Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '15

 
Kategori
Deneme
 

Hatanın %50 nedeni kişilerin dikkatsizliği değil hata yapmaya müsait koşulların varlığıdır

Hatanın %50 nedeni kişilerin dikkatsizliği değil hata yapmaya müsait koşulların varlığıdır
 

Hata kavramı ile ilgili algı yönetiminde Binbirdirekli Kazım usulünden hareketle “Niye yaptın ulan” diyerek kişilerin yakasına yapışılması akademik ve bilimsel literatürün dahi bu konuda gelişmiş bir teori ortaya koyamadığını gösteriyor. Hatayı analiz etmek bu kadar zor bir şey mi?

Ben etrafımda hiç kimselerin hataların nedenleri üzerinde dururken kişileri suçlamak yerine hata yapmayı kolaylaştıran, hatta insanı hataya sevk eden (istediğiniz kadar dikkatli olun size hata yaptıran) durumlara bakmadığını gözlemliyorum. Kim hata yaptıysa onun yakasına yapışıyoruz “Niye yaptın ulan!” Tabii ki haliyle bu durumda kişileri cezalandırıyoruz ama sorun bitmiyor.

Hatalarda kişiler %50 suçludur. Yaşadığınız ortam güvenli değilse ne kadar dikkat ederseniz edin başınıza bir şey gelir. Adam diyor ki on defa elimi bıçak kesti. Bir keresinde parmağım kopuyordu. Benimse aile efradımdan birinin tırnağının çizildiğini dahi görmedim. Adamın evinde iki benim evimde altı bıçak var. Neden? Bir gün evde bıçakları ortadan kaldırıyorum. Adam gördü ve güldü. Yaptığımı anlamsız buldu. Yaptığımın anlamı üstelik bir tanesi kör olan iki bıçakla adamın biri ciddi tam on defa elini kesmesiydi. Karısı ve çocukları da birkaç kez kesmişti. Daha büyük kazalar da olabilirdi.

Bize diyorlar ki hep “dikkatli ol” demiyorlar ki yaşadığın yerin güvenliğini sağla. Bir köy gördüm. Kayalıkların, uçurumun dibinde. “Yağmurda fırtınada bir gün o kayalar köyün üzerine uçar” dedim. Güldüler ve benimle alay ettiler “O kayalar üç yüz yıldır orada”  Kayalar henüz uçmadı. Ben yine hala uçabilir diyorum. Demek ki zamanı gelmemiş. Eniştem altı katlı evin çatısında büyük saksılara çiçek ekmiş. Saksıları da duvarın kenarına/üzerine serbest şekilde koymuş. Altı cadde. Torunları oynuyor. Saksılar plastik ama kocaman ve içi toprak dolu. “Düşerse tehlikeli olur” diyorum. Gülüyor “Nasıl düşecek?” Sen bile düşüyorsun, insanken diyorum. Alay ediyor “Düşse bile toprak, dağılır gider” Emin değilim.

Eşimin bacağı yandı feci şekilde. Bir ayda iki ayda zor iyileşti. Nasıl oldu? Evini taşıyan bir yaşlı kadın tanıdığına yardıma gidiyor. Taşınma hali eşyaların her biri bir tarafta. Üst üste alt alta yığılmış. Bizimki oturmuş yerleri siliyor. Meğer akıllının biri kaynar su dolu ketılı alırım diye eşyaların üzerine bırakmış. Bizimki de yaslanınca… Eşimin suçu var mı? Ne yapabilirdi? Bu durumda dikkatli olsanız ne olacak. Her an her dakika çevrenizi kontrol edemezsiniz ki. Bu durumda eşime kim diyebilir ki biraz dikkatli olsaydın.

Elbise, çuval, ıvır zıvır eşyanın üzerine kaynar su dolu ketılı koyar mısınız? Türkiye’de yaşayan her on kişiden biri bu hatayı yapar. Çünkü insanlarımıza kazaların durumdan meydana gelmediği, kişinin dikkatsizliğinden olduğu öğretilmiştir. Dik bir merdivende düşersiniz; dikkat etseniz bile. Birisinin başına bir şey gelse “Niye dikkat etmedin!” Herkes buna şartlanmış. Yaşanılan yerlerin güvenli olması önemli değilmiş biz dikkat edecekmişiz!

Öğretme yanlışı var. Dikkatli olma noktasında eğittiğiniz zaman kişi bunu çok basit bir şekilde sağına soluna bakmak şeklinde anlıyor. Dikkat et deyince sağına bakıyor soluna bakıyor. Dikkat et diye bir öğreti olmaz. Eğer sadece sağımıza solumuza bakarak kazalardan kurtulacaksak kolay. Türkiye’de halktan vazgeçtik artık, akademik ve bilimsel literatür hata ve kaza konularıyla ilgili olarak işte böylesine basit bir anlayışa sahip “Niye yaptın ulan! Dikkat etsene!...”

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..