Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '06

 
Kategori
Eğitim
 

Hababam okulları

“Hababam Okulları” da nereden çıktı? Yılardır ezberledik biz onu. Hababam Sınıfı’nın adını, oyuncularını. Başta İnek Şabanı, Adile Teyzeyi, Kel Mahmut’u, Tulum Hayri’yi, Kalem Şakir’i, Badi Ekrem’i, Güdük Necmi’yi....... hangimiz unutabiliriz ki !

Bu günlerde hep onlarla birlikteyim. Ankara Üniversitesi, Kastamonu Meslek Yüksek Okulu; 10-11-12 Mayıs 2006 tarihlerinde “Rıfat Ilgaz Sempozyumu” düzenlemeyi kararlaştırmış. Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi’ne uğradığımda Aydın Ilgaz, sempozyumdan sevinçle söz etti. Rıfat Ilgaz adına çok sevindim. O’nun doğduğu, okuduğu yerdeki bir yüksek okulun, böyle bir sempozyumu düzenlemesi eğitim adına da kutlanacak bir uğraş. Başta okul müdürü, Prof. Dr. Bahri Gökçebay olmak üzere bu güzel eğitim etkinliğine katkıda bulunan; öğretim görevlisi, çalışanı, öğrencisiyle tüm Kastamonu Meslek Yüksek okulu’nu kutluyorum. Olayı duyunca Aydın Ilgaz gibi ben de çok heyecanlandım. Bu etkinlikte bulunmak için kolları sıvadım. Tam bana göre de bir konu belirlemişlerdi: “Rıfat Ilgaz’ın Yapıtlarında Eğitime Bakışı”

“Sınıfın Efsanesi” ile başladım işe. Aydın Ilgaz, Hababam Sınıfı’nın yazılışını, yayınlanışını, tiyatrolarını, filmlerini anlatmış. Bir yazarın oğlu olarak yaşadıklarını, bir yazarın kendisinin söylemekte zorluk çektiği yaşamını belgelemiş bizlere. Rıfat Ilgaz’ın deyişiyle: “Sınıfın mimli ozanını, Hababam Sınıfı’nın ünlü yazarı” nı anlatmış kitabında. Bu kitabı okurken, yıllardır tanıdığım baba, oğul dostlarımla birlikte olmak beni çok ama çok mutlu etti. Aydın Ilgaz’a teşekkür ettim.

Rıfat Ilgaz’ın “Bütün Şiirleri”ni yeniden okudum. Yarenlik, Sınıf, Yaşadıkça, Devam, Üsküdar’da Sabah Oldu, Soluk Soluğa, Karakılçık, Uzak Değil, Güvercinim uyur mu, Kulağımız Kirişte, Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitaplarını bir araya toplayarak ozana yakışır bir şiir kitabı yayınlamış Çınar Yayınları.

Okumaktan yorulduğum an bahçeye çıkıyorum. Bahar, bizim bahçeye iyice yerleşti. Erik ağacının çiçekleri bembeyaz. Mini mini beyaz çiçekleri ile donandı erik ağacımız. Kayısının çiçekleri pembe pembe, açtı açacak, henüz tomurcukta. Bir iki güne kalmaz onlar da açılıverir. Bahçemiz iki bölümlü. Bir bölümü ağaçlara ait. Bu bölümde hiçbir şey yapmıyorum. Sadece suluyorum bütün yaz boyu. Serbestçe yetişen otlar insan boyunu aşıyor. İçi görünmez bir ormana dönüşüyor. Bir köşedeki gülleri, ortancaları korumak için sık sık müdahale etmek zorunda kalıyorum. İkinci bölüm ise bizim kullanımımızda olan bir bölüm. Yazın masamızı sandalyemizi atıp keyif yaptığımız bölüm. Bu bölüm, bakım istiyor, özen istiyor. Yazın rahatça kullanabilmemiz için şimdiden hazırlıklar yapmamız gerekli.

Her gün bir kısmını belleyerek toprağı aktardım. Tezeklerini ezdim. Küçük büyük taşlarını ayıkladım. Saç tarar gibi kazdığım kısmı tekrar tekrar tırmıkladım. Bazı kısımlarına arnavut kaldırımı döşenen taşlardan sıra ile toprak seviyesinde taşlar dizdim. Çim tohumunu eşit şekilde ektim. Üzerine ince bir toprak serptim. Bir tahtayla toprağın üzerini takozladım. Her gün sulayarak çimlerin yeşermesini sabırla bekliyorum. Bir ay sonra çimleri biçerek, ayrık otlarını ayıklayarak yemyeşil bir bahçede dostlarımızı ağırlayacağız. Tepemizdeki kızgın güneşi bizim için durduracak olan nar ağacımız, top top meyvelerini olgunlaştıracak güneşle.

Bahçede yorulunca, Hababam Sınıfı’nda dinleniyorum. Hababam Sınıfı Baskında, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, tiyatro kitaplarından sonra Hababam Sınıfı ve Hababam Sınıfı İcraatın İçinde adlı romanları da yeniden okuyorum. Sanki ilk okuduğum an gibi yeniden tat alıyorum her birinden.

Bu günlerde, günlük gazetelerin başlıklarını okudukça, Hababam Sınıfı’nın yazarını tüm toplum olarak yıllardır anlamadığımızı, anlayamadığımızı, anlamak istemediğimizi düşünüyorum. Milliyet Gazetesi: Okulda Alarm, Okul Çetelerine Kameralı Takip, Herkes Göreve. Cumhuriyet Gazetesi: Liseliler Okul Bastı. Sabah Gazetesi: Bıçaklı Öğretim. Radikal Gazetesi: Bu Tezgahı Kim Bozacak gibi başlıklarla sadece İstanbul’dan değil, yurdun her yanından okullarda yaşanan dramı anlatıyorlar. Köşe yazarları öğretmenlerin, velilerin feryadına yer veriyor.

‘Hababam Sınıfı’nın kitap olarak ünü, defalarca tiyatrolarda oynanışı, Filmlerinin tekrar tekrar çekilişi , toplumca coşkuyla beğenilmesinin benimsenmesinin nedeni herkesin kendi sınıfında benzer şeyleri yaşadıklarıyla özdeşleşmesinden kaynaklanıyor. Büyük ozan Rıfat Ilgaz bu günleri görseydi, son “Hababam Sınıfı” kitabı olan, “Hababam Sınıfı İcraatın İçinde kitabından sonra sanırım “Hababam Okulları” adlı romanı yazardı. Okullardaki, çeteleri, öğrencilerin, öğretmenlerin bıçaklanmasını, eğitim dışı yapılanları, yönetilemeyen okulları kitabında anlattıkça her ilden, her ilçeden bu bizim okul diyerek eserle kendilerini özdeşleştirenler ünlü yazarı yeniden ünlendirirlerdi

Ülke eğitimi, bütün bu olumsuzlukları yaşarken, günün iktidarı sadece küçük, siyasi çıkar peşinde koşmaktan başka bir şey yapmıyor. Yapması bir yana, yıllardır yapılanların iyi yanlarını da ortadan kaldırmak için sadece bozuyor. Kendi küçük siyasi emelleri için çözümü varolanı da bozmakta arıyor.

İktidardan çözüm gelemeyeceğini düşündüğümüze göre, eğitimdeki bu gidişin toplumumuza faturasını en aza indirgemek için bizim bahçedeki sadece suladığımız bölüm gibi kendi başına bırakılan bir eğitim kitlesi yerine, emek verilen, özen gösterilen, bakım yapılan bir bahçe gibi çocuklarımızı ve gençlerimizi yetiştirmek zorundayız. Bunun için de eğitimi bozan, çözümü polisiye gibi eğitim dışı tedbirlerde arayan günün yöneticileri yerine, ülkenin öğretmenlerine, bilim adamlarına, velilere, şiirimizin büyük ozanı, eğitim sistemimizdeki yanlışlıkları bize yıllardır sunan, Rıfat Ilgaz’ın bir şiiriyle seslenelim.

AYDIN MISIN

Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş, top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol şık ol yumruk ol
Kara yeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

Tam çağı işe başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol
Rıfat Ilgaz (1)

 
Toplam blog
: 52
: 4210
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

1952 yılında Sivas- Asarcık Köyünde doğdum. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptım. Kabataş Er..