Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '12

 
Kategori
Anılar
 

Hayata yenik düşmek

Hayata yenik düşmek
 

Her gün yaptığım şeyleri yapmak bazen sıkıcı gelir. O zaman eşortmanlarımı giyer sahilde koşar. Bazen de bir çay bahçesine oturur. Bir çay içer, etrafıma gözler minik notlar alırım. karşımda çocuk parkı, çocuklar...

Ne güzeldir çocuklar seyretmek, onları seyrederken kendimden geçerim. Herkes koşuyor oynuyor hatta kavga ediyorlar, kumları başlarından aşağı döküyorlar. Gülmeye başlıyorum kız, erkek ne çok çocuk var. Herkesinde oynamaya hevesi ne çokmuş. Uzunca bir zaman onları izledim. Ama o ne! Bir erkek çocuk hiç yerinden kalkmıyor, oynamıyor sadece bakıyor... bakıyor...

Neye bakıyor. Oynayan çocuklara bakıyor sanki kanadı kırık güvercin gibi. Mahsun, üzgün, kırgın...Yorgun ve hasta hep bir gün koşabileceğini düşünerek belki de hayallerinde koşuyordur...

Pes etmişti zavallı çocuk, ne koşacak gücü, ne de umudu kalmıştı. Yanında bir torba üzerinde... Tomografi yazılı belli ki doktordan yeni gelmişti. Yerimden kalktım. Ayaklarım beni bankta oturan çocuğa doğru götürdü. İçimden bir gün deneye deneye uçmayı, koşmayı, oynamayı öğrenebilirdi. Uzaklara gidemesen de koşa bilirdi o yeşillilere dolu dağlara doğru.

Ama tam öğreniyorum derken. Yaşamı boyunca gidebildiği yerler sadece yuvasının bulunduğu yerdi. uçmayı öğrendiği gün annesini kaybeden" kanadı kırık güvercinin hani öbür kanadı da kırılmıştı ya "

Zaman akıp gidiyordu. Doktor son ümit kırıntılarını da yok etmişti. Ne yürüyecek ayakları, ne de kanadını çırpacak gücü kalmıştı. Hayallerini kaybederken gökyüzünden yere çakılıp biten hayallerini düşündü.

Annesi tek eski bir evin çatı katında dünyaya getirmişti. Sonra bu eski evin sarmaşıklarla kaplı rengarenk çiçeklerine gülümsüyordu sanki.

Annesi onu yürütebilmek için ne kadar çok çaba harcadığını anlattı oğlunun saçlarını okşarken. Her gün ümitle nasıl uğraştıklarını anlattı. Ama olmuyordu. Çünkü ayağının birisi kısaymış. Ne zaman yürümeye kalksa dengesini kaybedermiş. Koşan arkadaşlarını görüyor. Dağlarda uçan güvercin olmak istiyordu.

Gözleri yaşlı ona anlatıyordu. Hiç bir zaman yürüyemez deseler de bir kaç adım attıkça hep ümit ettik. Yorulduğu zaman hep çiçeklerle dolu çimlerde dinlendik. Hayatı hep kısır döngü içinde doğduğu mekanla sınırlı kaldı. Bir gün uzaklara kadar gideceği dağları hep umut ederek geçti. Karşısındaki evin penceresinde duran çiçeklere baktı. Çiçekler onun tek dostuydu. Çiçekler arasında başladığı hayat yolculuğunu.

Artık gücü ve umudu hiç kalmamıştı. Yalnızdı. Yalnızlığın esiri olmuştu. Kısa ayağıyla girdiği bu hayattan yenik çıkmıştı.  

 
Toplam blog
: 140
: 595
Kayıt tarihi
: 31.08.10
 
 

18.03.1950 yılında Samsun'un Bafra ilçesinde dünyaya gelmiş. Altı çocuklu bir işçi ailesinin üçün..