Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '08

 
Kategori
Aile
 

Her ağaç kökünden önce kurur...

Her ağaç kökünden önce kurur...
 

Yapraklara can veren kökler


Fevkalade endişe içindeyim...
Sen şimdi anlamazsın beni çocuğum… Bunlar şu an senin için nahoş konular…
Duyma; şimdilik kapat kulaklarını....


Her yer de toz pembe kar...
Ah !...Nasıl da geniş at gözlüklerimiz var...
Gözlerimizin önünde karanlığa gömülüyor bu medeniyetin çocukları ve biz hala kendi derdimize ağlamaklı, kendi zevkimizde oynamaklıyız...


İster kızın ister katılın bana...
Kendimizle kalmak adına başımızdan savuşturup adeta paraya evlatlık verdik bu devrin çocuklarını, internet denen karanlık mahpuslara kilitledik onları…
Telefonlarda ceplere saklandı muhabbetleri, düz ekranada seyre daldıkları dümdüz, bomboş bir alanda kaybolmak üzere hayal kapıları..
Marka, trend hastalığı bulaşmış, ateşler içinde cayır cayır yanıyor çocuklarımız…
Ve bunlar olurken biz nerelerdeyiz, nerdeyiz biliyor musunuz.?
Kimsenin onlara yaklaşamayacağı kadar yakınlarında!..
Çocuklarımızın ayaklarından başlayıp beyinlerine kadar yol alan
zehirli sarmaşıkları görmüyor musunuz?..
Hayır!.. Görüyoruz demeyin boşuna!..
Malesef görüp de görmezlikten geliyorsunuz..geliyoruz
Sonraları kendimizi paralasak da şimdilerde gözden kaçırıp kaybedeceklerimizi, yarının sokaklarında bulmak çok zor olacak, hatta imkansız mı imkansız!..
Giden gittiği yere alışmış, acının kokuşmuş teneffüsleri sinmiş olacak ruhlarına...


Fevkalade endişe içindeyim...
Çünkü her ağaç, önce kökünden kurur...
Aman Allah’ ım!.. Korku nasıl da kırıyor şu an kalbimi?..


Bir düşünün..
Ruhunuzdaki çürüklere, morluklara bakarak, kendinize acıyarak daha kaç sene geçireceksiniz,
daha kaç sene sisli aynalara bakıp bakıp kendinize küsüp ağlayacaksınız?..
Üç kuruşluk zevkleriniz uğruna daha kaç çocuk kurban vereceksiniz dizlerinizin dibinde?
O kadar mı uzun hayatlarınız var?..
Var da yoksa saklıyor musunuz toprağa çakılı görünmez kazıklarınızı?..


Siz o yaraları seyerttikçe ve dört köşe zevklerde köreldikçe ne büyük yaralara zemin hazırlayıp, ne büyük yaraları gözden kaçırdığınızın farkına varamayacaksınız.. Ta ki avcunuzdan dökülene ve ellerinizin bom boş olduğunu görene kadar..
Doğru ya!.. İnsanoğlu böyle değil mi? Kaybetmeden, kıymet bilmiyor...
Kan kusumu illetlerin pençesinde çırpınan çocuklara çok mu zor bulmak, şefkatin cerrahlarını?..
Oysa her insanda iki tane var benim bildiğim...
Gurur mu engel yoksa sımsıkı sarılmaya?
Kibir mi yoksa ışık saçan gözlere sevgiyle baktırmayan?
Adetin, örfün kara bıçakları mı var bir damla sevgi sözünü dilinizden esirgeyen?
Yoksa günahınızın kirlerinde bulaşmasın diye mi taş kesilir elleriniz dokunmaya?..
Anne, baba olacak kadar daha yaşlanmadınız mı, kıskanıyor musunuz tazecikleri,
size bir zamnlar reva görülmeyeni göstermek mi zorunuza gidiyor yoksa..?
Yokluğunu seyretmiyor musunuz çocuklarınızın kocaman olmuş gözlerinde?..

Fevkalade endişe içindeyim...
Aman Allah’ ım!.. Korku nasıl da kırıyor şu an kalbimi?..


Çoğumuz anne baba olmayı haketmiyoruz...
Belki bu bizim başarısızlığımız değil: anne ve babalarımızın..
Biz aynı çizgide gittikçe, başarısızlığımızın acı tablosunu çocuklarımızın geleceklerinde izleyeceğiz...
Kaçınız memnun kalacak bu tablodan, kaçınız hayranlıkla izleyeceksiniz?..
Biriktirdikleri taşları dökülmeyecek mi sanıyorsunuz eteklerinden?..
Onlara o an ne diyeceksiniz?..
Kimi suçlayacaksınız yüreğinizden esirgediğiniz sevgi ve şefkat için?..
İşte o gün geldiğinde dokunmak isteyeceksiniz çocuklarınıza; bu defa onlar kaçıracak yüreklerini, bir türlü doğrulmayan boynu bükük başlarını ve siz o an kesmek isteyeceksiniz bileklerinizden; dokunmakta geç kalmış ellerinizi...
Ve omuzdan koparmak isteyeceksiniz bir defa sımsıkı sarılmamış kollarınızı...

Hadi buyurun...
Öyle itibar sokaklarında caka satmaya benzemez bu...
Bu yükün vebali, ağırlığı taşıyamayacağınız kadar, tonlarca...
Dönüp baktığınızda geçmişe silemeyeceğiniz tek gerçeğiniz olarak kalacak çocuklar...
Belki talihsiz karşılaşmalar sonucu yuvanızdan kopmuş olabilirsiniz...
Hayat arkadaşlarınızla aranıza buz dağları girmiş olabilir...
Bir celsede ayrılmış olabilirsiniz evliliklerinizden, evlerinizden...
Anne ve babanın koparamayacağı tek bağdır çocuklar:..
Onları kullanmaya hatalarınızın bedelini çocuklara ödetmeye hiç bir hakkınız yok...

Unutmayın ki sizleri Hak huzurda ehemmiyetli kılan tek şey insan olmanız…
İnsan olmayı ehemmiyetli kılan en önemli şeyse, bir çocuğa hakiki manada anne ve baba olabilmenizdir....

Bu günün fidanları, yarının ağaçlarını sevginin suyundan mahrum bırakıp
şefkat/sizce köklerinden kurutmayın!..
Geç olmadan lütfen sımsıkı sarılın çocuklarınıza ...

Saygılarımla

Esra Kaya

 
Toplam blog
: 21
: 615
Kayıt tarihi
: 04.02.08
 
 

sessiz..ada..esra kaya(Şiir düştü)1971 Sivas doğumlu üç çiçeğin annesiyim...Sağı, solu iki kolum far..