Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '21

 
Kategori
Anılar
 

HATIRALAR GETİRDİM SANA

Sevgili günlük,

Kapattım gözlerimi, giydim pabuçlarımı küçük bir gezintiye çıktım. Seni de unutmadım, çok uzak diyarlardan zamanın birinden güzel mi güzel hatıralar getirdim sana. Yılın önemi yok, nasılsa benim için güzellik dedin mi, hep iki binlerden öncesini işaret eder takvim. Eskilerden bir gün yani... Aylardan mayıs, günlerden pazar, mutlu mesut zamanlar...

Güzel ülkemin, sımsıcak mahallelerinden birindeydim bugün. Taş sokaklar, yeni asılmış mis gibi çarşafların kokusu, tek ya da ikişer katlı rengarenk boyalı, kimi kireçle sıvanmış şirin evler, evlerin önünde nazlı nazlı salınıp giden hanımeliyle, asmalar ve merhametle doyurulup sulanan kediler karşıladı beni... Şirindi yuvalar, gökdelenlerin o soğuk no frost buzdolabı görüntüsü yoktu anlayacağın ah bir görsen hayran kalırdın.

Köşe başlarında, kiminin parmağına çeyizlik dantel ipi, kiminin boynuna yün ip dolanmış harıl harıl dantel örneği çıkaran ve kesme şeker örneğinden torununa yelek ören mahallenin büyükleri, hatırnaz teyzelerle selamlaştım önce. Kan kana, can cana hoş sohbettelerdi her biri. Şimdiki zamanın getirdiği yorgunluklardan yüzümüze yapışan asık suratlar, bezgin çatık kaşlar yoktu. Her şeye rağmen gülüyordu yüzleri, ah zaman alacağın olsun az şey götürmedin bizden...  

Az ötede güzelim hanımelinin yamacında ayak ipi atlayan bal böcekleri vardı. Ayaklarında lastik sandaletler, üzerlerinde annelerinin göz nuruyla diktiği çiçekli elbiseler...

Sonra mahalle bakkalının renk renk top fileleri asılmış duvarının önünde "Aldım verdim ben seni yendim" tekerlemesiyle takım kurma telaşında olan, kısa pantolonlu haylaz uğur böcekleriyle karşılaştım. Hey gidi çocukluk diye geçirdim içimden.

Herevelazımgillerden minnoşlar vardı yanlarında bir de... Yüzlerine baktın mı hemen gülümseten. Boylarına bakmadan "Ben de top oynayacağım bana ne" nidalarıyla, kıymetli tenorlarımıza rakip, ağlarken serenad yapmayı başaran küçükler, abilerinin tatlı kuyrukları... Cıvıl cıvıldı sokaklar, in cin değil çocuklar top oynuyordu anlayacağın. 

Evler yakın ve alçak olduğundan yemek kokuları mahalleyi sarınca, "Kokmuştur" söylemiyle ellerinde birer tabak, varı yoğu paylaşan anneler geçiyordu önümden. Komşuluğun, kardeşliğin ne demek olduğunu bilen... İçten, samimi, gözleri gülen... Haset, nefret bilmeyen... Kimse kimseye tepeden bakmıyordu  şahit olmanı öyle isterdim ki, imrenirdin görsen...

Bende hatıralar bitmez, sana getirdiğim hatıralarda daha ne güzellikler var da onları da sonraki bir zamana saklıyorum. Özleyince yad ederiz yine olmaz mı? Olur olur, saklayalım samanı gelir zamanı...

Sen şimdi merak da edersin, ne oldu da bir anda gözlerini kapatıp pabuçlarını giyip taaa tek katlı evlere eski güzelliklere gidiverdin diye. Ne mi oldu? Üçüncü sayfa haberleri bunalttı, üzdü, kırdı geçti...  Çünkü merhamet, sevgi, saygı, hoşgörü temelli bitti.

Beşinci sayfa dedi ki "Aç kalan kurtlar, çakallar şehire indi..." Ne münasebet efendim. Aç kurtlar şehre inmedi, şehir ayaklarına gidip evlerinden etti. Gelen onlar değil biz onlara gittik. Aç insanoğlu gözü doymadığından dağın eteklerini bile parselledi. Neymiş aç kurtlar şehre inmiş miş...

Söyleyeceklerim bu kadar sevgili günlükçüm hiiiç başka da bir şey demeyeceğim... Gittim, gezdim, gördüm rahatladım. Sonra kendi kendime dedim ki, boşver sen zamana uyma...Öyle işte. Bari hatıralarda biraz nefes aldım. Haydi kal sağlıcakla, iyilikle, güzellikle, dostlukla...

 

SİBEL YILMAZ 

 

 
Toplam blog
: 145
: 716
Kayıt tarihi
: 22.02.18
 
 

1978 Bursa doğumlu. Kelimelerin Dansı ve Kırmızı Vosvos kitaplarının yazanı. Eşi ve kızları olmaz..