Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '11

 
Kategori
Spor
 

Geleneksel Aziz Yıldırım günleri başladı!

Geleneksel Aziz Yıldırım günleri başladı!
 

Toplu kutlama!


Gündemi değiştirme uzmanı Aziz Yıldırım yine yanıltmadı ve centilmenliğin sadece "yarışta önde oldukları sürece" var olduğunu yine tüm çıplaklığıyla gösterdi. 

Hemen her sezon ortalama bugünlerde ortaya çıkar kendileri. Görünen neden, haksızlığa isyan ediştir. Ancak esas hedef; federasyona, hakemlere ve medyaya “ayar vermek”tir. 

Bu sene de aynı günlerde yine geleneksel çıkışlarını yaptılar. Bence istenen maksat hâsıl olmuştur, şimdi herkes haddini bilerek davranmak zorunda kalacak. 

Bu noktadan sonra FB aleyhine hata yapmamaya çalışmak zorundasındır. Medyada isen işin tehlikeye girebilir, hakem isen sehpan hazırdır. Sehpasının hazır olduğunu gören hakem “aman kardeşim ben bunlara haksız düdük çalarsam” endişesi içinde olmayacak mıdır? 

Bakın bu seneki geleneksel günleri nasıl kutlamış centilmen başkan: 

* 18 Aralık 2010 tarihinde, Sivasspor maçının devre arasında soyunma odası koridorlarına inen Aziz Yıldırım, hakem Yunus Yıldırım'ın raporuna göre şöyle küfür etti: "Maçın içine s... Utanmıyor musun! Müsabakanın anasını s...., a... koydun, her maçta Fenerbahçe'yi yakıyorsunuz!" 

Bu Sayın Yıldırım’ın ilk soyunma odası vukuatı değil tabii. Bunu da geleneksel olarak yapıyor. Örneğin 2007’de oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş maçı sonrası hakem Selçuk Dereli`ye hakaret ettikleri gerekçesiyle Ali Koç ile birlikte 2 bin 500`er lira para cezasına çarptırılmıştı. Dereli`nin bu parayı tahsil etmek için icra yoluna gitmesiyle Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Mahkemesi tarafından da onanan mahkumiyet kararının tutanaklarına göre fenerbahçe başkanı, 26 Nisan 2007`de Şükrü Saracoğlu Stadı`nda oynanan maç sonrası Selçuk Dereli`ye aynen şunları söylemişti: “Senin o FIFA kokartını ellerimle ....... sokacağım. Bir daha bu stada gelemeyeceksin. Pozisyonları gördün, ...... döndün. Sana maç yönettirmeyeceğim. Yurt dışında da maç yönetemeyeceksin!” 

* 25 Aralık 2010 tarihinde LigTV'ye yaptığı açıklamada bu maçla ilgili olarak yine hakemlerden şikâyet ederek “Hakemler Fenerbahçe maçlarında penaltıyı rahat vermiyorlar.” dedi ve geçen sezon şampiyonluğu kaybetmelerinin sebebini de hakem Yunus Yıldırım’a bağladı. Evet, koca sezonun suçunu bir hakeme yükledi ve çıktı işin içinden.  

2009 başlarında oynanan İBB maçından sonra da ortalığı ayağa kaldırmışlardı. Aynı sezon hatırlanacağı gibi yine Aralık ayında bir Eskişehirspor maçından sonra ortalığı yıkmıştı Aziz Yıldırım. Oysa o açıklamadan sonra yapılan analizlerde, sezonun başından beri Eskişehirspor maçı dahil, fenerbahçe aleyhine yapılan hatalarla lehine yapılan hatalar arasında fark yoktu. 

Aziz Yıldırım’ı Eskişehir maçından sonra, basından federasyona kadar herkesi tehdit ettikten sonraki maçlardan sonra da duymak isterdik! Mesela hemen bir hafta sonra Ankaragücü maçında 90+3'de Özer Hurmacı'nın kale içinden çıkardığı nizami golü yan hakem görmediğinde.. Mesela Trabzon maçında 6. dakikada maç 0-0 iken, iki Trabzonsporlu futbolcu kaleciyle karşı karşıya kaldığında 3, 5 metre geriden gelen adama ofsayt bayrağı kaldırıldığı maçta galip geldiklerinde.. Mesela Bursaspor'la oynanan kupa maçlarında Bursa'nın sayılmayan nizami golü ve ikinci maçta verilmeyen penaltılarından dolayı yarı finale çıktıktan sonra.. Mesela o sezon son Bursa maçında Emre'nin, Ozan İpek'i arkadan ittiği pozisyonda hakem penaltıyı vermediğinde.. Mesela Manisaspor maçında 90+6’da top Manisaspor'da iken Baroni’nin koluyla aldığı top sonrası attıkları golle maçı berabere bitirdiklerinde. Nalıncı keseri tam olarak böyle bir şey işte. Hatta Manisaspor’la İstanbul’da oynanan öyle bir ilk maç vardı ki, hakem hata yapmamış, adeta maçı Manisa'dan alıp fenere vermişti!. 

* 02 Ocak 2011 tarihinde NTV Sporda şöyle dedi: "Geçen yıl İ.B.B maçında ofsayttan 2 gol yedik. Bu sene yaşananlar ortada. Trabzon maçında top durmadan başlatıldı ve gol oldu. Bize ne yapılıyorsa herkese o yapılsın. Bizi korusunlar demiyoruz. Biz camia olarak temiziz. Basketbolda da hakem hatalarını görüyoruz. Pınar Karşıyaka ve Galatasaray maçında yaşananları gördük. Bir gün basketbolda yaşanan hakem hataları ile de konuşacağım."  

Bu İ.B.B. maçı da ilginçtir, pek fazla aleyhlerine örnek bulamadığından olsa gerek bunu söyler durur. Hafızaların zayıflığına güvenerek konuşuyor Aziz Başkan. O maçta ofsayt olduğunu iddia ettiği gollerden biri, spor adamlarının neredeyse ittifakla kabul ettiği üzere kesinlikle ofsayt değildi. O maç öncesi yedi maçtır rakiplerini yenemeyen takım, 8 as oyuncusu eksik rakibi karşısında çok kötü oynayarak gol pozisyonuna bile giremeden yeniliyor ve hemen kolaya kaçarak hakemi suçluyorlardı. Açıklamaları yapan da Nihat Özdemir’di. Maç sonu istatistiklerde, maçın en çok koşan 3 oyuncusunun İBB takımından olması da manidardı. 

Eskiden Ulusoy’u suçlardı, federasyon başkanı değişti ama sonuç değişmedi. MHK başkanı ailecek fenerli, sonuç yine değişmedi. Her maç yenmesi lazım. 

Basketbolda da konuşacağım diyor, konuşsa bundan iyi. Aba altından sopa gösterildi yani! Zaten Turgay Demirel’i seçtirdiğini herkes biliyor, mesaj ona da geldi: Uyuma!. Oysa olay, sadece bir faulün verilmeyişidir. Faul verilmeyince senin koçun neredeyse hakemi dövecek, teknik faul alacak, sen tüm maçı yine hakeme bağlayacaksın. Kendi antrenörünün maçı hak etmediklerini söylemesine rağmen! Ona da “böyle demeç verme bir daha, elimizi bağlıyorsun” diye ayar verilmiş midir acaba? 

* 02 Ocak 2011 tarihinde NTV Sporda devam ediyor: “Biz herkesin kafasında olan şeyi yapsaydık Denizli’de kaybetmezdik. Senelerdir ‘Denizli maçını izleyin’ diyorum neden incelenmiyor? Biz Trabzon maçını son dakikada kaybettik. Başka şeyin içerisinde olsak son dakikaya kalır mıydı? Son dakikada yine bir şeyler olurdu, yapılırdı.” 

İnanılacak açıklamalar değil! Birincisi; Denizli küme düşmemeye oynuyordu. O maçta galip gelememeniz, o maçı almadığınızı gösterebilir ama alamadığınızı da gösterebilir. Yenseydiniz bütün sezonu satın almış olduğunuzu gösterir miydi? Yenseydiniz “demek ki bütün sezonu satın almışlar” diyenlere kızmaz mıydınız? Demek ki o maç, sadece son maçı al(a)madığınızı gösterir. O maçtan yola çıkarak tüm sezonu aklayamazsınız. Küme düşmemeye oynayan bir takımı yenememişsiniz, hala sindiremiyorsunuz! Hala çocuk gibi şikâyet ediyorsunuz! Bir takımın lehine (FB) en fazla hata yapılan bir sezondan şikâyet etmeye hiç hakkınız yok. Dönemin Denizlispor başkanının dediği gibi, son 15 dakikada küme düşmeyecekleri belli olduğunda kalelerini açıp gol mü yiyeceklerdi? Madem saha koşulları uygun değildi, hakemden medet bekleyene kadar siz çekseydiniz ya takımı. İkincisi; siz sürekli bunu gündeme getirerek Galatasaray’a da çamur atmış oluyorsunuz “o maç incelensin” diyerek. Peki Galatasaray başkanı ne yapıyor? “Bizim dostluğumuzu bozamazlar” diyor!! 

Üçüncüsü; Trabzon büyük bir camiadır. Trabzon’u yenememeniz, onları satın almadığınızı göstermez. Gösterse gösterse alamadığınızı gösterebilir. Böyle bir şeyi teklif bile edemezsiniz! Teklif edemeyeceğiniz bir şey üzerinden de koca sezonu aklayamazsınız! Karadır diyen de yok zaten ancak, durup dururken kendinizi aklama çabasıyla herkese çamur atmanıza itirazımız var! Sadri Şener akıllı adam, anladı ve açıklama yaptı: “Böyle bir teklifle Trabzonspor'a gelmeye kimsenin cesareti yetmez.”  

Dördüncüsü; son maçı alamadığınız için bütün sezonu aklayıp başkalarını suçlarsanız son haftalarda üst üste 3 rakip kalecinin sizden neden hatalı gol yediğini de izah etmeniz gerekir! Hele üstüne bu kalecilerden birini hemen transfer ederseniz 

.. 

 

* Fenerbahçe Dergisi'nin Ocak sayısında, ''Adalet ve standart istiyoruz'' başlığıyla yer alan başyazısında Spor Toto Süper Lig'de sezonun ilk yarısını değerlendirirken, ''Geride bıraktığımız devrede, hakemlerin maç sonuçları ve puan durumuna doğrudan etki edecek nitelikte hatalı kararlar aldıklarını gördük. Biz adalet ve standart istiyoruz. Bir hakemin penaltı çaldığı bir pozisyona bir başka hakem seyirci kalıyorsa, ya da aynı hakemin bir pozisyona dair takdiri bir maçta penaltı, bir başka maçta ise devam şeklinde oluyorsa, burada adaletten söz etmek mümkün olamaz'' dedi.  

Aslında hatalı kararlar somut ve tartışmasız olsa, geçmişte yaptığı gibi kalabalık bir heyetle basının önüne çıkar, barkovizyon gösterisiyle pozisyonları tek tek gösterirdi. Söylediği pozisyonların kesin birer haksızlık olduğu genel kabul görmediği için sadece yuvarlak cümlelerle konuşuyor. Zaten amaç üzüm yemek değil, asıl hedefe ulaşmak. 

* Fenerbahçe Dergisi'nin Ocak sayısındaki röportajında ise, ''Şu an Türkiye liginin en kaliteli futbolcuları bizde. Lig sonunda hakem hataları sonucu etkilemezse şampiyon olmamamız için hiçbir neden yok'' yorumunu yaptı. 

Meali: Şampiyon olamazsak bu hakemlerin suçudur! 

Oysa şampiyon olamamaları için sebep yok değil: Şanssızlıklar, sakatlıklar, teknik direktör yanlışları, alınabilecek muhtemel cezalar vb. gibi sebepler pekâlâ mümkün. Hakem hataları da etken olabilir şüphesiz ancak sadece bunun öne sürülmesi çok da masumane değildir! 

……………. 

Şimdi soralım: 

Siz günün birinde hakemlerin hepsinin sezon boyunca hiç hata yapmayacağına inanıyor musunuz? 

Siz günün birinde hakemlerin hepsinin aynı standartta kararlar vereceğine, her pozisyonu aynı yorumlayacaklarına inanıyor musunuz? 

Siz günün birinde hakemlerin hepsinin her pozisyonu sizin düşündüğünüz gibi, aynı şekilde değerlendireceklerine inanıyor musunuz? 

Bunlara inanmıyorsanız, mümkün değilse, sizin bu çıkışınızın maksadı nedir? 

…………….. 

Olay “lehine yapılan hiçbir hatayı görmeyip hep aleyhine olanları konuşan zihniyet” olarak yorumlanıp geçilecek kadar basit değildir. Bu tür konuşmaları hemen her sezon, puan olarak geride kalmaya başladıkları her durumda tekrar ediyor.  

Kendisi her şampiyon olduğunda şaibesiz, olamadığında ise şaibeli. Şöyle diyordu bir TV programında: “Benim kadrom en güçlü olduğuna göre, şampiyon olmam normaldir, şaibesizdir. Diğer takımların kadroları 'en güçlü' olmadığına göre şampiyonlukları şaibelidir”  

Söyleyen: Aziz Yıldırım 

Destekleyen: Fenerbahçelilerin neredeyse tamamı 

Buna yorum: Yok.. 

……………. 

Birincilik dışında hiç bir sonucu başarı kabul etmezseniz, her maçta galibiyet dışındaki sonucun utanç olduğunu düşünürseniz, mağlup olmanızın sebebinizin sadece kötü oynamaktan değil bir de galip gelmek için ter akıtmış olan rakibinizden kaynaklandığını kabullenmezseniz, ikinci olduğunuzda madalya törenlerine çıkacak kadar centilmen olamazsanız, mağlup olduğunuzda maçtaki hakem hatalarını sorduklarında hakemlerin de bir insan olduğunu bir kez dahi dillendirmezseniz.. hep skor adamı olursunuz. Böyle devam ettiği sürece de hep günlük yaşarsınız. Günlük yaşandığı sürece hiç bir başarı kalıcı olmaz. İşte bu yüzdendir ki fenerbahçeli üst üste üç şampiyonluğun zevkini yaşayamamıştır. 

Anlamak bu kadar zor mu? Sadece ve sürekli fenerbahçenin kazanması demek, Türk sporunun kaybetmesi demektir. 

Hakemlerin yakasından düşme vakti gelmedi mi artık?! Böyle yapıldıkça sporda anarşinin ve kavganın sonu gelmeyeceği görülemiyor mu? Türk sporunun gelişmesinin önündeki en büyük engel bu yaklaşım ve sadece kazanmaya dayalı "spor"dan uzak anlayıştır.. 

FB dergisi Mart 2010, Aziz Yıldırım: “Biz ikinciliği HAZMEDEMEYİZ" 

İşte hazımsızlık böyle bir şey sayın seyirciler.. 

Bakalım önümüzdeki günlerde neler göreceğiz.. 

……………… 

Yazarın notu: Her şey yolunda giderken herkesi sürekli centilmen olmaya çağırmak değildir yiğitlik, bunu yenildiğinde yapmaktır! Yeğen.. 

 
Toplam blog
: 293
: 1063
Kayıt tarihi
: 07.11.08
 
 

Sporun bir kavgadan çok; ahlak, mücadele, eğitim, zeka ve dürüstlük olduğuna inanıyorum. Doğaya, ..