Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Türkiyeyi Etkileyen iç ve dış politika sorunları

http://blog.milliyet.com.tr/sakin02

30 Ekim '10

 
Kategori
Siyaset
 

Gözden kaçanlar

Gözden kaçanlar
 

Dünyanın her tarafında siyasi erke sahip olanların bir takım ortak davranış biçimleri vardır. Bu hiç değişmediği gibi siyasetçiler ve bu konuyla uğraşanlar her seferinde bu oyunu tekrarlayarak bazı çok önemli konuların gündemden düşürürler ve kamu oyunda yeteri kadar tartışılmasını önlerler bu sayede üzerlerindeki baskıyı azaltarak daha rahat hareket etmek isterler. Peki bu doğrumudur ? Siyaset bilimi açısından bakarsanız doğrudur, tiraj artışına kitlenmiş medya içinde doğrudur. Ancak esas görevleri takım tutmak değil , önemli konuları gündemde tutmak, görüşlerini aykırı da olsa paylaşmak olan köşe yazarları için doğru değildir. Bakalım son zamanlarda neler gündemde kalmış ve nelerle hiç ilgilenilmemiş ;

Referandum sonuçları, AKP tarafından büyük zafer, demokratik olmak için en önemli köşe taşı olarak anlatılırken, muhalefetten bu yoruma sadece cılız itirazlar yükseldi. Medyada daha sonuçlar YSK tarafından açıklanmadan, bir takım bildik simalar, tv lerde boy gösterdi ve bunun vesayet rejiminin bitirilmesindeki önemini anlatarak artık demokratik bir ülke olduğumuzu, uzun uzun anlattılar. Aslında incelenmesi gereken %58 evet değil, %42 hayır dı ve bu çok az yapıldı. Boykot kararı alarak bunu bölgede yaşayanlara uygulattıran BDP ise hiç ayrıntılı olarak incelenmedi. Mesele daha çok sonuç önemlidir in arkasına saklandı. Tartışılması gereken öncelikle bu partinin boykotu başarmakla, gerçekten bölge insanını temsil etmeye başladığı, bunun seçimlere direk yansıması olacağı ve bu partinin kürt sorunu çözümündeki sonu gelmez taleplerinde daha dik duracağı idi. Bu arada MHP tabanından kaçışın dini motiflere yüklenerek sağlandığı hiç tartışılmadı.

Kasım ayı ortalarında Lizbonda, NATO nun stratejik konsepti tartışılarak karara bağlanacak. Burada İran nın gittikçe geliştiği iddia edilen balistik füze kabiliyetine karşılık Türkiyenin de dahil olduğu bazı Ülkelere bu sistemin radar unsurlarının konması gündeme gelecek. İranın balistik füze kabiliyeti ayrı bir tartışma konusu, tıpkı nükleer silah yapabilme kabiliyeti gibi. Ancak resmi açıklamalara baktığınızda NATO tarafından tehdit olarak algılanan bu durum Türkiye için tehdit değildir. Bu platformda bir konunun kabulü için oy birliği gerektiğine göre kendisi için bir tehdit algılamayan Türkiye nasıl oy kullanacak, hayır demesinin getireceği sonuçları nasıl göğüsleyecektir. Görünen o ki Başbakan Erdoğan bu konuda her zamanki gibi kararı tek başına vermek istemekte ve tartışmadan doğacak kamu oyu baskısından uzak durmayı tercih etmektedir.

AİHM, 19 Rumun yaptıkları eski müracaatı karara bağlayarak bazı bölgelerdeki taşınmazlar için Türkiyeyi tazminat ödemeye mahkum etti. Bunun 8 tanesini İHS nin mülkiyet hakkıyla ilgili protokolüne dayandırdı, 11 tanesini ise aile ve özel yaşama saygı başlığı ile değerlendirdi. Basında arka sayfalarda çıkan bu habere hiç yorum yapılmadı. Aslında haberde gerçeği tam olarak yansıtmıyordu. Bu 19 müracaat, KKTC de kurulan Taşımaz Mal Komisyonun AİHM tarafından kabul edilerek müracaatların buraya yönlendirilmesinden önceydi. İrdelenmesi gerekli nokta ise aile ve özel yaşama saygı kapsamına alınan davaların kolaylıkla ileride başka konulara emsal teşkil edeceği ve bize çok pahalıya mal olacağı idi.

Prof.Binnaz toprak tarafından, kürt sorunun çözümü için Konsosyonel Demokrasi olarak adlandırılan bir kavram ortaya atıldı. Bu yöntem uzlaşı sağlanamayan alanlarda siyasi parti liderlerinin medya baskısından uzak gizli tutulan ve oy birliği ile karar alınarak liderlere konuyu veto etme hakkı da veren bir mekanizma ile ilgili idi. Tartışmaya değer olmasına rağmen kimse değinmedi bile.

Türkiye ABD ilişkileri , Güvenlik Konseyindeki İrana yaptırım oylamasından sonra hiç sıcaklaşmadı. Hep soğuk ve mesafeli oldu. Her iki tarafta yapılması gerekenleri yaptılar ancak hep diplomasinin soğuk nezaketi arkasına saklandılar. Aslında Türkiyenin değil ABD nin, çıkarları savunmak açısından Türkiyeye ihtiyacı olduğunu, yapılması gerekenin ABD ye bireysel çıkarların değil ortak çıkarların önemli olduğunun anlatılması gerektiğini içeren tek bir köşe yazısı bile okumadım.

Gündem değiştirmek amacıyla CHP ve AKP tarafından icad edilen Türban meselesi hala tartışılıyor. En son Başbakan Yardımcısı Çiçek, karısının verdiği vergilerle istediği yere girebileceğini, ancak bunu yapamadığını açıkladı. Ne siyasilerden hiç kimse bunun oldukça ağdalı bir hukuki sorun olduğunu, Anayasa mahkemesinin bu konuda kararları olduğunu ve bunun bir içtihad oluşturduğunu yazmadı konuşmadı.

Başbakan Yardımcısı Babacan inatla ve israrla ekonomideki başarıları anlatırken, gittikçe büyüyen ithalattaki artışa en büyük destekçimiz İMF başkanı Kahn bile tehlikeli bulduğunu söyledi. İhracat eylül ayında % 5.5 artarken, ithalatın %26 artması, üretim %8 artarken ithalatın % 30 artarak girdilerin üretime gitmediğinin ortaya konması, sadece birkaç ekonomist köşe yazarı tarafından bir gün ve yorumsuz olarak yazıldı.

Büyük Atatürk'ün ün İran Şahını karşılamada söyledikleri açıklandı. Konuk ziyaretçi o zaman resmi ikametgah olan Dolmabahçe Sarayı rıhtımında karşılanmış, gece kaldığı otele ziyaret yapılmamıştı. Aramızda olan bazı sorunlar da vardı. Atatürk konuğunu kendilerini Türkiye de KABUL ETMEKTEN büyük memnuniyet duyduklarını söyledi. Dış ilişkiler alanında eğitim görenlere ders olarak okutulacak bu cümle nasıl bir ülke devlet başkanına anlatılmak istenenin anlatılacağı konusunda eşsiz bir örnekti. Kimsenin bu konudan bahsettiğini de duymadım.

Bunları çok uzatmak mümkün ancak, bazen gözden kaçırdıklarımızın aslında çok önemli olduğunu da bilmemiz, hatta öğrenmemiz gerek...

 
Toplam blog
: 89
: 321
Kayıt tarihi
: 27.07.09
 
 

ODTÜ 1970 Kimya Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatımın bir bölümü kamuda bir bölümü ise özel sektörd..