Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '07

 
Kategori
Çocuk Psikolojisi
 

Hayalleri sentetikleşen çocuklarımız

Hayalleri sentetikleşen çocuklarımız
 

“Baba bana beyefendi de”

Son birkaç gündür oğlumu uyandırma esnasında, başı yatağa gömülü ve hala yarı uykulu iken benden ricası bu. Zannedersem, daha önceki günlerin birisinde onu uyandırmaya çalışırken “uyan artık beyefendi” cümlesini kullanmıştım. Oradan aklında kalmış olacak ki, artık her sabah aynı kelimeyi duymak istiyor. Yani beyefendi olmaya şimdiden oldukça istekli bir oğlum var anlayacağınız.

Bu uyandırma mevzuu, bir yanıyla son derece iç burucu ve kahredici bir olay. Çünkü henüz 2,5 yaşında olan bir çocuğa kendi yaşam kalıbımızı dayatmış oluyoruz. Bizim işe gitme vaktimiz onunda kreşe gitme saati olmuş oluyor. Geceleyin genellikle bizimle aynı saatlerde yatağa giren, hatta daha geç uyumak için türlü numaralar çeviren oğlum, ertesi sabah bizimle birlikte uyanarak, erişkin insanların uyku standardını şimdiden yakalamış oldu. Gerçi ninesinde öğleden sonra uyuduğu 2-3 saatlik bir uykusu mevcut ama benimde imkanım olsa aynı zaman diliminde ve aynı sürede uykuyu kolaylıkla uyuyabileceğimi, hatta bunun geceki uyku rejimimde bir değişikliğe yol açmayacağını kolaylıkla söyleyebilirim.

Bu, günümüzde çocukların kendilerine özgü bir yaşam tarzının mevcut olmadığının da göstergesi aslında. Artık Adile Naşit’in Hikayeci Teyze programından sonra yatağa girip yatan ve hayatın tüm çilesinden muaf, herhangi bir kaygı taşımadan sabahları istediği vakte kadar uyuyan çocuklar gittikçe azalıyor. Annesi ve babası çalışan çocuklar, ister istemez ebeveynlerinin günlük takvimine uyum sağlamak zorunda kalıyorlar.

Bunun ne kadar doğru ve yanlış olduğunu tartmak elbette mümkün değil. Çocuğun hayatla dalga geçme hakkının elinden alındığı ve hayatı fazlası ile ciddiye almasının talep edildiği bu düzen, erken olgunlaşan ama beraberinde erken yaşlanan bir nesil meydana getiriyor.

Çocukları erkenden olgunlaştıran tek şey, büyüklerin hayat disiplinine erkenden dahil olmaları değil elbette. Bununla birlikte aklın gerçekliği de, onların basit zihin dünyasını erken yaşlardan itibaren sarıp sarmalamaya başlıyor. Hayalin saflığına gerçeğin lekesi fazlası ile bulaşıyor.

Oğlumu şu sıralar okuduğum hikâyelerden çok, gördüğü ve yaşadığı aksiyon olayları etkiliyor ve günlerce diline doluyor. Gördüğü bir kaza sahnesi, sokakta oynayan çocukların kavgası, düşmüş ve yaralanmış bir insan görüntüsü, farklı bir tür köpek, irice bir kamyon onu fazlası ile hayrete düşürüyor. Oysa normalde bu yaş devresinde uçan süpürgenin, arabaya dönüşen bal kabağının, altın yumurtlayan tavuğun, sihirli lambanın ilgisini çekmesi gerekirken, onlar için süpürge basit bir temizlik aracı, balkabağı tatlısı lezzetli olmayan bir sebze, tavuk her sabah yenilen yumurtanın sorumlusu olan kanatlı ama uçamayan bir kuş türü, lamba ise yalnızca salon vitrinlerinde yer alan bir süs malzemesi durumunda.

Çocuklar günümüzde hayal dünyasından reel dünyaya son derece hızlı bir geçiş yaşıyorlar. Oysa benim ve zannedersem daha önceki kuşakların bir hayal cenneti yaşama süresi oldukça uzundu. Hayatın gerçekleri ile temas etmemiz daha uzun bir süre alıyordu.

Geçenlerde bir arkadaşım, günümüz çocuklarının da kendince bir hayal dünyasını olduğunu süperman ve örümcek adam gibi özel yetenekleri olan kahramanlara sahip olduklarını söyledi. Ancak ben, söz konusu kahramanlar ne kadar özel yeteneklere de sahip olsalar, insan aklını ikna etmeye yönelik güçlü bir alt hikâyeye sahip olduklarını, birisinin başka bir gezegenden gelen bir yaratık, diğerinin ise kimyasallarla temas etmiş bir örümcek ısırığının mağduru basit bir insan olduğunu söyledim. Yani hayal olduğu iddia edilen hikâyelerin gerçekle kurdukları bağ oldukça fazla. Söz konusu karakterler, masalların akıldan muaf olan hayalciliğin eseri değil. Günümüzün süper kahramanları, ne lambadan çıkıp her dileği yerine getiren cin, ne de en çaresiz zamanda ortaya çıkan ve her istenileni gerçekleştiren periler. Onlar daha çok, günümüzde giderek sentetikleşen yaşamın, hayallere de sirayet etmiş hali.

Artık çocuklarımız katıksız ve saf hayallere sahip değiller ne yazık ki. Kriptonit taşıyla güçlerini kaybeden, yapay örümcek ağları kısıtlı oan, sevgilileri kendilerine karşı şantaj malzemesi olarak kullanılabilen ve zaman zaman ruhsal bunalımlara düşen kahramanları var çocuklarımızın. Bizlerin dünyayı yaşanılmaz kılan malzemelerimiz olan düşman, strateji, taktik, vizyon, imaj kavramları ile oldukça küçük yaşlarda tanışıyorlar artık.

Ve belki de bu yüzden biran önce “beyefendi” olmak istiyorlar.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..