Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '13

 
Kategori
Tarih
 

Halk Edebiyatı'nda Söz Sanatı ve Siyaset

TECRİT SANATI:  Bazı kelle-baş yanlı olan parti/LER/in diline pelesenk “Türkün Türk’ten başka dostu yok” sloganı, logar kapağından taşıp halk arasında yayıldı.

Aslında, bir zamanlar bu slogan tam yerinde bir sözdü. Türk, Orta Asya’dayken gerçekten kendisinde başka dostu yoktu. Çevre halkların saldırılarına sürekli maruz kalıyordu. Bunun tek çaresi de Orta Asya’dan ayrılmaktı. Zaten kuraklık da başlamıştı... Ve başlayan kuraklığın üstüne, komşu halkların saldırıları da olunca bu, sabır bardağını taşıran son damla oldu. Böylece yavaştan göç başladı… Dünyanın her bir yanına gittiler. Gittikleri yerde kendilerine misafirperver davranmadılar. Atalar çocuklarına sürekli, “Türkün Türk’ten başka dostu yoktur” nasihatini verdiler.

Fakat 1027’de artık bu nasihat değerini yitirmişti. Çünkü 1027’de Türkün bir iki dostu olmuştu. Türkler, Anadolu topraklarına geldiklerinde Fransızı, İngilizi, Ermeni'yi ve en çok da Kürdü gördü. Kürdün yarı göçebe hayatı kendisine benziyordu ve ilk kez kendisi gibi biriyle karşılaştı. Aralarında bir dostluk başlarken, öte yandan Fransız, İngiliz… Topyekûn Orta Asya'daki Çinliler gibi gizliden tekerlerine çomak batırıyordu. Saldırgandılar... Ama Kürd’ler kendilerine dostluk kucağını açtılar. Bu diğerlerin hoşuna gitmedi tabi. Ve o gün, bu diğer milletler Kürd-Türk dostluğuna mıh çakmaya çalıştılar. Öyle çalıştılar ta ki 1837’ye kadar… 1837’de bunu başardılar. Ve bir dost, kadim dostuna rest-î ihanet çekti. Reste maruz kalan da feryadına isyanını kattı.

Sonra aradan dört çeyrek asır geçti. Artık o tarihi nasihat bazı yandaşlar tarafından slogan haline geldi: “Türkün, Türk’ten başka dostu yoktur(?)” “En iyi dost, ölü dosttur(?).”

Ve gurbete medeniyet öğrenmeleri için gönderilen cumhuriyet şairlerinin Avrupa’dan dönüşlerinde ilk karşılaştıkları sanat, halk edebiyatında “tecrit sanatı” akımının başlamış olmasıydı. Ve bu slogan halk edebiyatında “Tecrit” sanatına misal oldu… Duyan duymayan kalmasın..

TECAHÜL-İ ARİF: Zaman bir çeyrek asır daha eskitince, bu kelle-baş yandaşlar Tecrit sanatının yanına başka bir sanat daha oluşturdular. 1027’den bu yana dostluğu olan Kürdlere artık yokmuş saymaya başladılar. Fakat gelen yabancı misafirler farklı bir kültür ve dilin olduğunu gördüler. Ve dediler ki: “Bu dil nedir? Bu dili kullananlar da kimdir?.” İnkâr-ı dostluğu peyderpey yapan kelle-başlar dediler ki bunlar aslını unutup ve bozuk bir İspanyolca-Çince karışımı konuşan aslında bizden bir topluluktur. Ve herkes de biliyordu ki bu küllün yalan dolandı…

Avrupa’ya medeniyet için giden şairler, 1960’lı yıllarda kelle-başların yeni bir sanatıyla karşılaştılar. Neyse ki bu sanat da halk edebiyatında “Tecahül-i arif sanatı” olarak yankılandı.

 
Toplam blog
: 36
: 362
Kayıt tarihi
: 13.12.11
 
 

. ..