Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '08

 
Kategori
Özel Günler
 

Gözümün Bebeği

Gözümün Bebeği
 

Okumakta olduğunuz ilk yazı yazıldığında henüz Milliyet Blog’da yazmaya başlamamıştım.

Yeni heyecanlara açmıştım hayatımın kapılarını.

Bir minik can, sil baştan değiştirmişti her şeyimi ve o andan itibaren hayatım çoktan ikiye bölünmüştü, anne olmadan önce ve anne olduktan sonra şeklinde.

Tam 5 yıl önce sürpriz bir şekilde gelmişti gözümün bebeği.

İyi ki gelmiş, ne iyi etmiş de gelmiş.

Bu gün oğlumun doğum günü, muhtelif zamanlarda O’nun için yazdıklarımı, oğluma doğum günü hediyesi olarak armağan etmek istedim ben de.

* * * * * * * * *

10 Temmuz 2006

“ Seninle ilgili ilk hatırladığım; varlığından habersiz geçirdiğim o altı haftaydı.

Altı hafta boyunca acabalarla yaşamış, anne olma umudumu çoktan kaybettiğimden, ne test alıp uygulamış ne de doktora gitme cesareti gösterebilmiştim.

Sonunda doktorumun kapısını da “ Bende kesin başka bir rahatsızlık var ’’ düşüncesiyle çalmıştım zaten.

Seninle ilgili ikinci hatırladığım; doktorumun ultrasonla bakar bakmaz; “ hamilesin ’’ çığlığı olmuştu.

Çığlık diyorum çünkü doktorum, iki çocuk annesi bir hekim olarak benim de anne olabilmem için çok gayret göstermiş; olabilecek her tedavi şeklini denemişti ama yıllardır sonuç hep olumsuzdu.

Ben de bu nedenle, senin varlığına doktorum kalp atışlarını dinletene kadar yine de inanamadım.

Mucize denen şey kendiliğinden gerçekleşmişti işte.

Bedenimde bir yerlerde minik bir kalp çarpmaya başlamıştı.

Sürpriz bebek yola çıkmış geliyordu bile.

Şaşkındım, mutluydum, hayatımda bir dönüm noktası yaşıyordum.

Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Hayatım, hormonlarım, bedenim, duygularım hızla değişiyordu ve ben seni merak ediyordum.

Senin gelişimini kitaplardan takip etmeye başladım.

Hamilelik hakkında ve yeni doğan bebekle ilgili ne var ne yok temin edip, okuyup araştırmaya başladım, “ acemi anne “ sıfatıyla.

Cinsiyetinin hiç önemi yoktu. Kendimi bildim bileli böyle kıstaslarım olmadı benim, yine de

12. haftada cinsiyetini öğrendim.

Gelecekte, babaanne olacaktım.

Bana 28. haftaya kadar çok güzel bir hamilelik dönemi yaşattın.

Hiç üzmedin beni. Öyle ki bazen hamileliğim hayatımın sonuna kadar devam edecekmiş, hiç bitmeyecekmiş gibi hissettim. Şimdi düşünüyorum da haklıydım aslında. Göbek bağı kesilse de anneyle çocuğu arasındaki gönül bağı o kadar sağlam ki ki senin ve hiçbir şeyin koparmaya gücü yetmiyor.

Seninle ilgili hiç unutamadığım bir başka anım, 28. haftada yaşadığım tehlikeydi.

Çok mu sıkıldın oralarda, yoksa sabırsızlandın mı acaba dünyaya gelmek için bilmiyorum, erken doğum tehlikesiyle karşı karşıya kaldım. 28. haftadan sonra daha da dikkat ettim. Hem sana hem kendime.

Seni hep ağustosun ilk haftasında bekledik. Burcun aslan olacaktı. Yaz mevsiminin son ayında doğacaktın ama sen daha fazla sabredemeden 35. hafta sonunda bir ay erken, temmuz bebeği ve yengeç burcu olarak geliverdin.

Öyle ufaktın ki. Boyun 48 cm, kilon 2 kg 700 gramdı ve inanılmaz güzel bir bebektin.

Bakmaya da kucağıma almaya da kıyamıyordum seni.

Sonrası her annenin yaşadığı şeyler.

<ı>

<ı>- Anne sütü aldın mı, gazın çok mu oluyor?

<ı>

<ı>- Aman aşı takvimin geçmesin.

<ı>

<ı>- Ek gıdalar, sebze çorbaları, sabah kahvaltıları, hangilerini yiyebilirsin?

<ı>

<ı>- Hangilerini yemen henüz doğru olmaz?

<ı>

<ı>- Diş mi çıkarıyorsun, sıraladın mı, yürüyor musun?

...

Bu aralar sana bakıp bakıp kendime söylediğim bir soru var “ Oğlum sen ne ara büyüdün?’’

Seninle 10 Temmuz 2003’de başlayan serüvenimiz, önümüzdeki günlerde 3 yılını dolduracak ve sen hızla büyümeye devam edeceksin.

Senin annen olmak bana verilen en güzel armağan.


Sen, canımdan bile daha değerli minik erkeğim, benim uğur böceğim, evimizin neşesi oğlum iyi ki doğdun.


Ömrün uzun, sağlıklı ve en önemlisi mutlu ve huzurlu olsun.

Doğum günün kutlu olsun. "

* * * * * * * * * * * * * * *

Bir yıl sonra yazının sonuna eklenenler:

10 Temmuz 2007

Şimdi;

- Erkek olmasına rağmen topla hiç ilgisi olmayan ama elinden oyuncak gitarını ve piyanosunu düşürmeyen, sürekli

‘’ Dünyaya bir daha –gelersem- sevgiliiiiim,

Arar buluruuum yine seniii severiiiim’’

Ya da

‘’ Uykulu –göslerle- döndüm rüyamdaaaan,

sana sarı laleler aldııııım çiçek –bazarındaaaan-’’ şeklinde şarkılar söyleyen…

- Üzgün ya da yorgun olduğumda ‘’ Canım annem beniiiim ‘’ diyerek boynuma sarılan,

- Kızacağımı bildiği bir şey yaptığında yanıma kedi gibi sokularak ‘’ Güzel annem beniiim’’ diyen,

- Başta kedi, köpek olmak üzere tüm hayvanlarla arası iyi olan, hatta evde minik bir su kaplum boğası besleyen, bazen kaplumboğayı içi su dolu kabıyla evin içinde salllaya sallaya gezdirenJ

- Ambulans sesine hayran ama ‘’ Annecim, ben ambulans sesini seviyorum ama biliyorum içinde hasta taşıyorlar, üzülüyorum ‘’ diyecek kadar da hassas bir oğlum oldu benim.

Bu kadar bekledikten sonra daha başka ne isterim?

* * * * * * * * * * * *

10 Temmuz 2008

Artık gerçek anlamda bir küçük kişilik oldu oğlum.

Doğum günü partisinin planlarını, pastasının şeklini falan kendisi belirliyor.

Bir de galiba iki iyi arkadaş olduk 5 yıllık süre içerisinde.

Yıllar ne çabuk geçmiş falan diye yazmak istemiyorum artık, geçiyor vallahi biz farkına varmadan.

 
Toplam blog
: 157
: 1671
Kayıt tarihi
: 12.10.06
 
 

İstanbul doğumluyum ama 20 yıldır Antalya'da yaşıyorum. 3 yaşında bir oğlum var ve eğitimciyim. Kend..