Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '09

 
Kategori
Dostluk
 

Hadi arayın onları, kendiniz için..

Hadi arayın onları, kendiniz için..
 

Lisede bir arkadaşım vardı, Sema… En iyi arkadaşımdı.. Her şeyimizi paylaşır, birbirimizin tüm sırlarını bilirdik. Giysilerimizi bile ortak kullandığımız olurdu. Birbirimizin üzüntülerine ne kadar çok üzülür, sevinçlerine ne kadar içten sevinirdik. Ben fakültedeyken evlendi, çocukları oldu ve üç-dört yıldır görüşemiyoruz.

Yine lisede bir başka arkadaşım vardı, Mehveş… Ben ona sözel derslerden kopya verirdim, o bana sayısallardan.. Ama oraya buraya yazmazdık kopyaları. Kağıtları değişir, kalemi fazla bastırmadan boş kalan soruları cevaplar sonra yeniden değişirdik ve herkes kendi el yazısıyla gerekli rötuşu yapardı. Öğretmenlerimiz bunu hiç anlamadı.. Yaa belki de anlamışlardır ama iyi öğrencilerdik ya, görmezden gelmişlerdir :) Onunla da görüşmeyeli en az yedi-sekiz yıl oldu.

Fakülteden Serap… Deniz Ticareti Hukuku derslerini az kırmazdık onunla… Portakallı kekime bayılırdı. Ne zaman portakallı kek yapsam istisnasız her defasında aklıma gelir. Eee… eesi onu da aramadım birkaç yıldır. Hoş o da aramadı beni…

Bugün bir dava aldım, yine bir boşanma davası… Müvekkilim durumu izah edip boşanmanın anlaşmalı olması ihtimalinden söz edince eşini aradım. Az sonra ofise geldi. Bir de ne göreyim, lisede 11 D edebiyat sınıfındaki o çıtı pıtı kız Fatma değil mi gelen? Hiç değişmemiş desem yeri var. Elbette mimik kırışıkları, annesinin ellerine benzeyen eller ve yine annesininkilere benzeyen, ama genç kızken eleştirdiği huylar onda da mevcut :) Davayı bir yana bırakıp okul anılarından konuşmaya başladık. Bu arada hoş bir ayrıntı, eşler boşanma konusunda kararlı olduklarından ve evlilik birliğinin duygusal manada bittiğinin bilincinde olduklarından birlikte gülebiliyorlardı da. Bir çocukları olduğu düşünülürse, bu durum hoş tabii.

Onların ardından öğrencilik yıllarımın ne kadar güzel geçtiğini düşündüm bir süre. Bu geriye dönüş, gün içindeki tüm yorgunluğumu alıp götürdü. Yüzümdeki mütebessim hal şu an bu satırları yazarken bile gitmedi.

Ne çok ihmal etmişim eski arkadaşlarımı…

Vee az önce oturup Can Yücel’in aşağıdaki dizelerini de ekleyerek arkadaşlarıma mailler gönderdim, her birinin ilgi alanına giren konulara ilişkin yazılar eşliğinde…

Siz benim gibi olmayın, dostlarınızı ihmal etmeyin. Bir telefon, bir mail bir sms ile ben buradayım, varlığını özledim deyin. Yalnızlık iliklerinize işlemeden önce…

Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla....
Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,
Ama;
'Günün aydın, akşamın iyi olsun' diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.

Yoksa zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama 'Çaya kaç şeker alırsın? '
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra........

 
Toplam blog
: 62
: 874
Kayıt tarihi
: 21.12.08
 
 

Farkında olmaya çalışıyorum; yürüdüğüm yolun, içime çektiğim havanın, gördüğümün, duyduğumun, hisset..