Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '16

 
Kategori
Futbol
 

Gölgesini kovalayan, tükenik insanlar...

Gölgesini kovalayan, tükenik insanlar...
 

“Dün”ü  bugüne aktaracağını sanan insanlar çoktur.

Zamanın geçtiğinin, koşulların, bakış açılarının değiştiğinin, tekniğin geliştiğinin, olanakların zenginleştiğinin farkında olmayanlar için “dün”ü “bugün”e taşımak, “hayal”den öteye gitmez. 

“Dün”ü yaşatan, anılardır. Onların verdiği de bir avuntudur sadece. Çıkış yolu ararken “eski”ye sarılanlar, çaresizliğin vardığı “son nokta”yı göremezler. Onlar ki, işlerin “anı”lara sığınarak yürüyeceğini, sorunların çözüleceği sanırlar.

Mantık, “Ya tutarsa” mantığıdır.

“Nefesine güvenen borazancı başı olur” derler, ama “geçmişine güvenen”,  ne “başı” olursa olsun, geçmişi ancak, “anı” olarak güncele taşır.  O bakımdan,  geçmişi, varılan “son nokta”yı aşındırmamak için, işi tadında bırakmak gerekir.

Ya bırakmazsa?

Hem kendisi hüsrana uğrar, hem de umut diye arkasına düşenleri yerinden eder.

İşi tadında bırakanlara ne mutlu!

Kendi koltuklarını “eski”yle sağlama almak isteyenlere geçmiş olsun, güle güle...

*****

Dünyanın, “kendi ekseni”nde döndüğünü sanan insanlar çoktur.

Gücü ve olanakları sınırlı olan, işin gösterişine kaçarsa, bunları kısa sürede tüketir. Böyleleri ilk başlarda elde ettiğiyle avunur durur. Askerlik anısı anlatır gibi, “Bir zamanlar, ben onu...”, “Bir zamanlar ben...” masalları anlatır. Soran, sorgulayan yoksa, sadece dinleyen varsa; anlatan, anlattıklarının kesin sonuç olduğuna inanır artık.

Arada bir de, ne denli doğru, sözüne güvenilir, kendisini bile eleştirecek olgunlukta olduğunu gösterme çabası gözden kaçmaz.

Daha dün çevresine umut pompaladığını, gerçekleri ters yüz yaptığını unutur, gerçekleri dile getiriyor havasına bürünür.  Çünkü o “tip”ler, başkalarını “kuş beyinli” görüyorlar. Hele, göbekten bağlı olanlardan destek gelirse,  üste çıktığını sanır; bir de  başkalarına saldırınca... hedef saptırarak yerini koruyacağını sanır.

Sonra?

Sonrası, ortası ve sonu olmadığı için, yok!.

*****

Bir göreve getirilince “kıymet”e bindiğini sanan insanlar çoktur.

“Kıymet”e binmede, yetenekler, kişilik belirleyici değildir. Oturmuş kurumlarda görev almak, kişiyi birden öne çıkartır. O kişide, doyumsuzluk, bir de bunun yanında uyumsuzluk varsa, kişi, “dağları ben yarattım” havasına bürünür. Gün gelir, o “mekân”da verilen “görev”in ağırlığını taşıyamaz. Bir de kendini “bulunmaz adam”dan sayarsa, yükseleceği yerde “iniş”e geçer. Ama bunu farkında değildir. Öyle ki, ağzından çıkanı kulağı duymaz; güç duruma düştüğünü anladığı zaman da kıvırtır.

Ancak kimilerinin “özrü kabahatinden” büyüktür. Çünkü daha dün çevresine umut pompaladığını unutur, gerçekleri dile getirdiği havasında, kendi gerçeği gizler, çarpıtır. Çok sıkışınca da, bütün sorumluluğu üzerine aldığını söyleyerek havayı yumuşatmaya çalışır, açık sözlü adam kimliğini kazandığını sanır.

Özür de diler!

(Sıkışık durumlarda özür dilemenin, çocukça bir davranış olduğunu söylemeye gerek yoktur. Önemli olan, özür dilemek değil, benzer durumu bir daha yaratmamaktır. Kişi, zırt pırt özür dileyecek durumu yaratıyorsa, onda “psikolojik” bir rahatsızlık vardır. Ancak o tip kişiler, “dizi”lerde olduğu gibi, çevresindekileri aptal yerine koyar, sıyıracaklarını sanırlar.)

Son söz:

Gerçek yaşam, “dizi”lerdeki yaşamla o kadar uyuşmaz.

 

https://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..