Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '13

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Gemideki insanlar buhar olup uçmuşlar… Mary Celeste

Gemideki insanlar buhar olup uçmuşlar… Mary Celeste
 

gemi


Merak iyi bir şey değildir derler ya büyüklerimiz! Bizim işimizde merak iyidir. Merak etmeliyiz ki öğrenmeliyiz, öğrenmeliyizki sizlere anlatacak, yazacak bilgilendirecek bir şeyler olsun.
 
Bu konuda şanslıyım. Gün yok ki bir önceki günden daha enteresan, esrarengiz, merakımızın kat sayısını artırmayan bir şey okumayayım ya da öğrenmeyeyim.
 
Hal böyle olunca da yazacak bilinmeyenler bilinen hale dönüyor.
 
Bazen de bilinmeyeni yazdığınız halde bilinenler sınıfına katılamıyor.
 
Bu gün size öyle bir yazı yazacağım.
 
Bir gemi bulunuyor, içinde kimse yok.
 
Filimlerde olur ya bir şey olur gemi bir anda boşaltılır, gemi başıboş olarak denizin ortasında seyreder ya da akıntıya kapılır ilerler.
 
Geminin hayalet gemisi olduğun düşünülür, hastalık vardı gemide denilir, bilemediniz en son çare gemidekileri uzaylılar kaçırdı denilir.
 
Bunlar savsatadan öteye gitmez.
 
Hayal dünyanızın size armağanlarıdır. Adrenalin salgılamıştır, Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bu hormonlar sizin öyle düşünmenizi istemiştir.
 
Buraya kadarı tamam… Tamam, olmayanı bu size anlattılarım gibi bir olayın yaşandığı. Evet, doğru okudunuz aynen yaşanmış. Bir gemi ve içinde kimse yok üstelik bir az önce terk edilmiş gibi.
 
Ben iyisimi size işin aslını anlatayım…
 
4 Aralık 1872’de Atlantik Okyanusunda böyle bir gemi bulunmuş.
 
Geminin ismi; Mary Celeste
 
140 yıl önce Cebelitarık boğazına doğru sürükleniyormuş.
 
Bulunduğundan bir ay önce yola çıkmış.
 
Güvertesinde altı aylık su ve erzak varmış.
 
Kargosuna dokunulmamış.
 
Gemideki tüm yük ve eşyalar yerli yerindeymiş.
 
Gemiyi kaptan David dead morehose komutasındaki Dei Gratai adlı İngiliz gemisi bulmuş.
 
Gemiye çıktıklarında kimseyi bulumamışlar.
 
Böyle esrarengiz olaylarda gerçekten insanın aklını karıştıracak olaylarında olduğu görülür. Burada da böyle birkaç göz ardı edilmeyecekler var.
 
Kamarada altı pencere varmış, bu altı pencerede tahtalarla kapatılmış.
 
Elbiseler kuruymuş.
 
Jiletler paslanmamış.
 
Bu demektirki, büyük bir fırtına veya dev dalgalarla boğuştular ve hepsi denize uçtu. Öyle olsa elbiseler ıslanırdı. Denizciler için önemli bir cevap olan jiletlerin paslanmaması böyle bir fırtınanın olmadığını gösteriyormuş. Geminin büyük sarsıntı geçirmediği de bir çok şeyin hala dik durmasından belliymiş.
 
Burada yine entesan bir iki bulgu var.
 
Saat bozukmuş.
 
Pusula kırıkmış.
 
Yerde bir kadın elbisesi varmış.
 
Bir de bir çocuk oyuncağı…
 
Çok önemli bir detay;
 
Cankurtaran sandalları yokmuş.
 
Korku filmleri gibi…
 
Biryerde bu konu ile ilgili şöyle yazıyor.
 
Kaptanın yatağının altında kanlı bir kılıç vardı.
 
Yerde kan izleri vardı…
 
Yine çok önemli detaylar;
 
Geminin seyir defteri kayıpmış.
 
Tüm belgeler kayıpmış.
 
Konşimento kayıpmış.
 
Gemide kimler varmış sorusunun cevabı da;
 
Kaptan, eşi ve 2 yaşındaki çocuğu…
 
Bunlarla birlikte toplam on kişilermiş.
 
Gemi ve içindekilerle ilgili bir sürü teoriler dillerde dolaşmış.
 
Bir nedenle gemiyi terk ettikleri, filikaların battığı, hastalıktan öldükleri, gemide isyan çıktığı, yâ da hep birlikte bir planla böyle bir şey yaptıkları…
 
Aradan geçen uzun yıllardan sonra bile onlardan hiçbir ize rastlanamamış.
 
Gemidekilerin yakınları da onlarla ilgili hiçbir habere ulaşamamışlar…
 
Hiçbir haber alınmamış 140 yıl boyunca…
 
Dünyada ne kadar çok esrarengiz olaylar oluyor. Bazılarını duyuyoruz, bazılarının efsane olduğunu düşünüyoruz. Bazende film bu deyip geçiştiriyoruz.
 
Yazılanların bir aslı vardır, muhakkak bir şeye dayalıdır. Ya duyulmuştur, ya okunmuştur veya yaşanmıştır.
 
Dünya sırlarla dolu…
 
Nazan Şara Şatana
 
Mary Celeste
 
282 gross tonağırlığında bir gemiydi. 1861yılında Nova Scotia'da Joshua Davis adlı bir gemici tarafından yapılmış ve Amazon adı verilmişti. Yapım sonrası bölgesel ticari nakliyat yapılan bir firmaya verildi. Gemiyle ilgili bundan sonra olanlar zaman zaman "uğursuz" olarak nitelendirilmesine neden olmuştur.
 
Amazon'un ilk kaptanı Robert Mc Lellan geminin sahiplerinden birinin oğluydu ancak gemi kaptanlığını aldıktan dokuz gün sonra seferdeyken öldü. Bu aslında geminin güvertesinde ölen üç kaptanından sadece ilkiydi. John Nutting Parker sonraki kaptanı olarak görev aldı ancak bir balıkçı teknesinin çarpması nedeniyle gemiyi tamir için tersaneye geri götürmek zorunda kaldı. Tersanedeyken gemide çıkan bir yangın ise bir başka talihsizlikdi. Atlantikaşırı ilk seferi ise geminin sonraki kaptanı için tam bir felaket ile sonuçlandı. Manş denizinde bir başka gemiyle çarpıştı ve bu olay Kaptan'ın işine son verilmesi ile sonuçlandı.
 
Bu talihsiz başlangıç sonrası birkaç yılı olaysız geçti. Batı Hindistan, Orta Amerikave Güney Amerika'ya büyük kargolar taşımak üzere seferlere çıktı. 1867yılında gemi Nova Scotiaaçıklarında bir fırtına sebebi ile karaya oturdu. Kurtarılması sonrası 1750 dolar karşılığında New York'dan Richard Haines'e satıldı. Tamir edildi ve 1868 yılında Amerikan kayıtlarına geçti ve izleyen yılda ismi Mary Celeste olarak değiştirildi. Yeni sahibinin hedefi ise Amerikave Adriyatiksahilleri arasında ticari amaçlı seferler yapmaktı.
 
Geminin yeni sahipleri dört hissedardı ve 24 hisse bu kişiler arasında dağılmıştı;
 
James H. Winchester (12)
 
Kaptan Benjamin Spooner Briggs(8)
 
Sylvester Goodwin (2)
 
Daniel T. Sampson (2)
 
Ekim ayında Atlantik Okyanusu'nda kötü havalar rapor edilmekteyii ancak Dei Gratia gemisi kasım ayı geldiğinde yolculuğunu olaysız bir şekilde bitirmişti. Limandan yeniden ayrıldıktan yaklaşık bir ay sonra 4 Aralık 1872'de (bazı raporlara göre 5 Aralık'ta) yaklaşık saat 13.00'de Dei Gartia mürettebatı yaklaşık 5 mil açıkta bir gemi gördüler. Dei Gratia o esnada Portekiz'in 600 milbatısında seyretmekteydi. Mürettebat gözlemledikleri gemide bir anormallik olduğunu anladılar. Yelken yönleri ve geminin gidiş açısı doğru gözükmüyordu. Gemiye yanaştılar ve Mary Celeste ismini okudular. Gemiyi önceden bilen Dei Gratia gemisinin kaptanı Mary Celeste'nin halen İtalya'ya varmamış olmasına anlam veremedi. Dei Gratia Mary Celeste'ye 400 yard kadar yaklaştı ve bu şekilde iki saat kadar gemiyi gözlemlediler. Yelkenleri açıktı ve Cebelitarıkboğazı yönüne doğru gitmekteydi. Dei Gratia personelinin gözlemine göre güvertede hiçbir kimse yoktu ve geminin herhangi bir harabiyete uğramış görüntüsü de yoktu.
 
Dei Gratia Mary Celeste'ye yanaştıktan sonra gerçekten de güvertede kimseyi bulamadılar. İlk tespitlere göre güvertede ıslaktı ve su tahliye pompalarının sadece biri çalışıyordu, ikisi durmuştu. Gemide yaklaşık 1.1 metre yüksekliğe ulaşan su bulunmasına karşın batmamıştı ve herhangi bir batma belirtisi yoktu.
 
Kaptan'ın günlüğü dışında seyir defteri dâhil olmak üzere gemiyle ilgili tüm evraklar kayıptı. Geminin saati çalışmıyordu ve pusula, sekstant, kronometrede kayıptı. Ana güverte üzerinde olması gereken filikada yerinde değildi. Geminin arka tarafında yer alan bir palamarise bir ucu gemiye bağlı olduğu halde arka tarfdan denize doğru ucu boş bir şekilde sarkmaktaydı.
 
Popüler hikâyelerde anlatılan el değmemiş kahvaltı tabağı ve halen sıcak olan kahve fincanları gibi öğeler ise gerçekte bulunmamaktaydı. Bunlar muhtemelen Sir Arthur Conan Doyleve benzer yazarların kurgularından ibarettir. Gerçekte kabin kısmında herhangi bir yemek hazırlığı ya da yiyecek ya da içecek herhangi bir şey gözükmüyordu.
 
Mary Celeste'nin kargosu 1701 varil alkoldü. Altı aylık sağlıklı erzak da güvertede duruyordu. Mürettebatın eşyaları da yerli yerindeydi ve bu da bir korsan baskın ihtimalini azaltıyordu. Görünen manzaraya göre tüm personel ve yolcular acele içinde gemiyi terk etmişdi. Bir mücadele ya da çatışma olduğuna dair herhangi bir bulgu yoktu.
 
Geminin sonu
 
Geminin sahibi James Wwinchester bir süre sonra Mary Celeste'yi satmaya karar verdi. Bu kararını, babasının bir seyahat sonrası Amerika'ya getiren gemide yaşadığı kazaların sebep olduğu ve geminin babasının hayatına mal olacağı sanrısına kapılması nedeniyle aldığı rivayet edilir. Neticede yok pahasına gemi elden çıkmış ancak ne var ki sonraki 13 yılda da 17 kez sahip değiştirmiştir.
 
Geminin son kaptanı ve sahibi G.C. Parker ise gemiyi Karayip Denizindesigortadan para alabilmek için batırmaya çalışmış ancak başarılı olamamış, gemiyi yakma çabaları esnasında ise kaptan Benjamin Briggs'inkiler de dahil olmak üzere seyir defteri yanmıştır. Parker'ın bu girişimleri sigorta şirketi tarafından anlaşılmış ve Parker tutuklanmıştır. Ancak mahkemesi sürerken bilinmeyen bir sebeple ölmüştür. Tamiri imkansız görünen Mary Celeste ise tersane kızağında sonunu beklemeye başlamıştır.
 
Spekülasyon ve teoriler
 
1872yılında bulunduğundan beri çok sayıda teori Mary Celeste gemisinin gizemini açıklamaya çalışmıştır.
 
Korsanlık
 
Bir teoriye göre Osmanlı korsanları gemi rotası üzerindeyidi ve tüm personeli öldürdüler. Gerçekçi olmayan bir teori zira Azoradaları ve Cebelitarıkcivarında onlarca yıldır hiç korsanlık hareketi rapor edilmemişti ve bu da muhtemelen yörede konuçlanmış İngiliz Deniz Kuvvetleri'nin üssüne bağlıydı. Ayrıca gemide bir korsan saldırısı olduğuna dair hiçbir iz yoktu. Sadece bazı denizcilik aletleri kayıptı ve korsanların tayfa ve yolcuları öldürdükten sonra değerli eşyalarını alma ya da kargoyu çalma davranışlarına uymuyordu.
 
Dei Gratiatayfasına suçlamalar
 
Bazı yazarlara göre Dei Gratia gemisi personeli Mary Celeste'dekilerin tümünü öldürdüler ve açıkta bulunan geminin içindekilere ya da haklarına sahip olabilmek için hayalet gemi hikâyesi uydurdular. Buna karşın gemide hiçbir mücadele izi yoktu. Dei Gratia Mary Celeste yi Cebelitarık'daki İngiliz yetkililere getirdiği zaman gemi tamamen sağlamdı ve içersindeki envanterde hiçbir eksik yoktu.
 
Öte yandan Dei Gratia 'nın kaptanı Kaptan Briggs'in eski arkadaşıydı ve bu da kaptanı, eşini ve iki yaşındaki kızını öldürme ihtimalini zayıflatıyordu. Mary Celeste Dei Gratia 'dan bir hafta önce yola çıkmıştı ve Dei Gratia'nın Mary Celesteyi yakalama ihtimali yoktu. Kurulan mahkeme de Dei Gratia personelini denizcilikteki gösterdikleri çabalardan ötürü övmüştür.
 
Sigorta bedeli
 
Sigorta'dan para labilmek de diğer bir iddiadır. Buna karşın sigorta parası yüklü bir bedel değildi. Ayrıca gemi James Winchester adına kayıtlıydı ve, Benjamin Briggs'in bundan bir karı olmazdı. Bir kaza sahnelemek bu yüzden alınacak bedel karşılığında çok riskliydi.
 
Fırtına
 
Mary Celestebir fırtınaya rastladı ve tayfalar ve yolcular filikalara bindi, geminin batacağını düşündüler. Gemi bulunduğunda üç tahliye pompasından ikisi çalışmıyordu ve gemi bulunduğunda içinde olağanın dışında su mevcut idi. Fırtına durumunda kaptan'ın tahliye kararı vermesi çok zor duruyor ancak gemide eşi ve çocuğunun olması karar verme sürecini etkilemiş olabilir. Bölgede Ekim 1872'de birkaç fırtına bildirilmişti ama Mary Celeste bu ayda çok az mıntıkadaydı daha çok Kasım ayı boyunca bu sulardaydı ki bu da fırtınasız bir dönemdi.
 
Kısacası bu teoriye uymayan o dönemde bölgede fırtına hareketi olmamasıdır. Mary Celeste bulunduğu zaman deniz sakindi. Fırtınaya sadece Dei Gratia tarafından bulunup Cebelitarık'a götürülürken rast geldi.
 
Deniz depremi
 
Modern denizcilik zamanına ait bir teoriye göre oluşan bir deprem nedeniyle bazı alkol varilleri açıldı ve içlerindeki materyal ortaya yaıldı. Geminin yakıtının da sarsıntı nedeniyle açığa çıkıp bunlara güvertede karışması nedeniyle bir parlama oluştu. Bu Mary Celeste tayfasında bir panik oluşturdu. Tayfalar bu parlamadan bir müddet de olsa kaçmak için denize indiler lakin bu onların sonunu hazırladı. Bölgedeki yoğun sismik aktivite bu teoriyi akla yakın göstermektedir. Ancak gemi seyir defterinde hiçbir zaman bir deprem bilgisi yer almamıştır ve Dei Gratia tayfası da bu dönemde hiçbir titreşim ya da deprem duymamışlardır. En önemlisi de Portekizyakınlarındaki Azoradalarında hiçbir zaman bu yönde kayda geçen bir bilgi yoktur.
 
Tsunami
 
Diğer bir teoride bölgede gerçekleşen tsunamidir. Gelen büyük bir dalga gemidekileri kaçmaya zorlamış olabilir, ancak tabi ki öyle bir durumda Mary Celeste ufak bir tekneye göre çok daha güvenilir bir yerdir. Bu sadece Mary Celeste'nin neden çok fazla su aldığını açıklayabilir. Ve bölgede o dönemde rapor edilen bir tsunami bilgisi de yoktur. Tsunamiler denizin derinliklerinde olurlar ve gemileri çok fazla etkilemezler, ancak gemi kıyıya yakın bölgede ise etkilenme ihtimali yüksekdir. Bu teoriye göre tüm yolcların ve tayfanın dalga tarafından alınması için aynı anda güvertede olmasını gerektirmektedir.
 
Sağanak yağış
 
Benzer bir senaryoda okyanusda oluşmuş olabilecek ani bir sağanak yağış temeline dayandırılabilir. Yağışın gemi yüzeyini tamamen kaplaması Mary Celeste'nin batmayla yüzyüze kalmasına yol açmış olabilir.Bu olay ayrıca Mary Celeste'nin Dei Gratia mürettabatınca bulunduğunda neden yoğun olarak ıslak olduğunu açıklayabilir. Bu nedenle gemide oluşmuş olan panik kaybolmuş filikayı ve pusulayı da açıklayabilir.
 
James H. Kimble ve yazar Gersholm Bradford tarafından öne sürülen bu teoride alçak basınç sistemi, oluşan yağış ve sintine suyunu ölçümleyen ve tahliye eden sistemlerdeki basınç değişimi nedeniyle oluşan arıza sorumlu tutulmaktadır.
 
Patlama
 
Bu teori gemideki alkoltemeline dayanmaktadır. Kaptan Briggs daha öncesinde böyle tehlikeli bir kargo taşımamışdı ve bu yüke güvenmiyordu.
 
1,701 varil alkolden dokuz varil daha sonra boş olarak bulunmuştur. Diğer variller beyaz meşe ağacından yapılmışken bu dokuz varil kızıl meşeağacından imal edilmişti. Kırmızı meşe ağacı daha gözenekli olduğu için buharı daha rahat yayabilir. Bu ortamda oluşabilecek buharlaşmayı açıklayabilir. Variller birbirinde güvenli bir şekilde ayrılmamıştı ve birbirlerine sürtünüyorlardı ve çeperlerindeki metal nedeniyle bir kıvılcım çıkması olasıydı. Bu şekilde oluşmuş olabilecek bir patlama gemiyi terk edişi açıklayabilir.
 
Tarihçi Conrad Byers'e göre Kaptan Briggs kargonun durumuna bakınca ortamda buhar ve dumanı gördü. Bir patlama olacağı inancıyla herkesi filikaya bindirdi ve filikayı gemiden güveni bir uzaklığa bir halatla bağlayarak uzakta durmak istedi ancak bu başarısız oldu ve halatın kopması nedeniyle filika gemiden ayrılmaya başladı. Bir süre sonra da filikadakiler açlıktan, susuzluktan ya da boğularak öldüler.
 
2005yılında bu teori Alman tarihci Eigel Wiese tarafından yine gündeme getirildi. Londra Üniversitesi'nden bazı bilim adamları yaptıkları bir konstrüksiyonla alkol buharını gözlemlediler. Yakıt olarak bütan ve varil olarak da kâğıt bazlı tüpler kullanıldı, bullundukları yer kapatıldı ve buhar alev aldı. Patlama şiddeti ile kapılar açıldı ve bir gemi bölmesi şeklindeki model oldukça sallandı. Etanol13°C gibi düşük ısılarda parlayabilir. Sadece küçük bir kıvılcım, iki metalin birbirine sürtünmesinden oluşan bile, alev aldırabilir. Fakat modelde hiçbir kâğıt bazlı tüp bozulmamışdı. Bu teori kargonun neden bozulmadan kaldığını ve gemi küpeştesindeki çatlamaları açıklayabilmektedir. Muhtemelen kargo kapağında oluşan kırılma ve çıkan patlama mürettebatı oldukça korkutmuşdu ancak parlama ile oluşan alevler ortamda bir yanık izi bırakmak için yetersizdi. Gemiden sarkan halat mürettebatın yine de gemiyle irtibatı kesmek istemediğini açıklıyor. Gemi os ırada pupa yelken gidiyordu ve bir süre sonra da fırtına koptu. Pupa yelken giden gemiden sarkan halat bir müddet sonra dayanamayarak koptu. Sonrasında da küçük bot bir daha asla Mary Celeste'ye yetişemedi. Bu şu ana dek gemi kaptanlarınca da kabul edilen en makul teori olarak gözükmektedir.
 
Yazarlar Brian Hicks ve Stanley Spicer'ın teorisine göre ise Kaptan Briggs kargo kapağını havalandırmak için açtı. Salınan alkol dumanı kaptanı ve mürettabatı paniğe iterek bir halatla bağlı kalmak şartıyla bir müddet filikada durma kararına itti. Hicks 'in teorisine göre aslında kargo daha tehlikeli bir materyal olan metil alkoldüancak gemi kayıtları bunu desteklemiyordu.
 
Bu teorinin en zayıf noktası olarak ana kargo kapağının kapalı bulunmuş olması gösterilmektedir. Ayrıca günlükte ya da bölgede çalışan gemilerce hiçbir zaman bu derece duman ya da buhar rapor edilmemişti. Kargo dışında hiçbir noktada alkol izine rastlanmadı.
 
Ergotizm
 
Diğer bir teoriye göre kontamine un nedeniyle oluşan ergotzehirlenmesidir. Bu teoriye göre ergot zehirlenmesi LSDgibi halüsinasyonlarayol açmaktadır. Birbirlerini çıldırarak öldürdükleri veya denize attıkları teorinin temel noktasıdır. Ancak Mary Celeste'de bulunan un kontamine değildi ve Dei Gratia tayfası tarafından da tüketilmişdi.
 
İsyan
 
Briggs ve ailesini öldürdükten sonra filikayla kaçma temeline dayalı bir isyanı düşündüren bir teoridir. Ancak geçmiş araştırıldığı zaman Kaptan'a karşı isyanı düşündürecek bir ilişkinin olmadığı gösterilmiştir.
 
Sarhoşluk
 
Gemi tayfasının gemideki alkolü içtikten sonra kaptanı ve birbirlerini öldürdüğü temeline dayansa da Kaptan'ın içki konusunda kesin kararları olduğu biliniyordu ve gemide de alkol sonrası olmuş olabilecek hiçbir kavga izine rastlanmadı.
 
Geminin erken tahliyesi
 
2007yılında Smithsonian televizyonunun dile getirdiği bir teoriye göre Kaptan geminin güvenli bir şekile İtalya'ya varacağına inanmıyordu. Kronometreyle problemler yaşıyordu, tahliye pompalarının sadece biri çalışıyordu ve küpeşte su almışdı. Briggs bu nedenle gemidekilerle birlikte bir filikaya binerek yakınlarda olduğunu umut ettiği Santa Maria adası'na gitmeye karar verdi ancak hiçbir zaman ulaşamadılar.(vikipedi)
 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....