Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '08

 
Kategori
Blog
 

Gruplara ayrılalım, IQ ve EQ testlerinden geçerek…

Gruplara ayrılalım, IQ ve EQ testlerinden geçerek…
 

Eskiler ve yeniler olarak bir grup var, gözlemlediğim, en çok okunanlar, en aktifler bölümlerinde, katılım yılları eskiye dayalı…

Ağır ol molla desinler grubu ve ay aman üç günlük dünya diyerek yargılarını, yorumlarını sevgi ile sarmalayanlar…

Dini vecibelerini öne çıkaranlar, bunlara karşı çıkanlar!

Elbet siyasi duruşu farklı olanlar!

Köşe yazarı havalarına girenler, girmeyip de köşe yazarlarına taş çıkartanlar!

Günlük olarak kullananlar, ki en doğru yerde duranlardır, eninde sonunda aslı astarı budur!

Diğerlerimiz, ki ben de diğer grup içimdeyim çoğu zaman, maalesef, halkı aydınlattığımızı sananlarız!

Aslında, astarında içimizi döküyoruz, halkı aydınlatmak ise meselemiz bir partiye üye olsak mesela, oralardan seslensek, “Ben kimim biliyor musun” demeden…

Çok genç arkadaşlar katılıyor aramıza, öyle gençler ki, ilk okuduğunda kızıyor insan ama iki saniye sonra kızgınlık yerini yardım etme güdüsüne bırakıyor!...

Nasıl bırakmasın ki?

Dikkat çekmek için bile olsa, ki sanıyorum öyle, olsun, değil mi ki gencecik yaşında kendine yer açmaya çalışıyor şu blog dünyasında, deniyor, çırpınıyor, destek vermemek sığar mı insanlığa?

Bazı toplantılar düzenleniyor, bazıları mutlu, mesut yazılar döşeniyor, bazıları ise sıkıldık artık diyor!

Toplantı günlerinde, çok ciddi yazılar yazmasın kimse, katılmayanların haykırışı bu yüzden, toplantı yazılarına göz dikiyor katılanlar, bakalım neler var benden haberler!

O arada yazılan yazılar, konu dışındaysa, az biraz heba ediliyor!

Ramazan mevzusu var ki, neredeyse tavuk suyu çorba tarifi verilecek!

Hoş, rast geldikçe tariflerden yararlanmıyor değilim, elbette teşekkürler, ama bir tarif furyasıdır ki, bu kadarına denk gelmemiştim!

Magazinciler grubuna karşılık günü yorumlayanlar var!

Son birkaç gündür de Orhan Pamuk’u anlayanlar ve anlayamayanlar!...

Kim o yorumu yazmıştı, anımsayamıyorum, ama demişti ki: Türkçe yazıyor eninde sonunda, anlamamak mümkün değil! Birkaç sayfadan sonra bıraktım diyenler anlamamaktan değil, kendilerine hitap etmemesinden dolayıdır…

Yani…

Arkadan konuşmak olmaz!

Sevgili Ümit Culduz ile başlayıp, sevgili Celal Çelik ile devam eden ve sevgili Sirel Hanım ile noktalı virgül konulan bir IQ ve EQ konusu var gündemde!

Sevgili Celal Bey kendini savunuyor: Sevmeyeni anlarım, anlamayanı da, ama ilk otuz sayfasından sonra anlamadın diyenini anlayamıyorum!

James Joyce’u hiç okumadım, ama ahkam da kesmiyorum diyor!

Elbet, hiç okumadığı biri için ahkam kesmek ukalalıktır, ama birkaç kitabını alıp da tamamlayamadıysan hakkında konuşma hakkın vardır, olması gerek yani…

Bunun IQ ile ilgisi yoktur!

EQ ile ilgisi ise çoktur!

Kurgu yalandır demiş birisi, Google da arasam bulurmuşum…

Birilerinin aklıyla yola çıkmayalı çok oldu, çok şükür kendi aklım, kendi iradem var!

Bireysel değil de, genel bir algılayışım var!

Felsefe yaparım, yapılmış felsefelerle asla ilgim olmaz!

Aynı yere varırım, ya da farklı!..

Birilerinin bulmuş olduğu şeylere, denemeden, vallaha da güvenmem!

Orhan Pamuk’u anlayanlar, anlayamayanlar, anlayanların IQ’u yüksek, anlayamayanlarım EQ’u , bana göre!...

Hem anlayıp hem de sevmeyenler hangi gruba girecek?

Okuma kapasitesine sahip olup da, tercih etmediği için okumayanlar?

Fikir üretmesinler mi sevgili Celal Bey?

James Joyce okumadınız diye fikir yürütemezsiniz elbette; okuyanlar ilk beş sayfada pes ettim de diyebilirler!

Kimin zevkine ket vurma yada yargılama hakkımız var?

Gülgün Karaoğlu

Eylül,08/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..