Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '19

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Hatay–Erzin İzlenimlerim

“Hatay benim şahsi davamdır. Şakaya gelmeyeceğini bilmelisiniz.”
M. Kemal Atatürk

Öğretmen okulundan mezun olduğumuzda usulen üç il isteğinde bulunmamız istenmişti. Birinci sırada Hatay’ı yazdım. Ne ki gerçekleşmedi. Ağrı iline ilk atamam yapıldı.

Yıllar sonra Hatay’ı gezip görmeyi amaçladım. Sınırlı da olsa gerçekleştirdiğim için mutluyum! Özellikle Antakya’da yaşayan insanları sevdim! Çok ilgili ve içten buldum. Keşke tüm illerimizde yaşamını sürdüren yurttaşlarımız da bu davranışı gösterebilseler.

Edindiğim bilgi ve gözlerlerime göre; İnsanlığın gelişme sürecinde; bilimi, sanatı, kültürü, felsefeyi, inançlarla yoğurup; bunu yeme içme kültürüne nakış eden, her defasında insancıl, yeni bir yaşam sürecine, dönüştüren ve bu süreci insanlığın ortak kültürel mirasına armağan eden Antakya…

Ülkemizin kurtarıcı ve bize Türkiye Cumhuriyeti’ni armağan eden dünya lideri M. K. Atatürk bakınız nediyor: "Hatay benim şahsi meselemdir. Keyfiyeti Fransız büyükelçisine ta bidayette açıkça ifade ettim. Dünyanın bu durumunda böyle bir meselenin Türkiye ile Fransa arasında müşellah bir ihtilafa müncer olması katiyen varid değildir. Fakat ben, bunu da hesaba kattım ve kararımı vermiş bulunuyorum. Şayet ufukta bu yolda binde bir ihtimal belirse, Türkiye Cumhuriyeti Reisliğinden ve hatta Büyük Millet Meclisi azalığından da çekileceğim. Ve bir fert olarak bana iltihak edecek birkaç arkadaşla beraber Hatay'a gireceğim. Oradakilerle el ele verip mücadeleye devam edeceğim"

İşte bu inanç, azim ve kararlılık içerisinde olan Büyük Atatürk şöyle demiştir:

Ben memleketi hiçbir zaman savaşa sürüklemem, fakat Hatay meselesi benim vazgeçilmez bir davam olmuştur. Gerekirse bunu kendi başıma halletmek için zorda kalırsam hemen devlet başkanlığından ve hatta mebusluktan istifa ederim." 

***

Antakya, sadece tarih, kültür, sanat açısından değil, mutfakta da renklilik sunar. Çok önemli ve zarif bir gastronomi kentidir. Tüm bu saydığımız grupların etkilerinin dışında Osmanlı ve Fransız mutfakları da sofralara ve tatların oluşmasına renk kattığını saptamak zor değildir.

Kentin meşhur Uzunçarşısı’nda gezerken adı Antakya ile anılan künefenin yapım aşamasını da görebilirsiniz, tadabilirsiniz. Sofralar siz daha sipariş vermeden otlarla zenginleşmiş pek çok mezeyle dolar. Hiç bilmediğiniz, duymadığınız yemek ve meze adlarını duyarsınız. Her damağa hitap eden çok kültürlü ve her mutfakla yarışacak iddiada bir zenginlikle karşılaşırsınız.

Her köşede bir künefeci, her yerde kaliteli bir restoran ile damaklara şenlik yaşatıyor bu kent... Antakya merkezin biraz dışında kalan Harbiye, eski adıyla Daphne; şelaleleri, Apollon ile Daphne’nin mitolojik hikâyesi, el dokuma tezgâhlarından çıkan muhteşem kumaşlarla, saf defne sabunlarıyla, ev reçelleriyle ziyaretçilerine doğanın içinde nefes alacak bir olanak sunmaktadır.

Antik çağlarda “Doğu’nun Kraliçesi” olarak adlandırılan, eski adıyla Antiocheia; Roma ve İskenderiye’den sonra Roma İmparatorluğu’nun üçüncü önemli kentiydi. Bugünkü Antakya aslında tam da çağlar boyu çeşitli uygarlıkların yerleştiği noktanın üzerine kurulduğu için, mutlaka tarih öncesi çağlara kadar uzanan tarihini araştırmak o kadar da kolay olmamıştır. 1932-1939 yılları arasında yapılan arkeolojik kazılar sonucunda geçmişi tüm ihtişamıyla ortaya çıkmaya başlamış ve kazılarda çıkan bazı eserler ve muhteşem mozaikler günümüze kadar Antakya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmiştir.

 

Nerede kaldım ve kimlerle tanıştım:

İki gün Antakya Öğretmenevi konaklama yeri oldu. Barak havaları sanatçısı Asım Kuzuluk’un yeğeni olan Öğretmenevi Müdürü Ömer Bilgin ile tanışma ve kahvemizi yudumlarken empatik konularda söyleşme fırsatımız oldu. İçten, pratik ve işinin ehli bir eğitimci ve yönetici olarak gördüm!

Harbiye’de Grand Boğaziçi Otel’nin sahibi Muhsin Aslanyürek ile merhabalaştık. Genel Müdürü Sabahattin Nacioğlu, ilgilendi. Çayımız yudumlarken söyleşimiz sürdü. Çalışanlardan Ali Öztürk yakınlık gösterdi.

Daha önceden tanışma fırsatını bulduğumuz Perihan Çapar’ı ziyaret… Spatula ile çizdiği resimlerle adını duyuran Ressam Perihan Çapar, resim sanatına yeni bir soluk kazandırdığını gözlemledim. Spatula tekniği ile atölyesinde çizdiği resimler de beğeni topluyor.

Ancak, Belediye halk otobüsü sürücüleri, gelen yabancıları üzmektedir! Neden mi? Mevzuata göre; belli yaşın üstündeki kişiler, o yerin belediye otobüsünde seyahat ederken nüfus kimliklerini göstererek ücret ödemezler. Sürücüler, olumsuz davrandılar. Ne ki Cimer’in bu konudaki yazısını görünce seza ödememek için kabullendiler. Bu davranışın daha olumsuzu Antalya ilinde yaşanmaktadır. Belediye Başkanlarının sürücüleri bilgilendirmesi gerekir.

Erzin Hattuş’a Termal Otel’e gitmek için yolculuk başladı. Antakya’dan uzaklaştıkça insan kalitesinin de düştüğüne tanık oldum. Otel, birkaç ay önce büyük çapta bir yangın geçirmiş! Onarım ve yenileme çalışmaları sürmektedir. Ön Büro Müdürü Kazım Ertaç, Şef Selin Atay ve kat görevlisi Emine Kaya, ilgilerini ve çalışmalarını gördüklerim oldu. Büşra - Ahmet Gedik, söyleştiğim çift oldu. Çevre gezisi sırasında İçmeler’de Mustafa Yıldırım ile konuştuk.

 

                                      Neleri lezzetli buldum ve Hatay’dan neler aldım:

Künefeyi leziz buldum. Tepsi kebabı yedim ama lezizi bulamadım. Damağımı okşamadı! Yerinde yemediğim kanısındayım. Süzme yoğurt ve defne sabunu aldım. Erzin’den Dostlar Et Market’in etini leziz buldum. Burada Şef Mehmet ve Hacı Mahfuz Satık, tanıştığımız kişiler oldu İçmeler’de Mustafa Yıldırım’dan nar ekşisi aldım.

***

Hatay’ı anlatan şairlerinin dörtlükleriyle yazımı noktalamak istiyorum:

 

Hatay Defne Esintileri 

Bahar ayında, ayında başka güzelsin.
Bucak, bucak gezelim HATAY’IN.
Dudakta türkü, şarkıda gazelsin.
Yudum, yudum içelim HATAYIN.

Defne, kekik kokar mor dağları.
Mayıs ayında gel gör bağları.
Bayrak rengi çiçek açar narları.
Bir bilene soralım HATAY’IN.

Erzin’i, Dörtyol’u, gez Payas’ı.
Hilal gibi durur Kozkala’sı.
Bir bambaşkadır Atikyaylas’ı.
Mis gibi havasını çekelim HATAY’IN.

Beyaz gül olur açar pamuğu.
Yeşilin her tonuna iyice bandığı.
Limon, portakalın dala konduğu.
Sulu, sulusunu seçelim HATAY’IN.

İskenderun’da mavidir deniz.
'Gelom' demesiyle anlarız biz.
İnan Belen’de gezilmez sensiz.
Neyi eksik gel soralım HATAY’IN.

Durma gel gör Kırıkhan’ı.
Buğdayı, pamuğu sular ovayı.
Reyhanlı’da çeksen halayı.
Davulu sazı görelim HATAY’IN.

Hassa’nın vardır güzel bağları.
Baharda mor, mor dağları.
Papatya, gelincik süsler yolları.
Tutam, tutam derelim HATAYI’N.

Kumlu’nun arpa, buğday zamanı.
Çok insanı yakar güzel Suzan’ı.
Saza başa vurur aşık ozanı.
Barak havasını çalalım HATAY’IN.

Zeytin deposu Altınözü’nü.
Mevlam ayırmasın Hatay’dan bizi,
Sünme peynirinden ayırma gözünü.
Örgü, örgü süzelim HATAYI’N

Samandağı denize yaslanır.
Güneş vurdukça pusu uslanır.
Güzelleri bambaşka süslenir.
Siyah sürmesini çekelim HATAY’IN.

Hadi sende gel Hatayı gezelim.
Parkı, Harbiye’yi görelim.
Peynirli künefeye el sürelim.
Kaşık, kaşık yutalım HATAY’IN.

Ozan KALKANIM Yayladağlıyım.
Bayraktaki al kana sevdalıyım.
Hem Edirne, hem Vanlıyım.
Akdeniz’deki yerini görelim HATAY'IN...

                                                                     (28 Mart 2007)

                                                                     Muzaffer Kalkan

                                                                                           ***

Gelin Gezin Bizim Hatay Elini

Gevurdağlarının yamacındayım
Künefe işinde ben bir ustayım
Amik’te yetişir darım, buğdayım
Gelin gezin bizim Hatay elini

Gelen misafire hoş geldin deriz
Neyimiz var ise ikram ederiz
Dostluk tarlasına sevgi ekeriz
Gelin gezin bizim Hatay elini

Aynı topraktanız, aynı gardaşız
Yolda bırakmayız gerçek yoldaşız
Aşk ilen yoğrulmuşuz, gönüldaşız
Gelin gezin bizim Hatay elini

Üç mahsul verir on iki ayımız
Rahmet pınarıdır topraklarımız
Ekşimiz, tatlımız, zeytinyağımız
Gelin gezin bizim Hatay elini

Bir gün içinde dört mevsim yaşarız
Belen’de buyarken, Kumlu’da yanarız
Hepimiz tek mevsim, aynı baharız
Gelin gezin bizim Hatay elini

Bayezid Bistami, Habibi Neccar
İman deniziyle kalbini açar
İlmine sarılan huzurdan uçar
Gelin gezin bizim Hatay elini

Tepsi kebabıyla buluşmak için
Gizli sokaklarda dolaşmak için
Tarihle kaynaşmak, koklaşmak için
Gelin gezin bizim Hatay elini

Yüzmek istiyorsan denizimiz var
Kaplumbağamız var, Karettamız var
İnci kefalimiz, balığımız var
Gelin gezin bizim Hatay elini

Üzüm dolu şu Hassa’nın bağları
Zeytinle kaplı leçesi, dağları
Çardak suyu kıskandırır balları
Gelin gezin bizim Hatay elini

Defne, Samandağı, Yayladağı
Buralar defnenin, harın ocağı
Mis kokusu sanki ana kucağı
Gelin gezin bizim Hatay elini

Reyhanlı, Yayladağı, Altınözü
Tandır fırınları lezzetin özü
Biberli dillenir, söyler son sözü
Gelin gezin bizim Hatay elini

Ne güzel olur Kırıkhan Kavunu
İster dilip ye, ister iç suyunu
İşte halay, “Dön Kırıkhan Oyunu”
Gelin gezin bizim Hatay elini

İskenderun, Payas, Dörtyol, Erzin’im
Kaplıcam, denizim, dönerim, incirim
Arsuz’um plajım, deniz meltemim
Gelin gezin bizim Hatay elini

Her çeşit meyve yaylalarımızda
Köylü ter döker ovalarımızda
Kekik kokuları dağlarımızda
Gelin gezin bizim Hatay elini

Hataya sevdamız bitmez, tükenmez
Aşık, aşkını anlatmayı bilmez
Burayı görmeyen yaşadım demez
Gelin gezin bizim Hatay elini

Üç din burada ve tarihi şehir
Antakya’da deli, Asi bir nehir
Tez eyle yarenim, eyleme tehir
Gelin gezin bizim Hatay elini

Tarih, kültür ve medeniyetimiz
Davulla zurnamız, kamış neyimiz
Halay başı çeker ağamız, beyimiz
Gelin gezin bizim Hatay elini

Elvan çeşit yemekler, eşsiz tatlar
Tatlılar, tuzlular, kağıt kebaplar
Bu şehir huzuru ikiye katlar
Gelin gezin bizim Hatay elini

Silinmemiş ilk çağların izleri
Tarih saklıyor mabetleri, inleri
Bağrına basmış farklı dinleri
Gelin gezin bizim Hatay elini

Hangi güzelliği anlatsam, bitmez
Anlatmaya gücüm, kuvvetim yetmez
Şiirim, sözlerim yeterli gelmez
Gelin gezin bizim Hatay elini

Amanos, Nurdağı, Gevurdağları
Eteğine serpilmiş mor sümbülleri
Sonraya bırakıp diğer illeri
Gelin gezin bizim Hatay elini

Barış, dostluk ve kardeşlik için
Yeni bir hazine keşfetmek için
Gözünü gönlünü hoş tutmak için
Gelin gezin bizim Hatay elini...

    Hüseyin KURT (hatayi31)

                        *

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..