Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gırgır, Fırt, Penguen

Gırgır, Fırt, Penguen
 

Kaynak:sonbaski.com


Markette kasadayım, önümdeki genç birkaç parça eşya arasında bir dergi koymuş banda, gözüm takılıyor hemen ister istemez, “Penguen”, iki-üç parçalık bir alışverişim vardı zaten, akşam yemeğine kız kardeşime gidiyor olmamdan dolayı, yoksa marketlerin marketing stratejilerine kapılıp iki parça için girip yirmi beş parça ile çıkan büyük çoğunluğa dahilimdir!

Bunu neden yazıyorum derseniz, parça adedim çok olduğunda onları vakit kaybetmeden poşetlere atayım derken bir sonraki kişinin banda koyduklarını görmem olasılık dahilinde değildir…

Aaaa… Aynı dergi ve iki kitap kondu banda yine bir genç tarafından; gözlerimi belerttim lakin ne mümkün, kitapların barkotlu arka tarafları, sanıyorum kasiyer kıza kolaylık olsun diye, konduğundan isimlerini göremedim.

Ama ne yalan söyleyeyim, keyif ile dergi ve kitap alan gençleri görmekten dolayı acayip mutlu oldum!

Bir anda gençliğimi yakaladım: Gününü iple çekerdik Gırgır’ın, başkalarını bilemem ama ben yatağımın üstüne dergiyi serip, uzanarak okumayı pek severdim… Offf! O nasıl bir keyifti!

Bir espriyi anlamadıysam, bilirdim ki gündemden bir şeyler kaçırmışım; “Babaaaa, Demirel ne demiş hani şu şey konusunda?”

Cep telefonları falan da yok o zamanlarda, ev telefonları bile lüks durumda; ne mümkün öyle paylaşmak istedin de ara kankanı, “Gördün mü şu karikatürü? Koptum vallaha, hah haaa hahhh!”

Kantinde, ya da sınıfta kopardık durum el verdiğince; bu yüzden bazı kareler paylaşılmadan kalmıştır belleğimizde…

Gırgır dergisinin yıllar süren sayılarını toplayıp da ciltlettirenlerimiz de az değildi; şimdiki gençlere ansiklopedi gibi desem, anlamayanlar da olacaktır muhtemelen, bilgisayarınızdaki arşiv gibi desem…

******

Günde en az dört gazete, bir kitap okuduğum işyerimden ayrılıp, internet ortamına pat diye düştüğüm iş yerinde internet gazetesi ile tanışma fırsatım oldu.

Ne zor geldi, anlatamam!

Mürekkep kokusu yok, sayfa çeviremiyorsun; gerçi edepli bir şekilde sayfa çevirmek de zordur ya, neyse…

Gazete gibi değil!

Haşır huşuru yok!

Tık bir yerdesin, tık öbür tarafta!

Ama… Alışılıyormuş vallaha!

Şimdi gazete sayfalarını çevirmek zor geliyor; neredeyse “Aaa, bu haber eskidi yahu” diyorum; zira internet hızına doğal olarak baskılar yetişemiyor!

Bu arada, günde dört gazete bir kitap okuyordum dediğim iş yerine özenenler olabileceğini düşündüğümden söyleyeyim: Pek beter bir şey! Hem körelmiş, hem de kafesteki hayvan gibi hissediyor insan kendisini!

Tütün ihracatı daha çok mevsimsel olduğundandı, bireysel başarı ya da başarısızlıkla ilgisi yoktu; hani yani şapkanı önüne alıp da muhasebe ve muhakeme yapmak da gerekmiyordu!

Kimse özenmesin, beter bir şey; kitap okumaktan bile gına gelebiliyormuş insana, gün geçsin diye okundukça…

******

Uçuşarak, koşarak aldığımız Gırgır’dan sonra bir de Fırt’ımız olmuştu!

Leman’ıydı, Limon’nuydu derken bizler iş hayatına atılmıştık. İş hayatına atılmakla kalmayıp, evlenmeye başlamıştık!

Evlenmeye başladıktan sonra çocuk üretmeye kalkışmış, iş ve ev arasında sorumluluklarımız çoğalırken en keyif aldığımız şeylerden feragat etmeye başlamıştık!

Artık ne dergi alıyor, ne de yatağımızın üzerine serip keyifle okuyabiliyorduk!

Yatağımızın üzerinde bizi bekleyen minik veletler vardı artık; oooo, bu arada bildiğimiz dergiler kapanmış, yenileri çıkmıştı…

******

Penguen’i hiç satın almadım, paylaşan arkadaşlar aracılığı ile internette bazı karikatürlerine rast geldim; yerimizi birilerine bırakmış olmak mıydı tam anlamıyla beni sevindiren, gençliğimdeki keyifleri anımsatması mıydı marketteki gençlerin? Hangisi daha fazla öne çıkıyor, bilemedim!

Şeyyy, internete rağmen mürekkep ve kağıt kokusu eşliğinde yataklarına uzanarak keyifle olan bitenden haberdar olmalarıydı sanıyorum beni en çok sevindiren, şimdi yazarken fark ettim!

******

Okumak hep çok güzeldir, her ne olursa olsun; ister bir sandalyede tüneyerek internet aracılığıyla ekran başında, ister yatağa uzanarak çevrilen sayfalarda…

İster en ideolojik yazıyı, kitabı okuyun, ister en romantik, ya da erotik…

Okunanlar insanı değiştirmezler!

Yalnızca bilgi sahibi olmalarını ve dolayısı ile tercihlerini belirlemelerine yardımcı olurlar!...

Zenginlik kötü değildir bu anlamda, ne kadar bilgi, o kadar kendini bulmak derim ben buna!

******

Bir itirafta bulunayım; koşturarak aldığım Gırgır, Fırt’ı yatağıma serip de keyifle okuduğum günleri hakikaten çok özlemişim!

Anlamadığım yeri soracağım babam da yok artık, üstelik…

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..