Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '08

 
Kategori
Doğa Sporları
 

Hadi kolay gele.

Hadi kolay gele.
 

Gizem ile Bryan


Mahallem de olsun veya olmasın ya da bir başka yer de beni bisikletimle görenler “Ahmet Bey, sizi takdir ediyorum doğrusu. Bu yaşta (bu ara hatırlatırım 48 yaşındayım) bisiklete binmek ve uzun yollara gitmek herkesin harcı değil demiyorlar da, bu yaşta bisiklete binilir uzun yollara gidilir mi? Koskocaman adam oldun doğrusu yakışmıyor sana."

Yoksa benim bisiklete bindiğim yanlış bir şey mi?

Acaba şöyle bir soru sorsam desem ki araba mı ya da bisiklet mi? Biliyorum büyük bir çoğunluğunuz diyeceksiniz ki araba. Haklısınız. Evet, büyük bir çoğunluğumuz ulaşımlarımızı arabalarla bir başka deyişle benzinle çalışan araçlarla sağlıyoruz. Bundan da büyük gurur duyuyoruz.

Halbuki biri Türk diğeri Amerikalı vatandaş olan birbirleri ile evli çift küresel ısınmaya karşı büyük bir mücadeleye giriştiler. Neymiş bu mücadele dediğiniz de daha önce ki bloglarım da onlardan bahsetmiştim. Gizem ve Bryan bisikletleriyle İstanbul’dan Sydney ulaşmaya çalışacaklar. İstanbul neresi, Sydney neresi, neredeyse dünyanın diğer bir ucu diyebilirim. Uçakla 22, 23 saatlik yolu bisikletle ulaşmak. 25.000 km her durum da gidilir. Ama ne olursa olsun arkadan 35 ila 40 kilo yük ve ortalama 50 ila 100 km arası yol bazen rampa bazen de yokuş aşağı her gün değişik yerler, değişik insanlar. Bazen yağmur altında bazen de güneşin kavurucu sıcaklığında pedal basmak.

Bunlar ne yapıyorlar deli midir ne? Biz buradan şuraya arabayla gitmekten üşeniyoruz da onlar bunca yolu bisikletle ha. Diyebilirsiniz. Allah izin verdiği müddetçe ben onların takipçisi olacağım. Belki onlarla tanışamadım ama geçen ay Gizem hanımla telefonla görüşmem oldu. Çok heyecanlıydı. “Ahmet Bey,1 Mart’ta başlayacağız yolculuğumuza” demişti. Gerçi 1 Mart olmadı ama 9 Mart’ta yola çıktılar. Her gidilen yerlere bisikleti sevdirecekler. Ne mutlu onlara!

Şimdi gelelim bana. Yine geçen ay benim gibi İzmir’de oturan halamın oğlu ve kızı Mersin’den annelerine ziyarete gelmişlerdi. Ailecek onları ziyarete gitmiştik. Birkaç gün sonra da onlar bize ziyarete gelmişlerdi. Halamın kızı Derya ablama dedim ki "Mersin’e bisikletle 10 günde gelirim" demiştim. “Aman sakın o şekil de gelme eve almam“ diyiverdi. Yani bisikletle gelme demek istemişti. İşte bizim bisiklete olan bakış açımız. Yalnız o değil biz Türkler olarak bisikleti ne zaman bir ulaşım olarak gördük ki.

Ama bir Türk Gizem Hanım Amerikalı eşi ile birlikte geçtiğimiz Pazar günü İstanbul Taksim’den yola çıktılar.

Şimdi de Gizem Hanım’a bir kulak verelim. Bakalım ilk günkü yolculukları nasıl geçmiş.

"Bu yazıyı İzmit'te Kocaeli Üniversitesi Bisiklet Kulübü'nün davetlisi olarak kaldığımız evden yazıyorum. Yola çıkışımızın üzerinden sadece 1 gün geçti ama nerdeyse bir ömre sığacak kadar çok şey yaşadık. Teybi geriye sarıp 9 Mart sabahından başlıyorum.
Sabah 3'e kadar çanta toplamak 16 ay sürecek bir tura başlamadan önce yapılmaması gereken şeylerden biri, aklınızda bulunsun. Sabah gözlerimizden uyku akarak homurdana homurdana kalktık, ailem, arkadaşlarım ve ülkemden 16 ay ayrı kalacak olmam da duruma tuz biber ekti. Ayaklarımızı sürüdüğümüz için az daha vapuru kaçırıyorduk. Velhasıl kelam gün pek o kadar muhteşem başlamadı.


Vapurda bizi uğurlamaya gelen arkadaşlarla karşılaştık. Yüzümüze hafiften bir gülümseme yerleşti. Taksim'e çıktık. Bisikletliler yavaş yavaş gelmeye başladı. Bazıları nazar boncuğu getirmişti, bazıları en iyi dileklerini... Medya desteği harikaydı. Küresel ısınmayla mücadele ve bisikletin yaygınlaşması için hükümete ve belediyelere çağrıda bulunduk ve sonunda altı aydır beklediğimiz an geldi ve tekrar yola koyulduk. Bisikletler 35-40 kilo olmasına rağmen yeniden bisiklet üzerinde olmak o kadar güzeldi ki! Ve o anda hayatımızın en güzel günlerinden biri başladı, ne gam kaldı ne tasa...


Polis eskortuyla Mecidiyeköy-Şişli istikametinden Boğaz Köprüsü'ne çıktık. Karşı şeritte trafiğe sıkışıp kalmış arabalardakiler bize el salladılar (iyi ve kötü anlamda!). Güle oynaya Feneryolu'daki bisiklet yoluna girdik. Bostancı'dan itibaren sorunlar başladı... Cam kırıkları, bisiklet yoluna park etmiş arabalar... Dayanamayıp arabalardan bir-ikisini hop hop diyerek kenara iteledik :) Sonunda bahçesine kamp kuracağımız The Marmara oteline vardık. Lüks bir otelin bahçesinde çadır kurmak çok komikti. Akşam bahçeye sızan köpekler çadırı yadırgayıp deli gibi bağırmaya başlayınca yapılacak tek şeyi yaptım ve kalkıp kulak tıkaçlarını buldum. Sabaha kadar deliksiz uyumuşuz.


Sabah Kocaeli Üniversitesi Bisiklet Kulübü'nden Erhan ve Furkan'la birlikte pedal bastık. Kolay ama bol egzoslu bir dört saatten sonra yolda bizi Kocaeli'li bisiletçiler karşıladı. Cümbür cemaat Kocaeli Belediye Başkanı ve TEMA Kocaeli temsilcisiyle buluştuk ve bisiklet altyapısı talebimizi dile getirdik. Bize pişmaniye verdiler ve yemek ısmarladılar ama bisiklet yolları talebimizi unutturamazlar :) Yarın Ulugazi İlkokulu'nda çocuklarla konuşup bisikleti anlatacağız.


Yarın Adapazarı'na doğru yola çıkıyoruz. Sunumlar, vali ve belediyelerle görüşmeler, bisiklet kulüpleriyle birlikte pedal basmak... Eylemlerimiz devam edecek! :)"

Onları ilk günkü resimleri için aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://picasaweb.google.com/bisikletlilerdernegi2008/1BLMBSKLETEMAGIZEMVEBRYAN9MART2008TAKSMBOSTANCI

Röportajları çekimleri de aşağıda ki linkten takip edebilirsiniz.

http://www.youtube.com/watch?v=_TkLIJzoBbc&NR=1

Şimdilik bu kadar… Onlardan gelecek haberlere göre ben de kendi yorumlarımla burada duyurmaya çalışacağım. O an neredeler, ne yapıyorlar. Ne yiyip ne içiyorlar. Onlar döndüklerin de belki ben de onlara bloklarımla değişik bir sürpriz hazırlamış olurum.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..