün budur istemi, / Bu sanal alemde bırak sitemi, / Chat'inle şenlendir benim sitemi, / Kışına yazına e-mail atayım!

Han hamam, apartman, akarın var mı, / Baban hortumcu mu, borsa oynar mı, / Avro mu topladın, yoksa dolar mı? / Evde ayakkabı kutuları var mı / Uyuz herif, malı, hala sıfırlamadın mı / Malına mülküne e-mail atayım!

Aksi  avrat mısın, yoksa hoş musun?  / Karta kaçmış mısın, yoksa yaş mısın? /  Saçı açık mısın, sıkmabaş mısın? / Yüzüne pozuna e-mail atayım!,  / Kudurup gitmeden ben bu istekle,/  Tangalı resmini e-mail'e ekle /  Boyuna posuna e-mail atayım!

Kavşak Suyu kocaya kaçmış deseler de / Ardından üzüm  üzüm üzülüp yas etme / İki tık tık, bir şık şık ile / Olmaz olsun muhabbet böyle / Adresimi yazıver  defterine / Muzo1933 nokta, kom tere

Oy dingala dingala / Kömür de koydum mangala /  Dünyayı anladın ya /  Gel gidelim biz Ay’a /
Düşünme Ay’da var mı yok mu diye hayatı / Belki orda buluruz internetsiz hayatı / Ay’ın Ademi olayım, sense Havva  Gadunu / Eccük  yap Pumpum Çorbası, bir de Ay Dolması / Soframızdan eksilmesin Bartın’ın Halışka’sı ...

Deyve bakay, geleceksen mesaj çek canikom / Kısa adresim “milliyet blog eyt  nokta kom”

Ört ki, ölem !

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..