Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '07

 
Kategori
İnançlar
 

Hayat okulu

Hayat okulu
 

"Allah" Hayatımın her anında, yanımda benimle olduğunu bildiğim, varlığını hissederek huzur dolduğum, küçücük bir çocuğun annesiyle kavga edişi gibi küstüğüm, barıştığım, yalvardığım, özlediğim, gösterdiği mucizelerle beni hep utandıran, hamd-ü senalarla bağışlanma dilediğim, benim diye bildiğim en gerçek varlığım, yana-yana aradığım, gah bulduğum, gah erişemediğim, ona varacağım zaman geldiğinde hiç korkmadan koşa-koşa gideceğim, tek kapım, tek dostum, tek düşünenim, ondan gayrısında bulamadığım huzurum, mutluluğum RABBİM BENİM!

Çocukluğumdan itibaren o kadar beraberiz ki, o kadar benim ki, tüm yaşananların hayal olup gittiği bu sırlarla dolu alemde; yegane var olan tek gerçeksin sen. Bana yaşattığın her an için şükürler olsun, yüreğimi ısıtan sımsıcak sevgini ebediyyen benden alma ne olur Rabbim!

6-7 yaşlarımda rahmetli anneannemle Ramazan günleri teravih namazlarına giderdik Cıncıklı Cami'ye. Mahallenin tüm kadınları, o büyüdükçe hiç yaşayamadığım huşu ile sessiz ve yavaş yavaş dolarlardı camiye. Onlar namazlarını kılarken, ben caminin mis gibi kokan mistik kokusuyla bir süre sonra uykuya dalardım. Şimdi, o uykulardan sadece bir tanesini uyumak için neler vermezdim.. Namaz çıkışı uyandırılır, istemeye istemeye kalkardım. Anneannem Ahışıklar ocağından, evliya sülalesinden çok mübarek bir insandı. Şimdi "bioenerji" diye tanımlanan çok etkili bir enerjisi vardı. Eskilerin "Çarpılmış" diye safça ad koydukları yüz felci olan insanlar bize gelirlerdi. Anneannem üç gün onları okurdu ve gerçekten o insan iyileşirdi. Bir keresinde, ağzı sol kulağına kadar büzülmüş bir adam getirdiler, ben çok korkmuştum. Anneannem onu da üç gün okudu, ertesi gün adamın teşekkürleri bitmiyordu. Anneannemin ellerini defalarca öpüyor, dile benden ne dilersen diyordu. Canım anneannem, bakkaldan akide şekeri alıp çocuklara dağıtmasını istedi. Tedavisinin ücreti buydu, şimdiki din bezirganlarını gördükçe..

İnanç, insanları ruhen ve fikren sağlıklı kılan en önemli ve gerekli unsurlardan biridir. Her insan, kendisine nasip edildiği ölçüde hisseder ve yaşar bunu, kesinlikle böyle olduğuna inanıyorum. Yaradan ile yaratılanın arasına girmeye çalışanların, bu beyhude imkansızlığı anlayamadığından değil, mutlaka çıkarları adına böyle bir eylemde bulunduklarına inanıyorum. Gerçekten Allah yolunda, kendini o yola adamış mümtaz ve değerli tüm insanları tenzih ediyorum. Osmanlı zamanında, dönemin padişahı güney illerimizden birinden Medine'ye, sevgili peygamberimizin kabrinin bulunduğu yere kadar demiryolu döşetmiş. Ülkeden insanlar daha çok gidebilsinler diye. Medine'ye 50 km. geriden, raylara ceylan derisi döşemişler ki, mübarek tren sesinden rahatsız olmasın diye. O devirde, dinimize ve dinimizin peygamberine gösterilen özene bakın. Eğer şimdi bizler, İslam dinini sahiplenip, bu sahte softa ve din bezirganlarına bırakmasaydık, bugün bu kadar uğraşmayacaktık cehaletle, yobazlıkla.

Tüm yabancı film ve benzeri yapımlarda, mutlaka kiliselerini, dini adetlerini bir şekilde kullanırlar. Aile yemeğe oturur, tanrıya şükür duaları yaparlar. Tertemiz giysileriyle kiliselerinde izleriz onları. Ama bizde, böyle şeyler nedense yadırganır. Biz aydınlar, dinimize sahip çıkmadığımız sürece meydan bu din tüccarlarında kalacaktır, halkımzın tertemiz inançlarıyla istedikleri gibi rant sağlamayı sürdüreceklerdir. Hep dikkat ederim, Cuma namazları çok özel ve önemlidir. Bu güzel ibadete tüm aydınlarımız katılsalar, bu bizim de dinimiz, yeter artık tekelinizde tuttuğunuz mesajı verseler ne olur?

Sevgili Nazım Hikmet'in gizlice bayram ve cuma namazlarına gittiğini okumuş, mutlu olmuştum. Şüphesiz, yaşam biçimi ve yüreklerindeki dürüst Allah sevgisiyle yaşayan nice aydın insanımız var. Dinimizi daha çok sahiplenmek, yobazca yaşayan nice cehaletle kuşatılmış insanlara örnek olmaz mı? Onlardan birinin kafasında ışık yaksak, din tacirlerinden kurtulmalarına vesile olmaz mıyız?Ben, kendi adıma çalıştığım her yerde bu gayretin içinde oldum. Mutlaka, faydalı olduğuma inanıyorum. Diyarbakır'da çalışırken, ev sahibimizin 3 kızı vardı. Çok sevdiğim, tertemiz bir aileydi. Kızlardan birinin bir gece aniden ayakları tutulmuş, yürüyemez olmuştu. Doktora götürdük, ilaçlar alındı. Kız on gün hiç ayağa kalkamadı. Yakınlarda bir "Ziyaret" adı verilen bir evliya mezarı olduğunu, oraya gideceklerini söylediler. Ben de geleyim, dua ederim dedim. Sabah kalktık, hazırlandık. Anneleri, benim pantolon ile oraya gitmemi istememiş, kocasıyla tartışmışlar. Neticede gittik, ben mezarın başında uzun uzun dua ettim. Geri döndük, ertesi sabah ben uyuyorken anneleri ağlaya ağlaya geldi yanıma. Israrla onu affetmemi, çok günahımı aldığını söylüyordu. -Dur teyze ne oldu anlat dedim. Rüyasında, gittiğimiz mezarın başında benim bembeyaz giysilerle kocaman bir kitabı okuduğumu, ben bitirince kızının birden bire ayağa fırladığını, sevinçle boynuma sarılıp teşekkür ettiğini anlattı. -Ben senin o kılıkta mezara gidersem, ordaki mübareğin kızını iyileştirmeyeceğini düşündüğünü, oysa rüyasında ne büyük bir günaha girdiğinin kendisine ayan olduğunu söyledi. Kız üç gün sonra gerçekten iyileşti. Şüphesiz doğrusunu Allah bilir; ama kimse hakkında emin olmadan kötü düşünmememiz gerektiği zaten insan olmanın özelliği değil midir?

Tüm hayatımda, sayısız olağanüstü güzellikleri bana yaşatan yüce Allahıma daima şükür ve sevgi dolu yaşadım, yaşayacağım. Sevgi ile..

 
Toplam blog
: 95
: 736
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Emekli öğretmenim, 52 yıllık hayatımdan amatör mizah, bağlama, sürrealist resimler, yitikler, sev..