Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '12

 
Kategori
Deneme
 

Hasır sepetinde çiçekler vardı. Güzel yıllar…

Hasır sepetinde çiçekler vardı. Güzel yıllar…
 

Yeni Yıl


Pencere önündeki kadın yoldan geçenlere bakıyordu. Evde derin bir sessizlik vardı. Canı çay içmek istiyordu ama kalkıp demleyecek, hazırlayacak hatta içecek hali yoktu. Tatsız, tuzsuz bir haldeydi…

Nurife Hanım pencereden bakmaya devam etti. Yılbaşı arifesi diyecekti ama akşamgelecekti yeni yıl eskisine de veda edecekti. Derin bir nefes aldı. Eski denilince aklına kendi gibi eskiler geldi, biriktirdiği eskiler, yılların unutturamadığı eski olup hala pırıl – pırıl bekleyenleri geldi.

Sonra bir çift dikkatini çekti. Belkide kadının sarı mantosuydu onu cezbeden yâda ilgilendiren ya da eskilerden yenilenmiş bir hatırayı gözlerinin önüne getiren. Hayretler içindeydi.

Bu aşağıdaki sarı mantolu kadın kendiydi. Gençliğiydi, güzelliğiydi… Sevdiğinin kolunda bin endamla yürüyordu…

Saçlarını topuz yapmış, inci filkete ile toplamıştı. Koluna girdiği, siyah paltolu adamın kokusunu duyuyordu. Hava buz gibiydi… Hayret üşümüyordu. Hatta kalbi gibi, elleri de sıcaktı. Yanındaki erkeğine baktı.

“Çok yakışıklı” diye düşündü…

Haline şükretti. Onu – ona nasip eden Allah’ına şükretti.

Mis kokukulu erkeği koluna girmiş, bu güzeller güzelinin yüzüne baktı, her zaman yaptığı gibi gözlerine kapatıp açarak ona sevgisini sundu.

Kadın yine bir soluk aldı. Derince…

Biraz daha yürümüşlerdi ki yanlarına küçük bir kız çocuğu yaklaştı. Hasır sepetinde çiçekler vardı.

“Abi bu güzel ablaya çiçek almayacak mısın?”

Erkeği önce kıza baktı sonra kendine…

Bir şey demedi, elini ceketinin iç cebindeki cüzdanına götürdü, kâğıt parayı çıkardı, hiç sormadı ne kadar demedi. Kızın sepetinden bir tek beyaz bir gül aldı, gülümseyerek ona uzattı. Küçük kız aldığı büyük paraya bakarken onlar uzaklaşmaya başlamışlardı. Arkalarından cılız bir ses duyuldu.

“İyi yıllar.”

İkisi de gülüyorlardı.

Nurife ki erkeği ona ‘Nurum’ derdi; Nurum gülü kokladı. Bir gül ancak bu kadar güzel kokabilirdi…

Bir kar tanesi burnunun ucuna düştü, ürperdi. Erkeği ona baktı. Nurum gülümsedi.

“Kar yağmaya başladı.”

Kar yağıyorken, hele kısa sürede hızlı – hızlı yağıyorsa, sabırsızca, acele hali ile ardı ardına serpiştiriyorsa görüntü muhteşem olurdu. İşte kısa sürede güzelleşen böyle bir panoramanın içinde yürüyorlardı. Kar edepsizce her taraflarına saçılıyor geldiği yerde kalıyordu. Hızlandıkça hızlanıyordu.

Garipti üşümüyorlardı.

Garipti yol bitmiyordu…

Onlar mutluydu, yürüyorlardı…

Sonra bir rüzgâr sebebsiz, istenmeden, gereksiz esmeğe başladı.

Önce yavaştı, sonra hızlandı…

Güzelliklerin içinde rahatsız edici hali ile onları sarsmaya başladı. Kadın ürktü.

“Ne oluyor?” dediğinde erkek hiç konuşmadan kolundaki Nurum’un elini sağ eli ile tuttu. Sol elini onu omuzuna koydu ve kendine çekti.

Bir çeşit önlem!

Bir çeşit güven!

Bir çeşit; ‘Korkma ben yanındayım’ demişti.

Haklıydı o vardı. Bu ne korkusuydu?

Korku ancak o olmadığında olmalıydı.

Telaş ancak o yok olduğunda olmalıydı.

Şimdi kim ona zarar verebilirdi?

Kim ona yaklaşabilirdi?

Kimse…

Derin bir soluk daha aldı. Yürüyeme devam ettiklerinde kendini daha iyi hissettiğini fark etti.

Korkmuyordu,

Üşümüyordu…

O vardı ve yanındaydı.

Sonra sebepsiz gök gürledi,

Sonra sebepsiz tufan oldu,

Sonra sebepsiz karanlık oldu.

İşte o an üşüdü, korktu, ağladı.

Bağırdı:

“Beni bırakma korkarım.”

Bırakmıştı, gidiyordu.

Nurife bağırdı.

“Bu gün yeni yıl gitme.”

Gitmişti…

Uzaklaştıkça silikleşiyordu…

“Gitme, beni bırakma, ben sensiz yokum.”

Oysa olmuştu. O gittikten sonra uzun zamanlardır olmuştu.

Uzun zamanlarda pencere önünde geçen çiftlere bakardı. Biri muhakak ki Nurum’la Suavi Efendi olurdu.

“Gitme be Suavi, gitme… Eee yeter artık gittinse, helede yeni yıl arifesinde gittinse bu yeni yıl arifesinde de beni al yanına. Yeni yılı eskiye karıştırdım, yılları ilave ettim, sakladım, güzelleştirdim. Haydi Süavi’m beni al yanına…

Üşüdü.

Evin içinde rüzgâr mı çıkmıştı.

“O ne gök gürlüyor…”

Komşusu Emine her zamanki gibi, komşu teyzesine bakmaya geldiğinde, yine her zamanki gibi pencere önündeki koltuğunda, eşinin resmi kucağında uyuduğunu gördü…

Yanına gitti, yanağından öptü.

Hızla geri çekildi. Yanakları buz gibiydi. Oysa evin içi sıcaktı.

“Nurife Teyze” diye bağırdı.

Ses yoktu. Bu yaşlı kadın gülümsüyordu. Yıllardan sonra ilk defa onun gülümsediğini gördü.

“Ona iyi yıllar dilemeye gelmiştim. Belli o eşine kavuşmuş, gülümsüyor” dedi…

Bazen sevdiklerinizle yaşadıklarınız kısa da olsa kaliteli yaşanmışlıklar bir ömre bedeldir…

Bazen size güzellikleri veren biri ile vuslat etmek için yılları beklersiniz.

Bazen yeni yıl müjdesi bize göre iyi gelmese bile kimilerine göre müjde olarak gelir.

Yeni yıl güzellikler yılı olmalıdır.

Eskiler birikmiş hatıralarla bizlerin yanında zaten beklemekte iken bizler yeni güzellikleri eskilerinin üzerine yığarken dikkat etmeliyiz ve demeliyizki:

Şükredeceğiz,

Seveceğiz,

Mutsuzluğu değil mutluluğu çağıracağız,

Kırgın olduklarımızı affedeceğiz,

Büyüklerimizi asla ihmal etmeyeceğiz,

Bu güzel dünya için, bize verdikleri için Allah’a hamd edeceğiz.

Gül düşünüp gülistanda olmak için gayret edeceğiz.

Mutlu yıllar kelimisinin içindeki sihiri anlayacağız alıp kabul edeceğiz.

Ben sizlere mutlu yıllar diliyorum. Bunu sözün gelişi yapmıyorum. Sizlere söylediklerimi elbetteki kendimde de uyguluyorum.

Yeni yıl hepimize sağlık, huzur, mutluluk getirsin.

Çalışalım ve başarılı olalım…

Nazan Şara Şatana 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....