Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '13

 
Kategori
Deneme
 

Hayat sonsuzluktan bir güne

Hayat sonsuzluktan bir güne
 

Eternitiy and aDay filminden ilhamla(resim alıntıdır.)


Düşünebildiğin kadar mı varsın?

Hissedebildiğin kadar mı?

Zor dediğin nedir ve zordan kaçışın nasıl olur? Hiç bulaşmaz mısın; yoksa nasıl olsa kolayca sıyrılırım mı dersin? Sen ne dersen de; ne kadar sakınırsan sakın; canınla, kanınla, ruhun  ve matematiğinle geçmişin omuzuna basarak yükselebiliyorsun ancak geleceğin penceresine.İşte tam da bu anda neyi düşünüyorsun aslında? Geçmişin omuzlarını ne kadar acıttığını mı ya da seni yeteri kadar yukarı kaldıramadığını mı? Yoksa geleceğin sana yansıttığı siluetinin ne kadar belirsiz olduğunu mu?

Bir karmaşa ise içinde bulunduğun ruh durumu; şöyle birazcık geri çekil tuvalin bir köşesine doğru.Sakinleş ve sen de izlemeye başla fırça darbelerini.İnan ki korktuğun kadar, kendini sakındığn kadar içine çekemeyecek seni o dehliz.Çünkü sevsen de sevmesen de renk var o tuvalin üzerinde. Belki biraz daha gri, biraz daha siyah, ya da henüz yerini bulamamış, ortalıkta gezinen hafif puslu bir mavi. Yalnız o kadar mı? O kadar olmadığını biliyorsan ki biliyorsun o zaman ara hayallerinin arasından güneşin sarısını ya da ağacın yeşilini; kimbilir belki biraz köpükle aydınlanmış sahil sabahını;kızıl bir alevle süslenmiş akşamüstünü fırlat at tuvalin üzerine... Ne kaybedersin? Ya kapatırsa ki kapatır o renkler elbet diğerlerini sevinmez misin?

Hayat bazen sana içinden çıkılamayacakmış hissini yaşatmak ister. Açıkça dener seni aslında, sınırlarını öğrenmek ister. Sana zarar vermek değildir niyeti çünkü seni sever. Hayata tutunmaksa insanın temel içgüdüsü; kimbilir  belki de insana tutunmaktır hayatın canlı kalabilme çabası. Bırak dolansın o zaman boynuna, sarılsın omuzuna. Bakma sen o seni sever. Sever de azıcık hinlik yapmaktır dileği, minik bir yumakla oynayan yavru kedi misali. Bıraksan saatlerce uğraşır değil mi, atar,tutar, hırpalar, sarsar, bozmaya çalışır o yumaktaki düzeni. Ama yok etmek istemez. Hele elinden alınmasını hiç istemez. Sevimli, zararsız bir hoyratlıktır yapmaya çalıştığı; masum bir zalimlik belki de;olabildiğince...

Belki de onun sana ihtiyacı vardır; sen ona gereksinim duyduğunu zannederken. Çekip çevrilmeye, anlaşılmaya,hakettiği yere konmaya,değer verilmeye, önemsenmeye. Açıkçası sana ;ilgine, sevgine, dokunmana ve sahiplenmene, korumana. Bence öyle. İster ki onu bırakmayasın; elini üzerinden hiç çekmeyesin, nazına, kaprisine rağmen ondan vazgeçmeyesin. İşte en dayanamadığı tepki de budur belki. Ondan vazgeçme ihtimalin. Madem ki bu can bedene verildi ve sana emanet edildi; misafir kılındı ruhunun ölümsüzlüğünde o zaman tek bir şey önem kazanıyor? Onu pamuklara sarıp sarmalayarak, özenle, sevgiyle, merhametle kabullenmek. En layık olduğu biçimde yüceltmek ve üzmemek.

Hayatı üzme, çünkü o seni o kadar seviyor ki sanırım üzülmeyi hiç haketmiyor...

Hayata sevgiyle.

  

 
Toplam blog
: 15
: 1080
Kayıt tarihi
: 18.12.12
 
 

Hayatın sıradan olmadığını düşünen, bir yanı yazma eylemi için deli divane olan, iki harika annel..