Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '09

 
Kategori
Öykü
 

Sır-29.bölüm

Sır-29.bölüm
 

"RESİM:ALINTI"“Seni çok seviyorum. Sen… Her şeyimsin benim.” dedi Leman.


Dolabın önünde durdu bir süre Leman. Geçen doğum gününde Selim’in hediyesi olan pembe elbisesinde karar kıldı. Günlerdir ilk defa üzerindeki eşofmanlardan kurtulmuş doğru dürüst bir elbise geçirmişti üzerine. Havluyu çekince başından uzun ıslak saçları omuzlarına döküldü. Havluyu omzuna koyup fırçalamaya başladı saçlarını. Dalıp gitti düşüncelerinin arasında daha önce yaşadığı bir kareye.

“Leman… Canım… İyi misin?”

“Uyandırdım seni. “

“Önemli değil.”

“Günaydın o zaman.”

“Günaydın.

“Neden burada koltukta uyudun. Üstelik üzerinde açık. Her yerin tutulmuştur şimdi.”

Toparlanmaya çalıştı Selim. Evet her yanı ağrıyordu ama önemsemedi. Ürperti hissetti bedeninde.

“Dün geceyi… Hatırlıyor musun Leman?

Başını iki yana salladı Leman.

“Anlaşıldı.”

“Selim…”

“Efendim.”

“Seni çok seviyorum. Sen… Her şeyimsin benim.”

Şefkatle kucakladı Selim karısını.

Selim’in sıcaklığını duyumsadı bedeninde Leman düşüncelerinin yoğunluğunda.

“Seni çok seviyorum Selim.”diye mırıldandı.

………………..

Tuana park etti arabasını evinin hemen önüne. Arkasına yaslandı. Selim’e baktı.

“Hiç konuşmadın yol boyunca.”

“Düşünüyordum.”

“Neyi?”

“Seni, beni, Leman’ı, babanı…”

“Hhııı…”

“Senin hakkında her şeyi bildiğimi sanıyordum ama…”

“Ben de senin. Artık aramızda hiç bir sır kalmadı değil mi Selim? Eğer bilmem gereken başka bir şey varsa şimdi söyle lütfen.”

“Hayır, sevgilim hiçbir şey yok ve bir daha asla bir şey gizlemeyeceğim senden.”

“İşte buna sevindim. O zaman ne dersin yukarı gelmeye. Birer yorgunluk kahvesi içelim.” teklifini yapar yapmaz gözleri Selim’in bakışlarına takıldı.

“Neden öyle bakıyorsun?”

“Sevdiğim kadının ne kadar güçlü olduğuna hayran olduğumdan.”

Gülümsedi Tuana.

“Baban için çok üzüldüm gerçekten. Ne zamandır böyle?”

“ Bir buçuk senedir falan.”

Uzandı sevgiyle elini tuttu kızın.

“İnan bana sevgilim her şey yoluna girecek. Baban da Leman da toparlayacak kendini.”

“İnanıyorum sevgilim. Geliyor musun yukarıya? Biz acıktık haberin olsun.”

“Siz…”

“Bebeğimle ben.”

“Hay Allah alışamadım daha. Bak ne diyeceğim. Halletmem gereken bazı işler var. Hem eve de uğramak istiyorum. Akşama gelirim ama birlikte yeriz yemeğimizi.”

“Anlaştık o zaman. Seni bekliyor olacağız babamız.”

Aşağıya aynı anda indiler arabadan. Sevgiyle kucakladı Selim. Yavaşça dokundu dudakları yanağına. Fısıldadı onu ne kadar çok sevdiğini. Sonra da kendi arabasına geçti. El salladı kıza. Eline kondurduğu öpücüğü üfledi adama doğru Tuana. Uzaklaşan arabanın arkasından apartmana girdi.

…………………………

“Zor günler geride kaldı nihayet.”diye düşünüyordu Selim işyerinin park alanına arabasını park ederken.

“Gerçi tam anlamıyla her şey kolaylaşmadı ama ilk adımı attık. İnşallah her şey güzel olacak. Tuana’ya söylediğim gibi. Buna inanmaya öyle çok ihtiyacım var ki… Ve Tuana’nın inanmasını sağlamaya.Bebeğimiz…Bize uğur getirecek.” düşünleri arasında asansörle odasına çıkmıştı bile.

“Hoş geldiniz Selim Bey.”sesine doğru döndü yüzünü genç adam.

“Merhaba Sema Hanım.Harun Bey…”

“Az önce çıktılar toplantıdan.Odasına geçti.”

“Teşekkürler.”diyerek arkadaşının odasına yöneldi Selim.

“Oooo… Selim… Bugün de beklemiyorduk seni.”

“Yapma Harun.”

“Dün bir çıktın. Ne oldu? Haber de vermedin. Elif öldü meraktan. Aramak istedi
Tuana’yı ama rahatsız etmeyelim dedik.”

“Her şey yoluna girdi Harun. Bebeğim hayatta. Tuana gerçeği öğrendi. Hatta
karımla da tanıştı.”

“Ne ?” diye ayağa fırladı Harun.

“Duydun işte. Kendimi o kadar hafiflemiş hissediyorum ki… İyi ki haber verdin bebek olayını.”

“İşlerin yoluna girmesine çok sevindim dostum.”dedi pek fazla detay sormaktan kaçınarak. Selim sır gibi sakladığı karısını sevgilisiyle tanıştırmıştı demek. Meraktan ölüyordu ama arkadaşının bu konuda ne kadar hassas olduğunu bildiği için onun söylediği, anlatmak istediği kadarıyla yetinmeyi tercih etti. Nasıl olsa Elif’den öğrenirdi detayları.

“Ben de… Toplantı nasıl geçti?”

“Beni yalnız bıraktın ama… Polonyalılarla bağladık işi. İmzalar atıldı.”

“Bu güzel haber işte. Demek ki hayatta güzel şeyler de oluyor.”

“Bir güzel haberim daha varsana.”

“Öyle mi?”

“Elif’e evlenme teklif edeceğim bu akşam.”

“Ne güzel haber bu Harun.” diyerek kucakladı arkadaşını.

“Çok sevindim gerçekten. Yarın akşam kutlayalım o zaman bunu. Sen, ben,
Tuana ve Elif.”

“Olur. Darısı başına arkadaşım.”

“Bakarsın çifte düğün yaparız.”

“Önce boşanman gerek ama.”

“Halledeceğiz bakalım. Bu kadar oldu ya...” diyerek duraladı Selim.

“Yeni geldim biliyorum ama kaçacağım yine. Öyle bir uğradım ne var ne yok
diye.”

“İşine bak üstat. Ben buradayım nasılsa.”

“Görüşürüz daha sonra yarın akşam ki yemeğin ayrıntılarını konuşmak için.” diyerek çıktı kapıdan Selim.

…………………..

Leman taraçadaki bambu koltuklarda oturuyordu. Pembe elbisesinin üzerine minik bordo çiçekli şalını almıştı. Düşünceleri zihnini esir alsa da gözleri bahçenin kapısındaydı. Dün yaşadıkları geldi gözlerinin önüne.

“Bak Leman, bu hanım Tuana. Hoş geldin der misin misafirimize?” diyen Selim’in sesi yankılandı kulaklarında. Sonra Tuana’nın silueti belirdi gözlerinin önünde.

Uzanıp saçlarına dokunduğunu hatırladı kızın.

“Ne güzel saçları vardı.” dedi yüzü değişip garip bir hale bürünerek. Elini götürdü saçlarına.

“Ama benim saçlarım da güzel. Hem de onunkinden çok daha güzel.” diye mırıldandı.

………………..

Halide mutfakta uğraşıyordu. Yaren ise kadının bu durgun halinden hoşnut kalmış, günlerdir yaşadığı yorucu günlerin acısını çıkarmak istercesine odasına çekilmiş, kitap okuyordu.

Selim’in arabasının görünmesiyle gözleri parıldadı Leman’ın. Arabayı park ederek eve doğru yürürken Leman’ın taraçada kendisine el salladığını görünce şaşırdı Selim. Leman’dan beklediği bir davranış değildi bu çünkü. Eve her gelişinde bir vukuatla karşılaşması öyle olasıydı ki… Hele son günlerde artan kâbuslar… Kâbuslarla beraber gelen nöbetler.

“Her şey yoluna girmeye başladı nihayet.” diye düşünerek ilerledi Selim.

“Merhaba Leman.”

“Hoş geldin Selim.”

“Seni böyle görmek ne güzel.” diyerek oturdu Selim bambu koltuklardan birine.

İki yana salladı hafifçe bedenini Leman. Gülümsedi kocaman.

“Nasıl güzel olmuş muyum?”

“Çok.”

“Bu elbiseyi hatırladın mı? Doğum günümde hediye etmiştin bana.”

“İlk defa giyiyorsun. Beğenmediğini düşünmüştüm.”

“Ben… Eskimesin diye giymiyordum ama bugün senin için giydim.”

“İlahi Leman eskisin, yenisini alırız. Bu arada pembe sana çok yakışmış.”

Bu cümleyle içi ısındı Leman’ın.

“Peki… Saçlarım nasıl olmuş”

“Onlarda çok güzeller.”

Işıldayan gözleri, Selim’in gözlerini aradı. Masum bir çocuk edasıyla başını yana eğerek sordu:

“Selim. Diyorum ki… Şey… Ben çok sıkıldım… Bu akşam beni gezmeye götürür müsün?”

Selim şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşıyordu eve geldiğinden beri. Böyle bir şey Leman’dan bekleyeceği en son şeydi. Ona hayır demek- bütün hazırlığı, düzelmiş tutumları göz önünde bulundurulduğunda- ne kadar da zordu. Kırmak istemezdi Leman’ı. Üstelik ilk defa böyle bir şey istiyordu ondan üstelik bu kadar da hazırlanmıştı. Ama Tuana’ya da söz vermişti. Bir an tereddüt etti Selim.

Adamın düşünceli ve sessiz duruşu alınmasına neden olmuştu Leman’ın.

“Özür dilerim Selim. Bir planın olacağını düşünmemiştim.”derken yüzü gölgelenmişti.

“Yok… Öyle değil… Bir sözüm vardı ama erteleyebilirim sanırım.”diye cevapladı Selim yarın akşam ki kutlamayı düşünerek. Nasıl olsa Tuana ile olacaklardı.

“Gidiyor muyuz yani?”

“Gidiyoruz .”diyerek cep telefonunda numarayı tuşlayarak kalktı yerinden. Leman gözleriyle izliyordu Selim’i oturduğu yerden.

Çalan telefonu açtı Tuana.

“Canım merhaba. Hazırım ben. Seni bekliyordum.”

“Aşkım… Bugün söz verdim sana ama… Bir işim çıktı.”

“Aaaa… Gelmeyecek misin? Hani dışarıda yiyecektik yemeği.”

“Harun ile Elif evlilik kararı almışlar. Yarın akşam birlikte olacağız kutlamak için. Düşündüm ki…”

“Anladım.” dedi Tuana bozularak. Özenerek hazırlanmıştı akşam yemeği için. Hiçbir sır kalmadan yiyecekleri ilk akşam yemeğiydi bu çünkü. Bir nevi kutlamaydı.

“Özür dilerim Tuana. Yarın çıkarırız acısını.”

“Üzülme aşkım. Görüşürüz.”

“Çok öpüyorum seni.” der demez yüzü aydınlandı kızın.

“Seni seviyorum.” diye fısıldadı.

“Ben de seni. Hem de çok.” diyerek kapattı telefonu Selim.

Elinde telefon kalakalmıştı Tuana. “Ne oldu acaba?” diye düşünmekten alamadı kendini. Yemeği erteleyecek bu kadar önemli şey ne olabilirdi? Selim iki eli kanda da olsa gelirdi. İşim bitince uğrarım da dememişti. Üzerindekileri çıkarıp, eşofmanlarını giydi ve televizyonda eğelendirici bir program bulabilmek için kanallar arasında dolaşmaya başladı sıkıntıyla.

Tuana’nın anlayışı içini ısıtmış olarak Leman’ın yanına geri döndüğünde gülümsüyordu Selim.

“Hadi bakalım Leman, gidiyoruz.”

Kalktı yerinden Leman ve Selim’in koluna giriverdi.

Arkalarından bakan gözler bilmeselerdi durumu birbirine yakışan bir çift zannedebilirlerdi Leman ve Selim’i.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..