Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '09

 
Kategori
Mizah
 

Hanımın çiftliğinde papatyaca gülme zamanı

Hanımın çiftliğinde papatyaca gülme zamanı
 

"RESİM:ALINTI"“Hadi kız.Sabredecek gücüm kalmadı.Gireceksek girelim gerdeğe.”


SERAP HANIMIN BİR ÇİFTLİĞİ VAR

Halide’nin sürpriz doğum günü partisi de bozamamıştır Güllü ile Muzaffer’in arasını.

“Eee… Sen ne hediye aldın kocana Serap Hanım?” diye sorunca Güllü pat diye yapıştırmıştır cevabı.

“Ben bir şey alamadım sanıyorsun Halide Hanım ama yanılıyorsun. Ben hediyemi bu gece vereceğim Muzafferciğime.” diyerek sırıtır ve manalı bir şekilde kırıtmaya devam eder.

“Hani bu sabah dün gece odamda kırılan camları toplarken Gülüzar…” diyerek duraladı ve görümcesinin suratının ne hal aldığını görmek istedi.

“Yanıldınız. Ben kendimi bu geceye sakladım.”

“Muzaffer’in gözleri çakmak çakmak yandı, söndü.

“Nikahlı karımsın benim. Sevişmeyecektin, benimle yatmayacaktın da ne diye evlendin benimle.” diye haykırdığı için kendinden utandı.

“Bu kadar sabrettin azgın boğa. Bir gececik daha sabredemedin. Kızcağız sürpriz yapacağım diye çabalarken gönlünü kırdın boş yere.” diye düşünürken tatlı tatlı Güllüsüne bakıyordu.

“Bu gece… Öyle bir hediyem var ki Muzafferciğime…. Bir ömür unutamayacak. Ve bu öyle bir hediye ki benden başkası veremez.” der demez Muzaffer az önce kendisine hediye edilen kol saatini ve tabii kol düğmelerini oracıkta bırakarak karısının vereceği o çok değerli hediyeyi bir an önce alabilmek için ki artık sabrı kalmamıştır ve beklemekten kendisine armağan edilen heykele benzeyeceği korkusuna kapılmak üzereyken gelen bu sözler yüreğine su serpmiştir. Müsaade isteyerek Kemal’in kullandığı arabaya atlayarak çiftliklerine gelmişlerdir gelmesine de Güllü’nün de paçaları tutuşmuştur. Halide’nin yaptığı yanına kar kalmasın diye parlak fikriyle ortaya çıkmıştır çıkmasına ama şimdi keşke köprüyü görmeden paçaları sıvasaydımın derdine düşmüştür. Aklında zihninde Kemal varken nasıl olacaktır Muzaffer ile bu iş. Pakize’nin yüzü gelir gözlerinin önüne.

“Sen bu evliliği sürdürmek çiftliğe hanım olmak istiyor musun. Böyle adamlar yatakta mutlu olmazlarsa gidiverir başka kadınlar. Kalırsın o baldırı çıplak Kemal’e.”

“Başka yolu yok. Ya bu gece olacak ya da olacak. Sen narına yan Kemal.”diyerek yatağa uzandı Güllü. Müzaffer duş almış kahverengi bornozunun içinde kapıda belirmiş hayran ve de meftun gözlerle karısını süzmektedir.

“Muzaffferr…. Kocacığım…”

“Güllüm benim Güllüm…”

“Çok gerginim Muza. Önce bir kadeh bir şey mi içsek.”

“Olur. Ne içmek istersin?”

“Sen ne içersen ondan.”

“Emin misin?”

“Evet.” diyerek başını sallar Güllü.

“Tamam ama gülmek yok.”

“Yok.”

“Ben yatmadan önce her gece bir bardak ılık ve şekerli süt içerim.”

“Süt mü?” dedi ama “Bu yaşta. Hem de koskoca bey süt içiyormuş.” diye içten içe düşünürken güldü. Allah bilir bu koyunları da sayıyordur uyumadan önce. Yok yok yeni sipariş ettiği iş makinelerini sayıyordur.”

Karısının aklından geçenlerden habersiz gülümser Muzaffer.

“Evet. Rahat uyumamı sağlıyor karıcığım.”

“Haa. Şu mesele. Bebekler gibi uyuyorsun yani?”

“Öyle valla.”

“Ama.. Dur.. İyi…” diye geçirir hızla aklından Güllü.

“Hay sen çok yaşa Muzafferciğim. Demek mışıl mışıl uyutuyor hemen içelim.”

“Aklı sıra beni uyutup hediyemi vermeyecek. Yemezler Güllü Hanım. Senin yaşın kadar tecrübem var benim.”

“Önce hediyem ama…”

“Muzaffer… Ama utanıyorum.”

“Hadi kız. Sabredecek gücüm kalmadı. Gireceksek girelim gerdeğe.”

Kaçacak yeri kalmamıştı Güllü’nün yatakta. Çaresizdi. Laf ağzından çıkmıştı bir kere.

“Tamam be pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Hem ne babam, ne Hamza ne de Kemal hiç biri bana iyi davranmadı bugüne kadar. Zaloğlu da. Bir tek Muzaffer beni adam yerine koydu. Değer verdi bana. Ben de bir şekilde onun gönlünü hoş tutmalıyım.” diye düşünmeye başladığında Muzaffer’in yumuşak elleri de daireler çizerek dolaşmaya başlamıştı körpe bedeninde.

“Muzafferciğim…”

“Canım.”

“Işığı kapatalım ama utanırım ben.”

“Tamam birazdan kapatırım.”

“Muzafferciğim… Hadi ama.. Merak etme sennn… Kararlıyım bu gece senin olmaya geldimmm.”

Gülizar, Yasin Ağa, Halide Hanım kol kola girmiş bir sağa bir sola doğru sallanarak Güllü’nün yattığı pencerenin altına gelmişlerdir.

“Soykanın, ışığı yanıyor.” diye söylenir Gülüzar.

“Işık… Bakalım az sonra da aydınlıkta oturabilecek mi Güllü? Karanlıklara gömülsün de fatiha okuyayım ruhuna.”

“Siz… Fatiha biliniz mi diyze?” diye söze karıştı Ramazan.

“Hhiii… Ramazan. Senin ne işin var burada?”

“Unuttun mu diyze. Bu çiftlikte annemin de hakkı var. Dolayısıyla benim de. Bilin mi?”

“Saçmalama Ramazan. Hadi kış kış…”

“Halide Hanım bırakın Ramazanı kışkışlamayı da işimize bakalım. Neredeyse gün ağaracak.”diyerek lafa karıştı Yasin ağa.

“Doğru söylüyor Halide Hanım. Gün doğacak neredeyse. Soyka uyanmadan kabusu olup çökelim üzerine.”

“İşe yarayacak mı Yasin Efendi planımız?”

“Ne bileyim Halide Hanım. Sayenizde plan üstüne plan yapar olduk.Göreceğiz bakalım işe yarayıp yaramadığını.”

“Gevezeliği bırakın ama o iş olmamalı.Olmamalı. Muzaffer bir tek benle..Şeyy… Neyse. O iş olmadan harekete geçmeliyiz.” dedi Gülüzar.

“Day dedik be. Adam bildik be… Benim helalim olacaktı Güllü ama dayımın koynunda. Bundan böyle bende sizdenim.” diye fısıldadı Ramazan.

“Emektarınız olarak ben ses veriyorum. Laaaa….”diyerek söze karıştı Yasin efendi.

“Laaaaa….”

“Dooooo.”

“Dddoooo”

“Hazır mısınız?”

“Evet, evet hazırız. Müsamereye hazırlanan çocuklar gibi bir haftadır ezber yapıyoruz soyka karısını def etmek için.”

“O zaman başlayalım. Sakın detone olmayın.” dedikten sonra başladılar hep bir ağızdan.

Serap Hanımın bir çiftliği var. Çiftliğinde Cemşirleri var.

“Çırçır başı olucammm… Çırçır başı olucammm.” diye bağırır çiftliğinde Serap Hanımın.

Serap Hanımın bir çiftliği var. Çiftliğinde Hamzaları var.

“Çiftlikte yaşamak istiyoruz enişte... Çiftlikte yaşamak istiyoruz enişte ” diye bağırır çiftliğinde Serap Hanımın.

………….

“Bu sesler de ne?” diye irkilir Muzaffer.

“Boş ver be Muzom biz işimize bakalım.”

“Doğru söylüyorsun karıcığım.” diyerek kaldığı yerden devam eder Muzaffer ama aşağıdakiler kolay kolay pes edeceğe benzemiyordur.

………………………

Serap Hanımın bir çiftliği var. Çiftliğinde Berber Reşitleri var.

“Komşuda pişer bize de düşer... Komşuda pişer bize de düşer.” diye bağırır çiftliğinde Serap Hanımın.

Serap Hanımın bir çiftliği var. Çiftliğinde Zaloğlu var.

“ Bilin mi? Bilin mi ben de burdayım ” diye bağırır uzaklarda bir yerden.

…………….

“Oohhh… Ohhh olsun size.” diye gerinir Güllü kocasının kollarında. Elinizden geleni yaptınız hediyemi vermeyeyim diye ama fayda etmedi. Alan razı veren razı. Yaşasın kötülük.” diye mırıldanırken Muzaffer çoktan uykuya dalmıştı bile.

“Sütmüş… Sen bırak kendine bana süt anasıyım ben be…Ay keyfim yerime geldi. Neden kaçtım durum ki bunca zaman.”

………………

Serap Hanımın bir çiftliği var. Çiftliğinde Kemalleri var.

“ Kaçalım Güllü. Kaçalım buralardan. ” diye bağırır Serap Hanımın çiftliğinde..

……………..

“HHhiii. Kemalll… Kaçalım diyorrr… Ne yani kuru gürültüye pabuç mu bırakacağım.”diyerek camı aralar.

“Sen de merak etme Şoför Efendi. Ne kadar uğraşsanız da engel olamadınız bize. Oldu o iş. Bunca zaman boşa kaçmışım kocacığımdan. Seninle hiçbir yere kaçmam Muzaffer’i bulmuşken. Boy pos onda… Kaş göz onda... Para mülk onda… Sen de ne var Şoför Efendi?”

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..