Görelim bakalım Mevla neyler, nelerse güzel eyler…

Birisini bir şey ile suçlamak için “somut” bir kanıt olması gerek. Şöyle elle tutulur bir şey. Ya da iş mahkemeye gitti mi, orada savunacağın gibi bir şey.

Ama bizim “Mahkemeye gitme” gibi bir lüksümüz ve de dermanımız olmadığından bazı şeyleri burada yazma olanağına sahip değiliz.

Birinci yazamama nedenimiz, yazdıktan sonraki ilk “sansür” veya adına “onay” dediğimiz yer… Editörümüz var, adı “Hopdediks” o ortaya çıkar…

İkinci yazmama nedenimiz ise, dediğim gibi, “Mahkemeye gitme” dermanımız yok. Hadi gittik, adam asacak değiller ya, ama bir maddi “ödeme” hükmü verdiler de onu ödeyemezsek ki, emekli maaşı ile karnımızı bile doyuramıyoruz, işte o zaman içeride çıralanır gözlerimiz.

Dün Batman’da Başbakan, cumhurbaşkanlığı seçiminin önümüzdeki günlerde “krize” neden olacağını söylüyor.

Niye kriz olacak?

Çünkü kendi de biliyor ki, Meclis'te “Tek başına” iktidar olması hayal. En azından hadi biz kendimizi darı ambarında görüyor olalım ve istediğimiz bu olsun. Demek ki cumhurbaşkanı seçiminde bu kez “Kilit” kendi partileri olacak. Yani bu gün “Kilitledirler” diye suçladıkları fiili durumu yani 367 sayısına bu kez kendileri kilitleyecekler. Arkasından da “kriz” yaratıldığından söz edecekler. Hatta kendileri için yapılanı haksızlık(!) sayarak sıranın bu kez kendilerinde olduğunu söyleyecekler.

Bunun adı tehdit etmenin ağababasıdır.

Başbakan, seçim propagandası sırasında “Ülkeyi kilitler, kriz çıkarırım haaa…” diye milleti tehdit ediyor…

Diğer taraftan…

Şimdi bu diğer tarafı yazarken mümkün olan en uç seviyede dikkat harcamam gerekiyor ki hem “Hopdediks”e takılmasın hem de “Mahkemelik” olmasın…

Bakıyorum şimdi, başbakanın söyledikleri içinde “doğru” ne var diye…

O da: “Merhum Özal hangi anayasa ile seçildiyse, Sayın Demirel hangi anayasa ile seçildiyse, Sayın Sezer hangi anayasa ile seçildiyse...” diyor ve soruyor…

Peki, verelim cevabını çünkü çok basit. Öyle karmaşa marmaşa filan yok ortada.

“Uzlaşma” mantığı ile seçildiler…

Sizin cumhurbaşkanını seçemeyişinizin, seçtiremeyişinizin tek nedeni bu, uzlaşamama ve TBMM çatısı altında muhalefete ve millete karşı diklenme…

Hiç kimse o sayılan cumhurbaşkanlarının seçimine “İtiraz” etmedi. Mahkemeye gitmedi. Uzlaştı ve seçti…

Siz ne yaptınız?...

Dayattınız…

Şimdi de seçimden sonra dayatacaksınız.

Sayın Başbakan… Biz hancı, siz yolcu olduktan sonra bu sandık ortaya çok gelir. Ve sonuçta sandıktan milletin dediği çıkar.

Tehdidin ne bir anlamı var ne de gereği. Siz kiminle dans ediyorsunuz? Dans ettiğiniz kitle, millet…

Tehdit ettiğiniz de millet…

Bu işte bir yanlışınız var ama bakalım bu sandık o yanlışı ne kadar düzeltecek, göreceğiz.

Belki de biz buradan ülkeyi ve milleti yanlış görüp yanlış değerlendirdiğimizin farkına varacağız.

Görelim bakalım Mevla neyler, nelerse güzel eyler…