Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Gerçekleri açıklamak yangıan körükle gitmek mi?-2

Gerçekleri açıklamak yangıan körükle gitmek mi?-2
 

Mezarlıktan geçerken karanlığa ıslık çalmaktadır...


Gerçekleri açıklamak yangına körükle gitmek mi? -2

Yazı dizimizin ilkinde, yurt ekonomisindeki mevcut koşulları, reel sektördeki sıkıntılı durumu, Anadolu’nun kan ağlayan feryatlarıyla birlikte dilimizin döndüğünce anlatmıştık.

Ufukta korkutucu ve ürküntü verici ayak tapırtıları duyulan küresel kriz karşısında, Başbakan’ın tam da inancı, felsefesi doğrultusunda, mezarlıktan geçenlerin yaptığı gibi karanlığa ıslık çalmasını eleştirmiştik.

Bu bölümde aynı eleştiriyi reel sektörden analizlerle ve feryatlarla sürdüreceğiz.

En acıklı feryat ise “10 yıldır bu sektördeyim, bu kadar kötü bir krizle karşılaşmadım” diyen Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan’dan geldi: “Demir çelik’te talep yetersizliği var. Bundan dolayı fiyatlar bin 600 dolardan 700 dolara kadar geriledi. Sipariş iptalleri olmaktadır. Birçok firma ayakta kalabilmek için işçi çıkarma yoluna gidiyor ya da üretimini kısıyor. Biz üretimimizin yüzde 60’nı ihraç ediyoruz, ama bu oranlar gün geçtikçe düşüyor. ABD’de demir çelik sektöründeki yatırımlar tamamen durdu. Tüm dünyada projeler askıya alındı. Böyle bir dönemde hükümetin, sektörlerin üzerindeki yükleri kaldırması gerekiyor. Bir koyundan 10 post çıkarma anlayışından artık vazgeçilmeli. TRT payı ve keyfi vergiler kaldırılmalı. Enerji maliyetleri düşürülmeli.”

Kriz dalgalar halinde tüm sektörleri etkisi altına almaktadır. Krizi yaşayan etinde kemiğinde hisseden daha canlı bilir. Şimdiye kadar çeşitli sektörlerden yetkili kişiler yaşadıklarını anlattılar. Aslında kim ne derse kriz Türkiye’nin içindedir, reel sektörü alevleri sarmaya başlamıştır. Bu bağlamda, krizin en derin hissedildiği, krizin yalımlarının etkili bir şekilde sarmaya başladığı alanlardan biri de beyaz eşya sektörüdür. Örneğin Ağustos ayında hiç müzik seti üretilmemiş. Buzdolabı üretimi yüzde 26, 6 oranında azalmış; üretim 417 bin 334 adede düşmüş. Keza televizyonda bu azalma oranı yüzde 36, 5, üretimi ise 593bin 837 adet; çamaşır makinesi yüzde 7, 3 azalışla 383 bin 270 adet üretilebilmiştir. Beyaz eşyada özellikle son iki yıldır çok ciddi bir üretim düşüşü ve “iç pazarda ciddi bir daralma” yaşandığını belirten Beyaz Eşya Yan sanayicileri derneği (BEYSAD) Başkanı Murat ÖNAY, “bu açığı ihracatla karşılamaya çalışıyorduk... Bu da bizim ihracatımızı düşürüyor. İhracat yollarımız tıkanıyor.” Dedi. Siparişlerin iptal edilmeye başlandığını belirten ÖNAY açıklamasını şöyle tamamladı: “2007’de 16 bin adet beyaz eşya üretirken bunun bu yıl 15 milyon adede gerilemesini bekliyoruz. Üretimdeki bu gerilemeler işçi çıkarmaları gündeme getirecek.” (Cum/ 13 Ekim 2008)

Başbakan “bizi etkilemez; bize sökmez” dese de, örneğin bu konuda deha olan Kafaoğlu’na göre, esasen Türkiye Derviş tarafından ekonominin mekanizmalarının sıcak paraya göre ayarladığından beri, yani 6 yıldır krizin içinde olduğunu belirtiyor. Ne demek sıcak paraya göre ayarlanmak? Bunu ekonomi uzmanları arasında yaygın deyimle “yüksek faiz düşük kur” diye ifade edilmektedir. Daha açıkçası döviz sorununu gidermek, küresel dolaşımda olan küresel finans akışlarını Türkiye’ye celbederek gelen bu sıcak parayla ihracata dönük bir kalkınma tutturmak şeklinde ifade edilebilecek bir Türkiye’nin kaynaklarını ve Türkiye halkını soydurmak, talan ettirmek, iliğine kadar sömürttürmek sürecidir. Bu koşullarda dışardan gelen sıcak para akışı kesilir mi? Ama soygun ve talan krizin ta kendisi olmaktadır. 1980’lerden beri 24 Ocak kararlarının uygulanmasına paralel olarak ekonomimizi uluslar arası piyasalarla sınırsızca bütünleştirme politikaları nedeniyle ülke küresel krizlere açık hale getirilmiştir.

Öncelikle ülkeye paranın giriş çıkışı serbest hale getirilmiştir. Özal’ın çıkardığı yeni Kambiyo Rejimi ile Türk Parası yurdundan sürgüne gönderilmiş, ülkede dolar bayrağı dikmiş, bir dolar imparatorluğu, daha doğrusu bir dolar diktatörlüğü kurulmuştur.

Paradan sonra kale duvarları yıkılmıştır ülkenin. Yolgeçen hanına dönmüştür. Malların giriş çıkışı serbest bırakılmıştır. Bu liberasyon ortamında yerli sanayisi gerilemiş, yerli üretim dibe vurmuş, pazarlar yabancı malların adeta işgali altına düşmüştür. Gümrük Birliğine tek taraflı bir iradeyle girilmiş, ülke ve halk yüzmilyarlarca dolar soydurulmuştur.

İşte sadece bu iki “özgürlük” nedeniyle bile küresel krizden Türkiye’nin kurtulma şansı yoktur. Avrasya ülkeleri gibi demokrasiyi azıcık cundan kıyısından “otoriter”, sulandırmadan uygulayabilseydik, krizin bizi etkileme şansı azalacaktı. Ama biz “demokrasi”yi sulandırdık, cıvık bir demokrasi uyguladık; sandık ki, demokrasi hemen hemen her şeyde özgürlüktür; işte bu da kargaşa demokrasisi ya da sulu-cıvık demokrasidir! Demokrasinin liberal renklisidir!

Krizin bize söküp sökmeyeceğini en iyi öğretmen olan, gerçekleri kafalara vura vura, gizlere soka soka öğreten gelecek gösterecek ama daha şimdiden tezahürlerini yukardan beri göstermeye çabalıyoruz. Bu bağlamdan olmak üzere, reel sektörün başta geleni olan tekstil sanayimizin hali perişanı aslında Başbakan dâhil gazete okuyan görsel medyayı izleyen herkesin malumudur. Uzun zamandır tekstilde kan kaybı devam ediyordu. Son aylarca iyice yoğunlaşmışa benzer. Örneğin yün ipliği üretimi yüzde 12, 5 azalmış, 2 bin 912 tona düşmüştür. Keza pamuk ipliğinde bu düşüş yüzde 26, 7 ile 31 bin 500 ton, sentetik iplikte yüzde 26, 9 ile 36 bin 83 ton olmuştur.

Nasıl, küresel mali kriz reel sektörü etkilemiş mi etkilememiş mi Sayın Başbakan? Hala “kriz bize sökmez” diyorsanız bu düşüş, bu durgunluk belirtisini cinler mi gösteriyor? Yoksa yetkili bütün oda, dernek ve kitle örgütü başkanları halüsinasyon mu görüyor?

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ahmet Nakkaş diyor ki:

“2008 başından itibaren durağan bir döneme gireceğimiz belliydi. Hükümet tedbir alam konusunda maalesef geç kaldı. Özellikle ihracata yönelik çalışan, üreten ve istihdam sağlayan firmaların bankalara olan kısa dönemli kredi borçlarının sürelerini uzatma konusunda sorunlar çıkmaya başladı. Firmalar borçlarını ödeyemez duruma geldi. Şu anda hükümetin daha fazla reel sektöre sahip çıkması gerekiyor. Şu anda ulusal bir kalkınma hamlesi gerekiyor.”

Bu Ahmet Nakkaş ya kasıtlı bir hükümet aleyhtarı Ergenekon darbecisi ya da hayal âleminde gezintiye çıkmış bir ütopyacı!

Mizah bir tarafa; krizin mali ve maddi kayıplarıyla birlikte işsizlik boyutu insanların, çok geniş bir kitlenin kâbusu… Aşağıda, krizin etinde kemiğinde hissedildiği Washington’dan yazan Erdemol’un anlattıklarına yoğunlaşın lütfen; krizi ciddiye almayanlar gafiller!

“İngiliz finans çevrelerinin yeni Kâbe’si Canary Wharf’ta, yıllardır faaliyet gösteren 158 yıllık Lehman Brothers’ın iflas haberinin geldiği an, hepsi de parlak beyinlerden oluşan yüzlerce çalışanın ağlamaklı yüz ifadeleri İngiliz gazetelerinde yer aldığında, sorunun insani boyutunun ne olduğunu, ancak kavrayabildi birçok insan. Aralarında, denizaşırı ülkelerden özellikle çağrılarak görev verilmiş olanların da bulunduğu genç ‘yuppi’lerin, hiçbir krizden etkilenmeyeceklerine olan o yanlış kanıyı yerle bir eden bir görüntüydü fotoğraftakiler. Çekmecesini boşaltırken, sonraki adımın ne olacağı konusundaki belirsizlik yüzlerine yansımış genç çalışanların yanı sıra, yıllardır emek verdiği kuruluştan emekli olmayı beklerken birden işsiz kalan olgun çalışanlara kadar herkes, kapı dışarı edilmenin ne olduğunun en yeni örnekleriydiler… Bunların arasında, 60’ı işlerini kaybeden 200’e yakın Türk de vardı. Türkiye’den, New York’un yanı sıra Londra gibi uluslararası finans kuruluşlarına transfer edilen, bazılarının gelirleri milyon doları aşan ‘harika Türkler’, işlerini kaybetme korkusu yaşıyorlar. Aylardır ekonomik kriz nedeniyle Northern Rock, Halifax, Bradford and Bingley gibi dev bankaların iflas ya da batma noktasına geldiği İngiltere’de, Lehman Brothers’ın iflasıyla işlerine son verilen 60’tan fazla Türk yatırım bankacısı endişe içinde akıbetlerini bekliyor. Ayrıca, Bank of America’ya devredilen Merrill Lynch ile mevduat bankacılığına dönüştürülme kararı alınan Morgan Stanley, Goldman Sachs Londra’daki bazı büyük yatırım bankalarının Türkiye masalarında çalışan Türk bankacılar da aynı endişe içindeler.” (Cum/ 13 Ekim 2008)(SÜRECEK)


www.fatihozcan.org

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..