Göze kulağa hoş gelen, nefse boş gelmez

Doğaya yapışık yaşamanın bedelleri arasında hasta olmak da var elbet. Kumsalda dupduru denize bakarak, bir zamanlar sevdiklerimi kucaklamıştın diyerek onlarla buluşurcasına sulara daldıktan sonra, bir de onların soluduğu havayı getiriyor diyerek rüzgarı kucaklayınca, bendeki bulutlar kesafet kazanmaya başladı. Bir arkadaşın astroloji yazısından etkilendim.Yıldız Haritası na daldım. Su Yılanı kümesi gördüm.Dedim ki bu günlerde sular seller gelecek. Arkadaşlarım müneccim oldun diye gülerlerken, ekranda alt yazı geçti. yağış geliyor. Bu da benim sular sellere uymam demekti. Kafatasımdaki deliklerden çeşme gibi sular fışkırıyordu, gözlerimden yaşlar dökülüyordu ağlamadığım halde. Kulaklarım çınlıyor,burnum zaten bir çeşme. Sadece hasta olduğumda medet umanlardan değilim, daim huzuru hisseden, zikreden, fikreden ve şükredenlerdenim.Eğer bu kendini övme ise, kibirsiz olarak bununla övünürüm. Hastalık bir mektuptur bana göre.

Kafatasımdaki deliklerdeki ifrazat bana ney' i çağrıştırdı. Müziği seven biriyim. Ney' in yedi deliğinden her birinin kafatasındaki duyu organlarını, içinin boşluğu, ruhsuz bedeni ve içine üflenen nefesin de ruh olduğu gibi benzetmelerle ayrıcalık kazandığını düşünürüm.

Ney' i Hz.Mevlana sayesinde tasavvufi olarak değerlendirsek de, daha önceleri Pan'ın teneffüsü de bir ney' di diye düşünüyorum. 

İslami düşünce ya da inançlarda diyelim, şeriatın şerr'inden, tarikatın telinden bir türlü marifet'e yol bulamadım. Birileri çıkıp o haram bu günah dediğinde, baktım ki söyledikleri yaptıklarına uymuyor.Bir şeriat ehli "Evlerinizde göz zinası yapıyorsunuz,TV haramdır" diyor. Garip ama gerçek ki bunu televizyonda söylüyor.Buna benzer bir sürü yollar ve şeyhler ve içtihat gerektiren şeyler.

Bir düğüne davetliydim. Salona girdiğimde sanki bir lokantaya girmiş gibi oldum. Ne müzik ne şarkı ne çalgı, sadece çatal kaşık ve çocuk sesleri. Yanımda oturan arkadaşa sordum," müzik yok mu?" Çalgı haram mış dedi. Görmüyormusun  sadece hanımlar olduğu halde burada. Eşim mecburen dışarı alındı. Konuşmamıza kulak verenler de katıldı. Gelinin nesiymişim, oynamak mı istermiş canım. Kına da bile oynamamışlar falan. Tartışmayı sevmem ama düşüncemi söylemek için de can atıyordum. "Sizce de gerçekten çalmak, söylemek oynamak haram mıdır?" dedim. Ben bilmem ama öyle diyor büyükler dedi. Büyüğünü sordum, falan yerde bir şeyh' miş. Çok iyi nefesi ve kokusu varmış. Herkes ona gidip tevbe çıkartırmış. Bir de bana demez mi tevbe almak istermisin diye? Tevbeler tevbesi.

Artık o üç edebin birne sahip olamıyordum. Dilim çözülmüştü habire konuşuyordum. Belki de kadın haklıydı benim nefsime hoş gelmemişti denilen. Ama Tevbe dedim ya Yaradana sığınarak çözülmüştü dilim.

"Çalgı nedir bilir misin" dedim. "Bir alettir .Sen ve ben de birer aletiz" .Müzik nedir bilir misin " Bir ahenktir, tüm kainat bir ahenk üzere hareket eder. Sen hiç kumsalda denizin hışırtısını ve ay ışığında oynaşan dalgaların dansını seyrettin mi?"  "Şair misiniz?" "Hayır, sadece doğanın kitabını okumayı biliyorum" "Doğa kitabı mı?" "Siz fal bakar mısınız? Yoksa şu Medyumlardan filan mısınız?" "Hayır, ben sadece bir kul'um ve Allah'ın hitabına uyarak düşünen akıl sahibi olmaya çalışıyorum" dedim.

Benim tevbem ancak bağışlayanadır. Bana şah damarımdan daha yakınım diye edilen hitaba ben aracı koyarmıyım ki? Bana verdiği bunca nimetlere bakıp şükrederek mutlu olmak varken, kendimi mahrum ederek korkuyla yaşarmıyım ki. Allah'tan korkan kişiler bana göre, yaptıklarından emin olmayan korkaklardır.Ben korkuyla değil, sevgiyle varanlardan olmak isteyenlerdenim.

Birden sustum, ezan okunuyordu. Dinleyin bakın bu ne makamıdır bilirmisiniz. Ardındaki orkestrayı duyuyormusunuz) Ona refakat eden rüzgarı, dağlardan yansıyan yanıtı. Peki ya yüreğinizin atışındaki ritim. Hangi dansın adımları acep? Canlı cansız mahlukatı meydana getiren atomun çekirdeğinin etrafında vals yapan elektronları seyreyledinizmi? Bu gün bilim ve teknolojiyi İlimle sentezliyerek hakikati gösterenlere ne mutlu.  Haram diye nimetlerin sevgisinden mahrum kalmak helal midir?