Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '22

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Gen Düzenlemesi Yaygınlaşıyor

Son 200 yıl içinde dünya nüfusu 1 milyardan 7,9 milyara çıktı. Böyle hızlı bir nüfus artışına tarımsal üretim ekim alanlarının genişleterek ve birim alandan kaldırılan ürünü artırarak ayak uydurabildi. Nitekim son yüz yılda değişik ıslah teknikleri ile verimin kat be kat artırıldığına şahit oluyoruz (Çizelge). Teorik potansiyelin henüz çok gerisinde olduğumuz da bir gerçek. Nitekim dünya çeltik verim ortalaması dekara 333 kg iken Hindistan’da bir denemede söz konusu verim 2240 kg/da’a ulaşılabilmiştir[1].  

 

Son 60 yılda ABD'de mısır veriminde artış (kg/da)

Yıl

1960

1970

1980

1990

2000

2010

2020

Verim

200

330

450

480

630

710

850


Verim artışını sağlayan çeşitte genetik değişim farklı ıslah yöntemleri ile gerçekleştirilmektedir. Klasik melezleme, seleksiyon, mutasyon, poliploidi gibi tekniklere son 30 yılda GDO (Genetiği Değiştirilmiş organizmalar) yöntemlerini devreye sokarak, sürekli yeni genotipler geliştirmektedirler. 2013’lerde keşfedilen Gen Düzenleme (Gen Editing) yöntemi kaşiflerine de Nobel Ödülü kazandırırken, ıslah süresini de oldukça kısaltmıştır.
Bu teknik aslında klasik mutasyon ıslahının laboratuvar versiyonudur. Bilindiği gibi mutasyon, canlı genlerinden birinde, kendiliğinden veya amaçlı oluşturulan bir değişimdir. Dünyada mutasyon yöntemleri ile ıslah edilmiş 4000’e yakın çeşit tescil edilmiştir. Bu genom düzenlemeleri, CRISPR ve bir seri yeni gen mühendisliği yöntemlerini kapsamaktadır. Bu yöntemlerde, GDO’lardaki gibi dışarıdan herhangi bir gen transferi söz konusu değildir. Tersine hedeflenen genin, uygulanan geçici DNA kesici enzimleri ile susturulması, etkisinin artırılıp azaltılması, yani mikro-mutasyona tabi tutulmasıdır.
 

Son yıllarda gen düzenleme yöntemleri ile elde edilen sonuçları kısaca bir göz atalım:

  • Daha 2019 yılında Arjantin’de tatlı su çuprası;
  • ABD’de yağ kalitesi iyileştirilmiş soya;
  • Hindistan’da dört yıl gibi kısa zamanda ve nohut;  
  • Japonya’da tatlı domates çeşidi;
  • Japonya’da bir mercan balığı;
  • İngiltere’de yeni buğday hatları tarla deneme safhasında;
  • Japonya’da başakta çimlenmeyen arpa tescil edildi;
  • ABD’de uzun raf ömürlü çilek geliştirildi;
  • Japonya’da fangri mercan ıslah edildi;
  • Rusya’da CRISPR’den yararlanılarak ilk buzağıyı klonlandı (inek sütüne alerjiyi devreden çıkaran);
  • Çin’de azottan daha fazla yararlanabilen buğday çeşidi geliştirildi. Ve yüzlerce yeni genotip adayları yolda…

Gen düzenleme yöntemlerine bakış açısı ülkeden ülkeye değişmektedir. Örneğin AB, bu yöntemle ilgili mevzuatı GDO kapsamına alarak, adeta gen düzenleme yöntemleri ile geliştirilen çeşitlerin tarımını yasaklamıştır. Aynı yaklaşım ülkemiz için de geçerlidir. Halbuki GDO karşıtı Rusya, 2019 yılında gen düzenleme ile ilgili araştırmaları başlattı. Nitekim kısa zamanda klonladığı buzağıyı sürüye kattı bile.  

Görüldüğü gibi gen düzenlemenin artılarından yalnız belirli ülkeler yararlanmaktadır. Türkiye dahil birçok ülke olayın öneminin ve aciliyetinin henüz farkında değiller. Bu tür çalışmalara Tarım ve Orman Bakanlığımızın destek verildiği bilinmektedir. Ancak konunun araştırma bazında muhatabı Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Biyoteknoloji Bölümünün çalışma konuları arasında yer dahi almaması ilginçtir[2]. Gönül istiyor ki bu ve benzeri konular için, özel sektör, üniversiteler ve kamunun bir çatı altında toplandığı “Türkiye Tarımsal Araştırma Kurumu” benzeri kurum oluşturulsun ve bu konuyu sahiplensin.

Gerek özel sektör gerek kamu karar vericiler için farkındalık yaratmak kaçınılmaz görünüyor. Gelin AB bitki ıslahçılarının söz konusu yöntemden bir an önce yararlanmaya başlamak için ne yaptıklarına bir göz atalım: Yüksek verim ve kalite gibi bitki ıslahının genel hedeflerine yönelik araştırmalar en çok tahıllar, soya, patates ve diğer 51 kültür bitkisinde yoğunlaşmaktadır. İşte Almanya’nın küçüklü büyüklü 60 bitki ıslahçı firması, yeni ıslah tekniklerinden (YİT) yani gen düzenlemeden yararlanarak, mantari hastalıklara toleranslı-dayanıklı buğday genotipleri geliştirmek için 2020 yılında PILTON projesinde bir araya gelmiştir. Böyle sofistike bir atılımın gereksinimlerden ortaya çıktığı kolayca anlaşılabilir. Ne var ki proje yürütücülerinin zihinlerini meşgul eden büyük bir sorunları var. AB’de Islahın belirli aşamalarındaki test ve tescil işlemlerinde, yeni ıslah tekniklerinin de genetiği değiştirilmiş ürünlerle (GDO) aynı muameleyi görmektedir. Ki bu durumda aday genotiplerin çevre, sağlık vs. testleri için GDO’larda olduğu gibi yüzlerce milyon Euro gerekecektir. Bu durumda küçük ölçekli firmaların bu masrafları karşılayamayacağı bir gerçek[3].  Bilindiği gibi YIT ile geliştirilen çeşitler ABD başta olmak üzere birçok ülkede GDO kapsamında değil, klasik ıslahla geliştirilen çeşit adaylarında uygulanan yönetmeliklere göre test ve tescil edilmektedir. Peki PILTON proje yönetiminin bu konudaki görüşü ne? Bir proje sorumlusu "İlginç bir ortamda çiftçi ve toplum için, gerçek katma değeri olan net ve pratik bir proje oluşturduğumuzainanıyoruz. Bu konuda AB kurullarının olayı yeniden düşünmesinin zamanı gelmiştir. Ayrıca olaya siyasi olarak da müdahil olabiliriz" diyor!

Nazimi Açıkgöz



[1] http://blog.milliyet.com.tr/celtik-veriminde-dunya-rekoru/Blog/?BlogNo=406206

[2] https://arastirma.tarimorman.gov.tr/tarlabitkileri/Menu/23/Biyoteknoloji-Bolumu

[3] https://www.transgen.de/aktuell/2807.weizen-pilztoleranz-pilton-crispr.html

 
Toplam blog
: 145
: 432
Kayıt tarihi
: 04.01.12
 
 

1964 yılında Ankara Üniversitesini bitiren Nazimi Açıkgöz, doktorasını 1972 yılında Münih Teknik ..