Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '17

 
Kategori
Psikoloji
 

Hem Konuştum Hem de Yazdım

Hem Konuştum Hem de Yazdım
 

Necati Gül ve Sabahattin Gencal Üsküdar sahilinde


Siz hiç kendi kendinizle konuşur musunuz?

Sokaklarda, birilerine kızdığını, hayata küstüğünü belli edercesine sesli konuşanları hatırlatmıyorum. Gerçi onlar da ayrı ve tipik bir konu; ama ben iç konuşmalardan söz ediyorum.                 

Oldum olası iç konuşmalarım oluyor; ama bugünler de oldukça fazlalaştı konuşmalarım. Nasıl anlatsam bilmem ki… Şu kadarını söyleyeyim ki bu yazdıklarım da iç konuşmamın ürünüdür. Yani masanın başına oturup da yazmadım bu yazıyı. Gece, yatakta uyuyamadığım anlarda düşündüklerimi aktarıyorum şimdi. Tabii, yatmadan öncesini de anlatmam gerekir.

Dün akşam, kendilerinden Allah (c.c) razı olsun bir öğrencim aradı beni. Hal hatır sordu. Uzun uzun da konuştuk. Önce bu öğrencimin kim olduğunu belirteyim sonra da konuşmalarımızdan satırbaşlarını yazayım.

Öğrencim Necati Gül Bey, Samsun 19 Mayıs Üniversitesinde yıllarca öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra emekli olmuş biri. Seyyah desem yeridir. İnsan ilişkilerinde olağanüstü bir yetenektir. Nasıl da iftiharla öğrencim diyorum değil mi?

Okumak ve yazmak üzerine konuştuk daha çok; biraz da akl etmek ve tefekkür konuları üzerinde durduk. Bu konuları az çok siz de biliyorsunuzdur. Onun için bunları pas geçerek vecize      gibi bir sözünü hatırlatacağım: “Okumak kafayı doldurmak, yazmak ise kafayı boşaltmaktır.” Bu sözün açılımı üzerinde de az da olsa konuştuk:

Okumak sadece bir metni okumak değil, kâinatı ve insanı da okumaktır.Yeri gelmişken belirteyim, bugünlerde İkra Ayeti üzerine bir derleme çalışması yapıyorum. Onun için Necati Bey’in fikirleri üzerinde yatakta da düşündüm. Telefon faslı bitti, bu kez kendi kendime konuşma faslı başladı.

Kafayı doldurmak derken elbette ki belleği doldurmaktan söz etmiyoruz. O eskidendi. Ayaklı kütüphane gibiydik. Şimdi internet ne güne duruyor. Burası anlaşılıyor. Kafayı boşaltmak konusuna değinelim biraz da.

Yazarak, yazdıklarımızı paylaşarak kafayı boşaltabiliriz. Tabii konuşarak da, bazı diğer eylemlerle de. Necati Bey, bunları da yazmak kategorine koyuyor…

Kendi kendime, “Haa şimdi anladım…”    dedim. Sizin anlamadığınızı biliyorum. Biraz sonra anlayacaksınız siz de.

Ben, hemen hemen her konuşmamızda Necati Bey’e gezip gördüklerini, aklettiklerini, duygu ve düşüncelerini yazmasını öğütlerdim. Bir öğretim görevlisine de öğüt verilir miymiş. Hocası olmam dolayısıyla veriyorum öğüdümü. O, şimdi bile Samsun İmam Hatip okulundaki öğrencim sanki. Hocalık psikoloji işte… Sağ olsun saygı ve sevgisi devam etti hep.

Yazmak kafayı boşaltmaktır.”sözü, onun aklından dahi geçmediğine eminim, ama bana bir cevap gibi geldi. Demek istedi ki; “Ben zaten yazıyorum.”

Doğru mu düşünüyorum? Acaba böyle düşünenler olmuş mudur? Soruları ve benzer sorular geçti aklımdan. Gece birçok düşünürle de konuşmuş gibi oldum. Yani hem kendimle hem de… Uzatmadan birkaç satır yazdıktan sonra yazımıza son verelim.

Mark Twain doğruladı bizi, bakın ne diyor: “Eğitim kafayı geliştirmek demektir, belleği doldurmak değil.

Yukarıda dedim ya, kendi kendime konuşuyorum; ancak kalabalığa konuşmuyorum. Konuşamam da… Yazmakla bu eksiğimi giderebileceğimi Cesare Pavese dedi bana:

Yazmak güzel şey; hem kendine, hem bir kalabalığa konuşmak gibi iki zevki birleştiriyor.

Zevk alarak yazdığım bu vecizelerden sonra bir vecize daha yazayım. Bunu ancak Necati Bey açıklayabilir:

Yazmak, aynı zamanda susmak, söylememek, sesini kesmek demektir, gürültüsüz haykırmaktır.”(Marguerite Duras)

“Hem okudum hem de yazdım, yalan dünya…” diye söylerler. Buna karşılık ben diyorum ki;

                   Hem konuştum hem de yazdım…

                   Sabahattin Gencal, Hamidiye-Çekmeköy_İstanbul

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..