Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '08

 
Kategori
Siyaset
 

Hangi Baykal; "hukuksever" Baykal mı, "hukuksavar" Baykal mı?

Hangi Baykal; "hukuksever" Baykal mı, "hukuksavar" Baykal mı?
 

Bu yazıda Baykal'ın, birkaç ay gibi kısa bir zamanda, siyasetin kaygan zemininde nasıl da kaydığını, bir ucdan öbür uca nasıl da slalom yaptığını göreceksiniz. Tamamen kendi sözleriyle Baykal'ın Baykal'a karşı mücadelesini hayretle ve ibretle izleyeceksiniz.

HUKUKSEVER BAYKAL: Siyasetin işlemediği yerde hukuk var. Hukuk işlemezse ne var? Eğer hukukun görevini yapması engellenirse, bir ülkenin rejiminin temellerini korumakla yükümlü olan hukuk da işlemezse, işletilmezse, işleyemezse sorun çözülmüş mü olacak?

Son zamanlarda hukuka ve hukukçulara karşı sergilenen üslubu, anlayışı, yaklaşımı kınıyorum!

HUKUKSAVAR BAYKAL: Başsavcı'nın açıklamasına göre bu özel, Türkiye'nin henüz tanımadığı terör. Yakında anlayacağız ne terörü olduğunu. Ancak bu terör örgütüyse bu örgüte bir teröristbaşı lazım. Ve belki de bu terör örgütünde eşbaşkanlık sistemi uygulanıyordur. O zaman eşteröristbaşılar olması lazım. Bir de bu teröre Öcalan maddesi uygulanacakmış. Öyleyse bunları bir adaya koymak lazım. Benim önerim dava kısa sürede sonuçlanırsa Yassıada'ya konması. (Gülerek) Eğer uzun sürerse ve o zaman zarfında Öcalan tahliye olur çıkarsa, İmralı'ya da konabilir!

HUKUKSEVER BAYKAL: Yani hukukun işleyişi konusunda siyasetçilerin derhal, Başsavcı bir iddianame hazırladı diye, bunu siyasi tartışma haline getirmeleri, konuyu siyaset zeminine çekmeleri çok yanlıştır. Sükünetle önce iddianame ortaya çıksın, nedir anlaşılsın. Ama bir telaş, heyecan içinde iddianamenin, bir hukuki belgenin siyasi çekişme konusu haline dönüştürülmesi yargıya göstermemiz gereken saygının gereği değildir.

HUKUKSAVAR BAYKAL: Hacı bekler gibi iddianame bekliyoruz. Nerede kaldı bu iddianame. Bu olayın, hukuki bir dava olarak çağdaş toplumlarda görüldüğü gibi bir dava gibi ele alınıp işlediğini kabul etmek çok güçtür ve bu fevkalade yanlıştır. Daha iddianame yayınlanmadan toplumda ilgi çeken kişilerin gözaltına alınmasının hukuki ihtiyaçtan çok, siyasi etki yapması planlanıyor. Siyasi bir zamanlama devrede!

HUKUKSEVER BAYKAL: İddianame hukuki bir iddianamedir. Siyasi amaçlı bir husumet duygusuyla hazırlanmış, duygusal reaksiyonları olan bir iddianame değildir. Çok objektif, fevkalade hukuki sorumluluk sınırları içinde hazırlanmış bir iddianamedir.

HUKUKSAVAR BAYKAL: Ruh hastalarıyla, kanun kaçaklarıyla, tescilli müfterilerle, ihbarcılarla, jürnalcılarla, hapçılarla dava kurulamaz. Fitneyle, fesatla dava kurulmaz.

Hukuk safsata kaldırmaz. Hukuk efsane ile beslenmez. Somut olaylarla, kanıtlarla, gerçeklerle beslenir. Efsaneye, safsataya, tarihin karanlıklarından ilham almaya yöneldiğin zaman hukukun ciddiyetinin dışına düşersiniz. (Milli Görüş, takiyye iddiaları somut olay mı acaba?)

HUKUKSEVER BAYKAL: Ben yargı mercilerinin herhangi bir siyasal değerlendirmeyi dikkate alarak hareket ettikleri kanısında değilim.

HUKUKSAVAR BAYKAL: Türkiye siyasi yargılamalar dönemine çekiliyor. Bu iktidar bunun sorumlusu değilse kimdir?

HUKUKSEVER BAYKAL: Bu konuda bir tereddüt çıkarsa çok yanlış olur. Yani Türkiye'de yargı işliyor. Yargıya bir siyasi müdahale, bir siyasi yönlendirme, bir siyasi talimatın söz konusu olduğunu kesinlikle aklımın kenarından geçirmiyorum. Yani bu bir hukuki tabloyla karşı karşıyayız.

HUKUKSAVAR BAYKAL: Bu iddianame (Ergenekon) Başbakan'ın tezini sahiplenen bir iddianamedir. Başbakan'ın tezi yargı sisteminin içine yansımıştır.

Cumhuriyetin, laikliğin, Atatürk sevgisinin hesabını soracaksan açıkca sor. Ama "Yok ben onu sormuyorum" deyip peçenin arkasına saklanıp, hukuk, adliye, yargı diye karşıma çıkma!

Bu dürüstçe bir mücadele değil, bu mert mücadele değil. Bu namertçe mücadele!

Tahmin edebileceğiniz gibi hukuksever Baykal AKP Kapatma Davası'ndaki Baykal, hukuksavar Baykal da Ergenekon Davası'ndaki Baykal.

Peki, neden bir Baykal öbür Baykal'ı yalanlıyor?

Baykal'la ilgili önceki yazılarımı okursanız bu sorunun cevabının o yazılarda gizli olduğunu göreceksiniz. Baykal, eski siyaset geleneğinin en tecrübeli ve en güçlü temsilcilerinden. Eski siyaset geleneğinde gerçeklere yer yoktur. Tek bir gerçek vardır; o da siyasi çıkarlardır. Siyasi çıkarlar değişince gerçekler de otomatikman değişir.

Bu konuda ana ilke, ana vecize, eski siyaset geleneğinin üstadı diyebileceğimiz Demirel'e ait olan "Dün dündür, bugün bugündür" sözüdür. Bu söz gerçekten çok anlamlı bir sözdür ama bu sözün eski siyaset geleneğindeki yeri çok daha anlamlıdır.

Baykal'ın siyasi çıkarları AKP Kapatma Davası'nda AKP'nin kapatılması yönündedir. Belki de seçimle kazanamadığı iktidarı bu yolla kazanabilecektir. Bu nedenle; Anayasa Mahkemesi üyelerinin kendilerini atayan kişilerin siyasi görüşleri istikametinde karar verecekleri yönündeki tartışmaları bertaraf edebilmek için Baykal bu davada hukuk savunuculuğuna soyunmuştur.

Ergenekon davası ise Baykal'ın, AKP'nin kapatılmasına dayalı kurduğu planlarını boşa çıkaracak bir dava. Bu nedenle bu davada hukukun aleyhine konuşuyor.

Peki, bu yaman çelişkiyi halkın göremeyeceğini mi düşünüyor Baykal? Aradan 3, 4 ay geçmiştir. Halkın önemli bir kesimi önceki söylenenleri unutmuştur. Unutmayanlar içinse en önemli silah demagoji silahıdır. Olaylar çarpıtılarak kafalar karıştırılır sonunda da isteyen inansın, istemeyen inanmasın denilir. Zaten inanmayanlar laikliğin, Atatürk'ün ezeli düşmanlarıdır!

Baykal'ın bu yaman çelişkisi ile ilgili Baykal'a yol göstermek üzere, kapatma davasından sonra, köşesinde, neredeyse hergün "hukuka saygı, hukuka saygı" diye yazan ünlü bir bayan yazarımız, paşaların gözaltına alınmasından hemen sonra, köşesinde neler yazdı dersiniz;

"Ben sadece yüksek yargıya güveniyorum. Çünkü onlar bağımsızlar. Diğer hakim ve savcılar hükümete bağımlılar, onun için onlara güvenmiyorum!!!" Yani "hukuka saygı, hukuka saygı" derken yüksek yargının hukukunu kastediyormuş!!!

Çok komik bir iddia. Kapatılacağına neredeyse kesin gözüyle bakılan bir partinin hükümetine güvenerek hangi savcı, hangi hakim, şimdiye kadar tahayyülü bile mümkün olmayacak eski generalleri, kuvvet komutanını gözaltına almaya, tutuklamaya cesaret edebilir? Kaldı ki, hakim ve savcıların terfi ve atamalarını yapan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda hükümetten sadece iki üye vardır. Geri kalan beş üyenin üçü yargıtay üyesi, ikisi Danıştay üyesidir. Yani ezici çoğunluk yine yüksek yargıdan. Ayrıca yerel mahkemelerin kararlarını onaylayacak merci de yine yüksek yargıdır.

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..