Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayat bayram olsa

Hayat bayram olsa
 

"Harf özgürlük sever. Harf sonsuzluk sever. Kapılar, pencereler açık olsun ister. Püfür püfür essin yel. Dört bucak yedi iklim sonsuzluk ister kelimeler. Ne kutu, ne çekmece, ne sandık yeter. İnan ki havasız kalır i, ilham perisi kapatıldığı yerde. Kanatları solar, benzi atar. Sen aç ruhunun kapılarını. Paylaş yazdıklarını cümle mahlûkatla. Aç kendini kâinata.”

Demiş Elif Şafak Firarperest te. Tam da bu ikilemleri yaşarken kendi içimde, söyledikleri pek bir değerliydi. Kendi çapımda bir şeyler karaladığımdan beri yine kendimde aşamadığım sorun bu! Öyle bir sorun ki bunu düşünmekten bir an olsun alıkoyamıyorum kendimi. “özgür değilsin yazılarında. Bırak, kasma kendini! Bağır çağır… Senin yazdıklarınla şekillenecek bir dünya orası.” Der yazılarımı okuyan herhangi bir arkadaşım. Nasıl aşacağım bu engeli? Kendimi engellemem neden? Zihnim çözümler üretmeye çalışıyor kendince. Ona bile sınır koyuyor bir yerde. Kendimi özgürlüğümden alıkoymam neden?

Oysa Şafak:”kanat yaparsın harflerden… Uçarsın uçabildiğince…” dememiş miydi?

Yazmak; bende çağrıştırdıkları pek bir kıymetli. Geniş, kocaman bir dünya orası. Renk renk, yazdıkça renklenecek. Her insanın farklıdır rengi. Yalnızlıkları, özlemleri, yaşadıkları… Farklı farklı yazmalar çıkar ortaya. Bakış açısı denen şey insanların yaşam deneyimleridir en nihayetinde. Aynı duygulara, yaşantılara ortaklık da olur o dünyada. O vakit de farklılıkların birleştirdiği aynılıklar çıkar ortaya. Şüphe yok ki bu aynılıklar duygularıdır insanların. İnsanca duyguları.

Yine Elif Şafak diyor ki; daha çok kadının yazılı kültüre girmesi, kalem ehli olması o toplumu geliştirir. Bu dediğine sonsuz desteğimi, yine yazarak göstermek en iyisi. Sürekli yazmak, kendini değiştirmek sonrasında dünyayı. Yine o dünyanın bilinmezliklerine dokunmak, belki de hiç keşfedilmemişin şerefine nail olmak, haz almak, mutlu olmak, korkmamak, sevmek, sevilmek sonra. Nefes aldığın sürece devam edecek sonsuz bir keşif bu. Kimi zaman nefes almana yarayan. Gezecek ve göreceksin o dünyayı sonra yazmak o dünyayı… Oh be! Keyiflendim bir an. Sahi ya kalemim, sen olmazsan ne yaparım ben? Tüm sıradanlıklardan kurtulup koşuyorum sana adeta. Peşi sıra düşüncelerim. Hüzünlü, heyecanlı, umut dolu, sıkılmış, âşık olmuş, kimi zaman saçmalayan, asık suratlı, çoğu zaman hümanist… Geliyorlar arkamdan…

Acaba olur mu benim de bir kitabım? Şöyle Elif Şafak ın AŞK romanını önünde tuttuğu be yine kitabına aşk ile bakması. Umut ederim… Hayali bile güzel. Bir roman düşünün ki hayatlara etki eden. Seni silkeleyen, kendine gel dedirten. Daha yapacak çok şeyimiz var seninle, mantıklı ol, bırakma kendini… Bir roman ki aşk dolu, hüzün dolu, hayat dolu, ümit dolu…

Birbirinden kopuk kopuk düşünceleri anlatıyor olsam da şimdi, zihnimin de bu yönde bir eğilim gösterdiğini belirtmek isterim. Olsun, böyle kopuk olsun. Bir konusu olmasın, bir başlığı da. Edebi kaygısı çok bir yazı belli ki. Bir mahlas mı bulsam kendime ne? Özgürlüğe mahkûm edeceğim kendimi. Bunu bile yaparken yazılarımda hissettirmeyi denemiyorum da özgür olacağım deyip hiç aracısız veriyorum mesajı sevgili okura. Yani o derece özgürüm sevgili okur!

Final sınavlarımın gelmesine yakın pek bir okuyup yazar oldum. Aman gelme der gibi kaldırmışım ellerimi de bırak doya doya okuyayım kitaplarımı, diyorum sınavlara. Edebiyat dolu olsun her yanım. Açtığım her çekmecede okunacak bir kitap, bir iki sayfa yazı. Renkli renkli kalemler, gazeteler, dergiler, karikatürler ile karşılaşayım. Dur be sınavlarım, gelme üstüme! Okunacak, yazılacak çok şey var daha, söylenecek çok söz var. Elimde bir roman kendi âleminde gezip durmaktayım. Hele ki şu sıralar verimli okumanın sırlarına erişmişim, okur dururum. Biri biter, diğerini almaya heves ederim. Sonra gider alırım. Herhangi bir kitapçının herhangi bir rafında beni bekler durur. Alırım, atarım tarihini açtığım ilk sayfaya. Sonra karalarım o günkü ruh halime yönelik bir şeyler yine açtığım o ilk sayfaya. Okuyarak, dâhil olmak istediğim dünyaya bırakıyorum kendimi. Bir parçası olmak istediğim dünyanın. O zaman alıp götürüyorsun beni bulunduğum andan, güzelliklerle karşılaştırıyorsun. Estiriyorsun yüreğime olumluyu. Bir şeyler fısıldıyorsun kulağıma: “hoşça kal! Görüşürüz bir daha ki sefere. Sana gösterdiklerimizi özümse…” sabah açıyorum gözlerimi, yine dalmışım uykuya, üstümde bir yorgan olur. Evdeysem, annem atmıştır üstüme. Şimdi annem yok yanımda. Ama yine bir okuma sonrası dalmışken uykuya, açarım gözlerimi sabaha, yine üstümde bir yorgan olur. Oda arkadaşlarımın Candaş halleridir bana. Anlarım…

Mekânlar değişir, bulunduğun zaman. Her şey değişir. Fakat değişen anları anlamlandıran; şüphesiz ki insanlar. Yaptıkları, ettikleri. Bir şarkı yapar besteler müzisyen, severek dinlersin, başka insanlarla dinlersin, birlikte seversiniz, bir anısı olur o şarkının. Sonra zaman geçer, duyarsın bir yerde, anısı canlanıverir yaşanmışlıkların… İnsanın insana etkisinin bariz bir örneği; belki de en basit örneği.

Yeni bir yıla gireceğiz saatler sonra. Haydi bakalım… 2010 nasıl geçmiş, yaşanan olaylar nelermiş, siyasi arenada neler yaşanmış geride bıraktığımız bir sene içerisinde. En çok hangi diziler izlenmiş, en çok hangi ünlünün haberi yapılmış, yılın en iyi antrenörü, sporcusu, dinleneni, izleneni nelermiş? 2010 profilini yayınlar ülkemin televizyonları. Biri de çıkıp demez ki, son bir yıl içerisinde ne kadar demokratikleştik, laikleştik? İnsan hakları çerçevesinde kaç adım attık, iki taraflı olarak kaç kişiyi öldürdük, öldürüldük? Kaç defa değiştirdik sistemi? Geçebildik mi çocuk istismarının önüne? İfade edebildiler mi gençler kendilerini özgürce? Neye evet dedik, neye hayır? Neyi boykot ettik? Niye ettik? Her açıdan bir zenginlik yüklenmiş ülkeme. Olayı çok… Yeni bir yıl! Umut dolu, iyi dilekleri çok. Peki, hayat o dilekleri kabul edecek kadar iyi niyetli mi? Bir sor bakalım? Eee hayat ne diyorsun bu konuda?

— bilmem, keyfime bakar o iş. Bir gün kızar beriki gün bağrıma basar da severim sizi. Bir gün olabildiğine üzüntülere boğarken, diğer gün mutluluktan basamaz olursunuz yerlere. Bazen unutuveririm sizi. Yalnız olduğunuzu hissettiririm, bir de bakmışsın ki etrafın kalabalıklaşmış anmaya vakit kalmaz o kelimeyi. Yani anlayacağın deliyim ben, ne yapacağımı ben bile kestiremezken nasıl olur da verebilirim ki talimatları size. Zaten nankörsünüz. Mutlu olduğunuz an unutuverirsiniz beni. Bir mutsuz olmaya görün dolarsınız dilinize. Eh be hayat alacağın olsun, neden be hayat neden? Yok, bu serzenişlerin sonu.

E duydunuz, görüyorsunuz işte! Bizim bu hayatla derdimiz çok. Ser verip sır vermiyor. O zaman biz de ne yapacağız? Söyleyeyim: evrene pozitif sinyaller gönderelim ki bize geri dönüşleri de pozitif yönde olsun. Yeni bir yıla ailemden uzakta gelecek yılın neler getireceğinden herkes gibi bihaber girmekteyim. Mutluluktan uçtuğum bir yılbaşı gecesinin hemen ertesi gününde başıma bir şey gelmeyeceği ne malum. İşte bu yüzden korkuyoruz ya gelecekten. Sevdiklerimize bir şey olacağı ya da bize olacak düşüncesi kaygılandırıyor bizi. Ben senden ne istiyorum peki söyleyeyim: 10 dan geriye doğru sıralıyorum isteklerimi. Ya da girmesem mi şu 2011 yılına. 2010 daha havalı duruyordu sanki. 10.10.2010, şimdi ise 11.11.2011 i mi bekleyeceğiz. İnsanlar neden evlenirler böyle günlerde hiç anlamış değilim. Ablam 4.4.2004 te evlenmişti ne yani dört dörtlük bir evliliği mi olacak şimdi. Neyse bu konulara neden girdim yok bir fikrim. En iyisi bir çizgi çekmek eski yıl ile yeni yıl arasına, sonra o çizgide durabilmek fütursuzca. Arafta olmak gibi. Kendini soyutlayamadığı bir yıl ile dâhil edemediği yıl arasında kalan kararsız bir ruh hali. Ben gelmiyorum hayat, sen devam et bensiz…

O kadar da karamsar olmayayım. Şöyle güzel güzel dileklerimi sunayım da bizim yeni yıla, sıvışayım aradan. Özgürlüğün de bu kadarı! Yeni yılda:

10- çorak bir halde bulunan, neredeyse bozkır bitki örtüsüne sahip diye hafiften ikna olduğum kampusumun içinin yeşillendirilmesini istiyorum.(çölde hissetmeyeyim kendimi, sonra bahtsız bedevi. Sana sesleniyorum TEMA cığım!)

9- ısınma sen de artık be küre! Moralimi bozuyorsun, doğaya aykırı işler yapıyorsun. Bilmem alakasız yerlere kar, alakasız yerlere güneşini bırakıyorsun. Karar ver artık, biz ne yaptık sana böyle?

8- bir gitar istiyorum, sonrasında keman, bir sonrası yandan flüt, beriki bağlama… bir enstrüman çalmalıyım.( güzel söyleyemediğimden)

7- ey barış, ey demokrasi, ey insan hakları, ey özgürlük! Sağanak sağanak yağ ülkemin üstüne. Islat onu, arıt ruhumuzu, dinle hep bir ağızdan söylediğimiz barış türkülerini. Sen de eşlik et bize. Hep halkların kardeşliği mi olacak? Yaşasın halkların sevgililiği!

6- daha çok yaz ELİF ŞAFAK…

5- ey yeni yıl! Kalemime kuvvet, gözlerime şifa, cebime kitaplarıma yetecek kadar para, koluma bir dost, yüreğime tüm insanları anlayabilecek bir derinlik ve aşk, ruhuma özgürlük, ideallerimi gerçekleştirme yolunda az bir şey kolaylık, en güzelinden bir mutluluk, en tatlısından yeni bir yeğen( kız olacak Gülten anlam için=) ver. Ve bunu arkandan gelen yıllara da giderken tembihle…

4- en pratiğinden sosyolojik bir bakış açısı kazanayım da, notlarım yükselsin, entelektüel bağlamda gelişim göstereyim. Ve en kısa zamanda şu kampuse gazete sabah erkenden gelsin. 2011 yılına gireceğiz de bu ne iştir ya. Akşam beş gibi gelen gazete, bir hışımla da bitmekte…

3- yeni yıl gül ablamı, can ablamı mutlu etsin artık! Hayatı boyunca tüm güzellikleri yine en güzel bir şekilde yaşamış olan güzel ablamın kalbine bir aşk, koluna bir eş, kucağına da bir çocuk bıraksın. Ve ben dokuzuncu kez teyze olabileyim…

2- annem- babam… Kadın altmış altı yaşında, erkek yetmiş bir… Bu uzun ömürlerine koca bir aşk sığdırmış annem ve babama Allah nice güzel, sağlıklı, uzun ömürler versin… Herkese versin…

Veeeeeeeeee

1- ne isteyeyim ki bilemedim. Sonuncusunu tasarlamadım kafamda. Şimdi kendime bir şeyler istesem çıkacak egoistliğim ortaya. Peki peki sonuncusu tüm dünya için olsun. Ne olur artık dünya daha yaşanılır bir yer olsun. İnsanlar birbirlerini öldürmesin. Gelirse başına bir dert kaderden gelsin. Açlıktan kimse ölmesin, sömürülmesin. Çocuklar okusun, yazsın, çalıştırılmasın. Erken yaşta evlendirilmesinler. Cehalet alt yapılı her şeyi bilgiyle ortadan kaldıralım, öğrenme ile.. o güce inanalım. İnsanlar mutlu olsun. Yeni yıl huzuru getirsin en çok da ülkeme. Sevgiyi getirsin. Güneşli güzel günleri…

Dışarıda hoyrat bir rüzgar esip durmakta. Saat gece yarısı, 4 e gelmekte. Yarın dersim var erkenden, gözümde bir damla uyku yok. Bu dileklerimi ilettim rüzgara. Hoyratça esti, belli ki kış çetin geçecek. Aldı götürdü gecenin karanlığında. Hadi bakalım yeni yıl, bunları kabul edersen varım seninle yeni, güzel bir yıla…

Ruhum özgür bırak artık kendini!

Korkulacak şey değil özgürlük,

Aksine uğrunda savaşılacak bir şey...

 
Toplam blog
: 16
: 643
Kayıt tarihi
: 23.06.10
 
 

Muş doğumlu, 20 yaşında daha çömez bir yazarım... Hem ben sadece yazarım... Öyle bir tutku ki yaz..