Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Günce'den bir yaprak...

Günce'den bir yaprak...
 

Milliyet


Sabah saat sekiz gibi gözlerimi açtım, önce iş günü sanıp yatağa gömülmek istedim. Sonra fark ettim bugün cumartesi ve erken kalkabilirim. Ters bende her şey, hafta arası nedense daha çok uykum oluyor, hafta sonu gözlerime uyku girmiyor. Tatilin her anını yakalama duygusu içimde.

Alışveriş var bugün planda. Metroyu tercih ediyorum toplu taşımada. Trafiğe takılmamak büyük avantaj vakit darlığı çekenler için. Metro duraklarından hangisinde inersem ineyim aynı fonla karşılaşıyorum. Küçük bir tabure üzerinde elinde kemanıyla oturan, yüzündeki tebessümden hüzün damlayan kemancı ve önündeki kutuda birikmiş birkaç bozuk para. Hangi durakta inersem orada oluyor ve bu sefer benim şarkımı çalıyor.

Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım
Bazen gözyaşı oldu, bazen içli bir şarkı
Her anını eksiksiz, dün gibi hatırlarım
Dudaklarımda tuzu, içimde durur aşkı…

İçim titrer hep bu şarkıda.
Geçmiş değil, bugün gibi ilk gençlik yıllarım, kim bilir kimi hayal eder, kime yanarım.
Hayat nasıl da fark ettirmeden yol alıyor.
Zaman zehir zemberek dönüyor.
Kahkahayla gülerken, zehrini içine akıtıyor.
Gündüzleri gecelere katıp, geçmişi unutturmadan, yeni yeni yaralar açıyor.
İçindeki tüm renkleri birbirine karıştırıyor, yine de kalbinde saklıyor ilk dansın heyecanını…

Önümde duran, uçsuz gibi görünen merdivenleri çıkmaya devam ederken, o da içimden geçenlere eşlik etmek istercesine çalmaya devam ediyor.

Hani o saçlarına taç yaptığım çiçekler
Hani o güzel gözlü ceylanların pınarı
Hani kuşlar, ağaçlar, binbir renkli çiçekler?
Nasıl yakalamıştım saçlarından baharı?

Merdivenlerin sonunda duran minibüse doğru ilerliyorum.
Minibüs kavramı değişiktir bende. Diğer araçlardan farklı tutarım.
Hayattan manzaralar bulurum içinde.
Bazen soğuktan, bazen sıcaktan, bazen de yorgunluktan, “bir an önce atsam kendimi içeri “ dersin.
Beklediğin minibüs gelir, atarsın ilk adımını.
İşte minibüstesin.
Ödersin bedelini, her ödediğin bedel gibi.
Ayaktasındır, tek elinle tutunuyorsan eğer, her virajda savrulursun.Oturanlar da vardır, ayakta gidenler de. Ama senin gözlerin yalnız oturanları görür. Ah biri kalksa da otursam dersin. Zaten beklemekten yorulmuşsun. Bir de her virajda savrulmak çekilmez olur.
Biri kalkar ve oturursun. Ama yok gözün cam kenarındadır. Hayattaki gibi hiç bitmez isteklerin. Ayaktayken fark edemediklerini oturunca fark edersin. Sen otururken ayakta duranlar, çantalarını omzuna koyanlar, arkadan para uzatanlar seni rahatsız ediyordur. Cam kenarı da boşalır, geçersin yan koltuğa. Bu sefer de güneş rahatsız eder.

Yani ayakta giden de memnun değil, oturan da.
Yol bitmiş gideceğin yere gelmişsindir. Kalkarsın yerinden, inersin minibüsten.
Yolculuk sona ermiş, yola devam edenler seni unutmuş ve senin yerine çoktan bir başkası oturmuştur bile.

Uğurlar ola…

 
Toplam blog
: 106
: 1384
Kayıt tarihi
: 21.02.07
 
 

Bir yaz gecesi hatırasıyım. Haziran doğumluyum. Bilirler haziran doğumlular. Hele ki haziranın tam..