Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '12

 
Kategori
Deneme
 

Hayatının Terasından Bakıyorum Nasıl Olsa…

İçimdeki ateşim, esrarım dediğin, orası dediğin… Şehrin, sokakların, yolların, kaldırımların, duvarların mı? Ben şimdi buradasın dediğin yerde miyim?

Gerçekte bilmiyoruz ki neredeyim? Senin gördüğün yerde miyim yoksa baktığın yerde miyim?

Yok, yok, ben söyleyeyim… Bak ben şimdi neredeyim?

Merdivenlerini çıkıyorum ağır ağır… Kolay bir yolu da yok ki bunun, merdiven işte… Hayat merdivenlerinden kaçış yok! Bunlar senin ama hayatta senin içinden geçiyor, topluyor tüm basamaklarını etrafımda…

Bazen diyorum, olduğum yerin ne önemi var? Hayatının terasından bakıyorum nasıl olsa… Ne gökyüzüne yakınım, ne de yeryüzü bana… Bütün bu adımlarımda, dilimde bitmeyen şarkıların var. Melodisi, kırıklıklarımı toparlamayan bir zaman tüneline yaklaştırıyor. Basamakların bitiminde, bir kuş gölgesinin kanatları var. Yarınların sırrını yutuyor bu gölge, henüz var olmayan bir ufukta gözetliyor yolumu…

Bazen de bu bir düş diyorum, senin hayal dünyanın ötesinden başlamış… İki arada bir derede, derin kuyuların arasından geçip, gelmiş buralara…

Ne olursa olsun dedim ya, sana hissettiklerimi serip, düşmeye razıydım ben, atlamayaysa gönüllüydüm! Duysana beni buradan, “Aramalıydın diyorum bağırıyorum hatta aramalıydın… Gölgede, serdiklerimi okumalıydın… Üzerine basmak niye ki?”

Şimdi gördüğüm manzara terasından baktığım şehrinin hüzünbaz yüz ifadesi… O gece yarısı senden okurken… Bu gece ise kuytu kıyılarını öperken yakaladım kendimi… Şehrin hangi kasvetleri yakıyor göğsümde, kıyın tüm şeridini içmiş, sarhoş ve dengesiz bir imajı var. İçmişte beni dolduracakmış gibi bakıyor… Kanayım mı sana ya da kanatayım kendimi sana?

“Nereye doğru uzanıyordu o duygularım? Tutamadın…”

Cevap belliydi “Kumsal senin!” Dalgalarının sildiği benim ayak izlerim mi?

“Ben terastayım, yürüyen yüreğimdi…”

Peki, arkamdan gelen duygular senin mi? İzlerin var yollarımda biliyorum... Sadece bunlar da değil, düşlerimin çığlıkları, sahip olduğun gölgelerin soğuğu var üzerimde...

İçindeki tüm kin ve nefreti arkasına atmış bekliyor o gölgeler... Belli ki bilmiyorlar onları yanı başımda beslemeyi… Öğrenememişler benimle öleceklerini… Ellerinden tutup, bugünlere getirememişsin işte. Yanı başımda küçük ve mutsuz kalmışlar… Tamam, ama buradalar diyorum buradalar…

Var olmayan duygularım, doğrularıma çelme takmış… Dudaklarımı büksem ne olur? Ruhunun gömleği benim boğazımda ilikli… Tut ki çıkardım gömleğini ve seni soydum sanıp, ben çıplak kaldım istediğin gibi… Duygularım örter ki, tenim dediğim kızıl ateşi… Boğazındaki izlerin acısı geçer mi yaktığın ateşle sanki? Yeni bir iz yaratabilir misin benden kalbine?

Şehrinin damarlarına aykırıyım ben, kıramadığım tek kaldırım taşı senin sokaklarında kaldı… Ve gecenin ışığına inat, yürürüm karanlığına istediğin patikadan hem de, senin sokaklarına dokunmadan…

Madem sevdiğim karanlığı serdin yollarıma, o halde korktuğum her anıma yıkılsın gecemin efendisi ay! Evsiz kalayım şehrinin sokaklarında, kaldırımlara kırık dökük yollara düşeyim, ayın diğer yüzü yanı başıma baksın…

Bir tek senin sokakların, senin duraklarında kalsın kırpılmış etlerim… Alev alsın gözyaşlarım duvarlarında… “Ateş üşümezsin korkma!”

Madem o kadar karanlığım sana, çek yorganı üstüne… Göm başını yastığa, nefes alış verişimi bile duyma!

Madem siyahım anlattıklarımla, at çiçekleri eteğimden, dök kalbimdeki avuntuyu koynuna, bitir bu geceyi… Mum ışığına vuran ayın üçüncü gözünü yak…

Beni ışıksız bırak, aşksız bırak… Kendi yangınımda alev alırken aydınlanır göğsüm, sokaklarına güneş diye yelken açarım…

Bu kez anla ki; O gecene, karanlığına düşemedim ama o gün için gündüzüne, güneşine tüterim bir güne binlerce yıl demlenirim…

 
Toplam blog
: 16
: 411
Kayıt tarihi
: 19.07.11
 
 

1981 Aydın doğumluyum. Sağlık sektöründe reprezant olarak çalışmaktayım. Yürüyüş yapmayı ve müzik..