Görevin nedir?

Sen talebe misin? Talebeysen görevin nedir?

Öğrenmek değil mi?

Öğrenmek ilk okul, ortaokul, lise, yüksek okul talebelerine mi özgüdür?

Öğrenmek talebe, muâllim, veli olmak üzere herkese özgü bir ihtiyaçtır; yemek, içmek gibi.

Fakat ne öğrendiğimizi, ne öğretildiğimizi, ne öğrettiğimizi, ne öğreteceğimizi fark edip sorgulamalıyız, yargılamalıyız.

Öğrenirken, öğretirken kime, niçin, nasıl, ne zaman, ne kadar, nerede, ne hizmet ettiğimizi de fark edip sorgulamalıyız, yargılamalıyız.

Öğreneceğimiz, öğreteceğimiz şeyin de gerekli mi, gereksiz mi, yararlı mı, yararsız mı, doğru mu, yanlış mı olup olmadığını da fark edip sorgulamalıyız, yargılamalıyız.

Fakat tüm bunlarıyaparken de ukâlalık yapmamalıyız.

İnsanların tüm yaşatı boyunca öğrenmek ve öğretmek görevidir. Bu görevi bile bile veya bilmeden de olsa yerine getirir. Ancak öğreneceğimiz, öğreteceğimiz şey; yani bilgi, Türkçe doğru olmalıdır.

Bir şeyin doğru olup olmadığını nereden bileceğiz? Çünkü ortada doğru yok. Doğrunun yerini doğru bildiğimiz yanlışlar, bilgi kirliliği almış. Doğrunun değeri kalmamış.Hayır, özünde doğruya doğru değer verici doğru kişiler kalmamış. Uyardığım hâlde, bazıları kulaklarını kapamış, gözlerini yummuş, dilini yutmuş, kalbini karartmış, beynini uyuşturmuş durumdadırlar. Alışkanlıklarından vazgeçemiyorlar. Böyle olunca bazı kişiler “doğru”yu “yanlış” algılıyor. Hatta duyarsız, tutarsız, vurdumduymaz, ukâla bir tavır içine giriyor. Çünkü bu tür bilgiler; insanları cahil, okumuş cahil, önyargıcı, zancı, duyarsız, anlayışsız, algılayışsız, duygusuz, düşüncesiz, küçücek, çaresiz duruma düşürüyor. Bunlardan kurtulmak da kişinin görevidir. Artık mazeret de kalmıyor, çünkü yeterince uyardım.