Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '13

 
Kategori
TV Programları
 

Güven Bana

Güven Bana
 

Güven Bana


Tv'de Güven bana adlı bir yarışma programı var, seyretmişsinizdir; ama ben yine de kısaca özetleyeyim. İki yarışmacı ve bunların kışkırtıcısı arkadaşları var. İki yarışmacı kendilerine yöneltilen sorulara ortaklaşa cevap vererek havuzda para biriktiriyorlar. Arada bunların para konusundaki niyetini ölçmek amacıyla bir dakikalık "ölçme" uygulanıyor. Bu ölçme, ya da niyet ölçme de, önündeki butona daha önce basan parayı alıp gidiyor. Bunu yapmadan önce yarışmacılar kendileri için gelmiş olan kışkırtıcı ekibin yanına gidip fikir alışverişinde bulunuyorlar ve karşı tarafın niyeti hakkında fikir öne sürüyorlar. Para miktarı arttıkça, alıp kaçma hırsı da tetiklenmeye, karşı tarafın kötü niyetli hareket  etmek için pusuda beklediğine dair dedikodular dile getirilmeye başlanıyor.

Mesele şurada, ortada birbirine duydukları güven ile kazanılmış bir para var. Güven duygusu devam ettikçe para kazanmaya devam edilecek. Ancak bu parayı bütünüyle kaybetme riski de bulunuyor. Yarışmacılardan biri -aç gözlülük demeyeceğim- hızlı davranır parayı kaparsa, diğeri ona karşı herhangi bir yaptırımda da bulunamayacak. Yani bir avuç dolar için setinde değiliz.

Para büyüdükçe, acaba alıp kaçabilecek miyim dürtüsü hızlanmaya, etraftaki koltukçuların kışkırtmaları dayanılmaz hale gelmeye başlıyor. Birlikte kazanılan paraya tek başına sahip olma hırsı öne geçiyor. Birbirlerinin yüzüne güven telkin ederek atılan bakışların arkasında, her an kazıklayabilirim düşüncesi güçleniyor. Arkadaşıma güveniyorum devam edeceğim türü sözler daha bitmeden... klik. butona basılıveriyor. Sonra pişmanlık görüntüleri, üzüntülü haller...vs.

Daha kötüsü, yarışmaya katılanların eğitim durumu da fena sayılmaz: Üniversite mezunu, ya da öğrencisi çoğunlukta. Geçenlerde Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi genç bir bayandı. Devam edeceğim dedikten ve karşı tarafın güvenini kazandıktan bir saniye sonra ortak kazandıkları paraların üstüne çöktü. Diğer yarışmacı madem niyetin böyleydi bari para biraz büyüseydi de öyle bassaydın butona deyiverdi. Yani bu kadarcık bir miktar için kazıklamaya değmez demekti bu.  Hani dilim varmıyor ama, bu kafayla nasıl bir evlilik yapacaksın a kızım? Milyonlarca seyircinin gözü önünde para için arkadaşını kazıkladın, hastanı, hastahaneni, bakanlığı, devleti, aileni, çocuklarını, kocanı kazıklamayacağına nasıl güvenelim artık, diye sormak geçiyor insanın içinden...

Bu durum bizim genel tablomuzu mu yansıtıyor, yoksa yarışmaya seçilen kişiler mi yetmiş milyon da bir kaç olacak şekilde büyük bir tesadüf eseri mi? İnsanımız eğitim durumu ne olursa olsun kazık atmaya, alıp kaçmaya, yiyip yutmaya, çalıp çırpmaya, kırıp dökmeye mi meyilli?

Acaba hayatın her evresi veya her köşesi mi böyle? Karı kocalar, arkadaşlar, iş ortakları, sen, ben, biz, hepimiz mi böyleyiz? Eve her girdiğimizde pahalı eşyaları nasıl eşimizden kaçıracağımızı, işe gittiğimizde ortağımızdan en uygun ne zaman ayrılacağımızı, arkadaşımızı en kısa zamanda nasıl şutlayacağımızı mı hesaplıyoruz. Kafamızdan bin türlü plan mı geçiyor, maddi menfaatimizi korumak adına? Ne olmuşuz?

Yoksa format mı böyle? Hayır yarışmanın değil, bizim formatımız mı böyle?

 

 
Toplam blog
: 26
: 1397
Kayıt tarihi
: 10.08.08
 
 

Eğitimciyim. Mesleğimi seviyorum ama dünyaya ikinci defa gelme şansım olsaydı farklı bir meslekte..