Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '08

 
Kategori
Siyaset
 

Gravat ile türban arasında ne fark vardır?

Batılı çağdaş düşüncede, ki bu düşüncenin bir örneği, 1945 tarihli insan hakları evrensel beyannamesinde görülebilir, orda denir ki, insanlar eşit doğarlar, hiçbir nedenle aralarında ayrım gözetilemez. Evet bunlar ideal kavramlar, hedefler. Daha son elli yıl içinde bile insanlar dinleri milliyetleri ve renkleri nedeniyle öldürüldüler, acı çektirildiler. Ama olsun, ideallerimiz insanlığın tininin eseridir, olan bitenler ise ruh hastası kişilerin ve toplumların eseridir.

Din, milliyet gibi insan varoluşuna ait kavramların siyasette yerinin olmaması gerekir. Çünkü, bu tür kavramlar bilgisel değildir, doğrulanıp yanlışlanamazlar. Siz, bu kavramlar düzeyinde toplumu kurar ve insanları bu kavramlara göre değerlendirirseniz, böyle yapan insanlar arasında çatışma çıkar. Bilim için bu tür kavramların iddiaları boştur. Kendileri bilimin konusu olabilir, neden varlar, nasıl varlar gibi sorular olarak, ama artık bir dinin söyledikleri bilimin kılını kıpırdatmaz. Aynı şekilde, milliyetçiliğe dayalı argümanlar suçtur. Örneğin Almanya’da nazicilik suçtur. Jenosidin suç olmasının nedeni de siyasal milliyetçiliktir. Bir milleti yok etmek, yobazlaşmış milliyetçiliğin eseridir.

Bunlar benim görüşüm. Ama, bir insan grubu safiyane bir şekilde din temelli bir yaşayışı siyasetin mücadelesi yapabilir. Herkesi allahın yoluna sokmayı varlık nedeni görebilir, kalkıp ‘hadi gel sana namaz öğretiyim’ diyebilir. ‘Hayır canımcığım sen git kendi namazınla ilgilen’ desek de ona, biz bu insanı, suç işlemiyorsa, bu düşüncelerine naif bir şekilde inanıyorsa kabul etmeliyiz. Düşünce özgürlüğü hem bir yöntemdir; yani, ben belki doğru düşünmüyorumdur, sen doğru düşünüyorsundur, sana düşünceni ifade etme şansı vermeliyimdir.. Ayna zamanda düşünce özgürlüğü bir yaşam tarzıdır; yani ben Tanrının varlığına inanıyorum diyorsa biri, ben onunla konuşurum, ‘niye inanıyorsun, sebep ne, ’ bu konudaki bilgilerimi aktarırım, yok o hala ‘kardeşim, inanç bu inanç, inanç ne demek sen biliyon mu bakalım?’ diyo tutturuyorsa, sen bilirsin derim, onun varlık hakkını tanır ve kollarımdır. Çünkü, herkes benim yaşadığım gibi yaşamak zorunda değil. Ama bu demek değildir ki, ne olsa gider. Örneğin bu kişi kız çocuğuna 18 yaşından önce türban taktırmakta inat ederse, içinde rehabilitasyon programları da olan bir cezai işlemi hak etmesi gerekir. Çünkü ergen olmayan, aklını kullanmayn bir çocuğu manipüle etmiş olur.

Güncele gelirsek, T. Erdoğan nihayet baklayı ağzından çıkarmıştır, ve bununla doğru olanı yapmıştır. Çünkü, bir insan dinsel bir yaşantıyı siyasal bir mücadele haline getirebilir. Bu onun hakkıdır. Biz hep, yok ‘kedidir kedi’ der gibi, hep türban olayını, kültürel bir öğe olarak görmeye çalıştık ve gerçek gizledik. Tayyibinki, geç kalınmış bir teşhistir. Gerçi onların cenahından, satrançtan benzetme yaparsam, bir kombinezonun başlangıç hamlesidir. Ülkemizde adam gibi bir düşünce özgürlüğü olsaydı, bu kişiler yıllarca takiyye yapmaz, baştan siyasi mücadelelerini ortaya koyar, ve genel kamuoyu da neyin olduğunu bilirdi. Bu aslında, ülkeyi çok farklı sonuçlara götürebilirdi, ama olay baskılandı, baskılandıkça mazlum edebiyatına döndü ve sempati ve taraftar kazandı. Tabi başka pek çok süreçler var, onları es geçiyoruz, kitap yazacak değiliz.

Evet, gravat ile türbana gelirsek, bunların aralarında bir fark yoktur. İkisi de semboldür. İkisinin de arızi durumlar dışında işlevsel özellikleri yoktur. Türban size garip geliyorsa, gravat da garip gelmelidir. Bunların baskıcı olmaları siyasetle ilişkileriyle doğru orantılıdır. Bu örnekle demek istediğim çağdaş bulduğumuz yaşamın da sembolleri olabileceğidir.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..