Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '18

 
Kategori
Deneme
 

Göç Kızı… Deneme 2

Severek yaşamak, sevilerek yaşamak ve ardından ihanet zincirleri ile sırtımızın yaralar içinde kaldığı, kanımızın donduğu, ağlamak sütunları ile ezildiğimiz bir bensizlik çamuru…
Kaybettiğimiz benlikler acılar içinde yıkanırken, ıslak gözlerle baktığımız aynadaki hasret bakışlarımızdaki göz bebeklerimizdi…

Kimlere acındık, kimlerle acılandık, her acılanmanın üzerimize gelen okları nerelerimizde yaralar açmadı…
Ve hangi yaralarımızı kapatmak için olmadık çarelerle savaştık…
Ben kimim? 
Ben kiminle arenada silahsız ve korunmasız olarak kumların üstünde dolanıyorum? 
Nelerim alındı? 
Neler vermedim?

Şah damarımdan fırlayan kanlar hangi hesapsız düşüncelerin ardında güneşte soğudu?

İnsafsızlık bütün kollarımı bağlamışken, ben hangi kuşun kanadını kırabilirim? 
Nerde ki, bende o güç? 
Ben seni benden çok sevdim sevgi derken…

Beni göçe zorlayan, yüreğimi göçte bırakan hangi densizliklerdir ki, hayatın her döneminde, göç rüzgârlarını, göçmen kuşlarının kanadının altına takarak bana doğru savurdu?

Kim ki bu göçleri ardımda bıraktıran? 
Kim ki bu?

Cüssesi ne, beden şaşkınlığındaki görüntüsü ne ki, bu güne değin unutamadığım sessizlik sesleri ile beynim zonkluyor?

Kim bu ki, gülmelerimi gözyaşlarıma çeviren güç?

Bana kayıp zamanları hediye eden, kayıplıklarda ruhumu özgür bırakan kim ki bu unutamadığım…
An be an, yürüyüşlerime eşlik eden, düşüncelerimde fırtınalar yaratan, beni düşünce dolanmalarıyla yalpalandıran, kim ki bu?

Verirsen yüreğini savururum seni diyen kim ki bu?

Hayatın bütün dikenli tellerini bedenime saran çelik dikenleri ile yüreğimi delip, kanımı akıtamayan, kim ki bu?

Aymazlıklar, umursamazlıklar, umarsızlıklar peşinden beni koşturan, kim ki bu?

Bir hüzün ritmini kaval sesiyle yüreğime mıhlayan, kim ki bu?

Her şarkının son kelimesine, son ritmine kadar beni içine sokan, kim bu?

Nerden gelip, yüreğime aşk mıhını sokan kim bu?

Neden beni seçti? 
Neden beni benken, kendisi yaptı? 
Bunca acıyı yüreğime, hangi mıhla çaktı ki, pas içinde kıvranan yüreğim, kansızlıkla çarpma telâşında? 
Kim bu ya kim bu?

Hangi sevdanın acı tarifi ile aşkı tanıttı bana?

Beni kalanın ardından bakmaya,
gidenin ardına özlem çivilemeye,
beni mahkum eden neyin nesi?

Bu ki, ben ona seni sevdim can, canım dedim…

Hayat neden beni hep ıslak odunla dövüyor? 
Bu aşk mı? 
Sevda tellallığı bu mu? 
Güzellikleri tarif edilen aşk, neden kopup kaçtı avuçlarımdan?

Neden bu göç rüzgârları? 
Biz sevgiyi parmak uçlarımızla, tırnaklarımızı batırmadık mı birbirimize kopuşmayalım diye?

Seni seviyorum cümlesine neden bu hıncım? 
Neden bu unutamamazlığım?

Ben bir Göç Kızı…
Ben bir çile yaması…
Hayatın son meltemi sanki yüzüme vuran…
Sevgi peşinden koşmamdan taban diplerim yanıyor…

Seviyorum…
Hala seviyorum bu densiz sevgiyi…
Hırçınlığını,
Uysallığını…
Kartopu aklığını…
Dalgalı saçlarının diplerinde oluşan terlerini…
Kokusunu…
Ve belkisiz kararlı bakışlarını…
Ama bütün olmazlarını bana verdiği için de nefreti yakıştıramıyorum kendime…

Ben Göç Kızı…
Dağda bayırda açan ilk çiçek, solan ilk çiçek gibi dökük, kırık ve solgun…
Son yaprağını üzerinde taşıyan, kuruyacak bir dal gibi yoruyor bu göç yüreğimi…

Hangi oba kaldı ki, ışıkları yanmayan son şehir benim…
Son ışık ben ki ben…
Bu son yağmurlar göçte…
Tabanlarım son ıslaklıkta…

Artık yağmurlar yok…
Taban diplerim kızgın yanmalara ulaşacak…
Ve yine de göç bitmeyecek…
Ezilen bir yürek bedeniyle…

Bir cümle var ki her gün öldürüyor beni…
Seni yine de çok sevdim aşk diyerek duracak belki bu yürek…
Bu son nefes göçü olacak… Bu, Göç Kızı’nın son sesi olacak…

Hayat beni her gün ıslak odunla döverek bitecek, son talkım sesi duyulana dek.

Mustafa Yılmaz
İzmir

Mustafa Yılmaz 4

 

 
Toplam blog
: 53
: 110
Kayıt tarihi
: 21.10.11
 
 

Hayat mı hırçındı yoksa yazı mı? ..