Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '12

 
Kategori
Deneme
 

Her seçilmiş kişi, 'devlet adamı' olamaz !..

Her seçilmiş kişi, 'devlet adamı' olamaz !..
 

Tarihimizin şanlı sayfalarına bir göz attığımızda, yüzlerce devlet adamı yetiştiren Anadolumuzun bağrından çıkan -gerçek devlet adamlarımızın - yaşam öykülerinin genç kuşaklara, yazılı eserlerle aktarılması gerektiğine inanıyorum.

Bizim bazı işgüzarlarımızın geleneksel kültürlerimizin; devlet adamlarımızın seçkin yaşam öykülerinin sunumu yerine, binlerce angarya konunun çocuklarımızın kafasına doldurulması, insanlarımızın eğitim sisteminden soğumasına neden olmaktadır.

İlkokul yıllarımdan bu yana anlatılagelen devlet büyüklerimizin yaşam öyküleri, bizleri çok derinden etkilemişti.

'' Bir musibet; bin nasihatten yeğdir. ''    Ne ekersek, onu biçeceğiz...

Sürekli eleştiren, yargılayan kişilere 'Haydi elini taşın altına koy da görelim !..'' dediğimizde, onların -tabanlarını yağlayıp kaçtıklarına- tanık oluyoruz.

''Hem kel hem fodul olanlardan'' çok çekti bu ulus !..

Eğitim-öğretim, sadece, taş binaların yapılmasıyla gerçekleşmez..İçini yararlı eğitim projeleriyle doldurmak gerekir.

Okullarımızın birçoğunda, internet sınıflarımıza kadar girmiştir...Bu güzelim fırsatı, iyi değerlendirmek için de iyi yetişmiş eğitimciler gerekir.

Kaliteli eğitimciler de kendilerine model olmuş, hocalarının ve erdemli  devlet adamlarının izinde giderler.

Bunun için de o değerli şahsiyetleri iyi tanımak gerekir.

Bu misyonun gereği olarak, merhum, Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk'ün, yaşamından, örnek anılar sunduğum yazımın 2. ve son bölümünü sizlere sunacağım.


* * *

'' Köşke yeni bir özel kalem müdürü gelecektir. Yaverlerle arkadaşlık kuran Osman Korutürk, sohbet sırasında kendilerinden, özel kalem müdürlüğü için, Dışişleri Bakanlığı’ndan bir liste geldiğini öğrenir.

O sıralarda, Dışişleri Bakanlığı’nda ikinci kâtip olarak çalışan Osman Korutürk, aday listesini görünce içinden "Hiç olmayacak, babamla hiç uyuşmayacak adamlar..." diye geçirir. Çalıştığı kurumu tanımaktadır ve o mesleğin adamıdır.

Yaverlere, “Bu isimler de nereden çıkmış?” diye sorunca, “Bilmiyoruz. Birazdan Sayın Cumhurbaşkanı’na arz edilecekler.” Yanıtını alır. Bunun üzerine, babasının yanına çıkar ve “Bir liste gördüm” der, "Candemir Bey'in yerine aday göstermişler. Onlar pek işe yarar adamlar değiller."

Korutürk birdenbire sinirlenir ve aralarında söyle bir konuşma yaşanır:

"Sen böyle, ikinci kâtip olarak amirlerini tezkiye mi (bir kişinin işin ehli olup olmadığının kendisini tanıyanlarca söylenmesi) ediyorsun?”

"Kimseyi tezkiye ettiğim falan yok. Bunlar sizinle uyuşamazlar, sizin tarzınızda insanlar değiller."

"Sana ne! Sen nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin? Sen İkinci Kâtip bir adamsın! Kimin işe yarayıp yaramayacağını takip edebileceğim başka yerler var. Sana mı soracağım?"

Osman Korutürk, söylediğine söyleyeceğine pişman olmuştur.

Korutürk; "Bak!” der, “Bir daha böyle bir şey olursa, senin ayağını buradan keserim. Gider Moda'da (İstanbul’daki evleri) oturursun. Bir daha seni Köşk’e sokmam! Çık, hadi çık!"

******

Yorumum  : Bu kültürle yetişmiş bir toplumun,12 Eylülden sonra süratle kan kaybettiği, 'Hamili kart yakinimdir .'' ibareli kartvizitlerin moda olduğu ; devletin en yüksek mevkilerinde bulunanların oğullarının ve kızlarının bürokrat atamalarında,ne derecede etkin roller paylaştıklarına tanık olduk.


* * *

Osman Korutürk, Dışişleri Bakanlığı’nda İkinci Katip olarak çalıştığı süre içinde özel arabasıyla sık sık İstanbul’a gelip gitmekte, trafikte yaşanan keşmekeşten, kazalardan sıkıntı duymaktadır. Bir vatandaş olarak, kendiliğinden çözüm üretmektedir. Ailece kahvaltı ettikleri bir sırada, “Şu trafik kazalarını önlemek mesele değil,” der ve yapılması gerekenleri anlatır.

Baba Korutürk, “Sen bunları bana anlatacağına,” der, “git Emniyet Genel Müdürü’ne anlat!”

“Emniyet Genel Müdürü beni dinler mi baba?!” diye yakınır Osman Korutürk, “Ben Dışişleri Bakanlığı’nda İkinci Katip bir adamım. Emniyet Müdürü’nü nereden göreceğim?”

“Ben seni görüştürürüm.”

“Aman , istemem... Sakın yapma baba!”

“Sen şimdi bu fikirleri söyleyip, çıkıp gideceksin. Biz sorumlu mevkide bir insanız. Vatandaşın bir fikri varsa, açıklaması lazım. Herkes böyle susarsa olmaz. Bunları ilgili mercilere ileteceksin. Onlara ulaşamıyorsan, ben seni ulaştırırım.”

"Hayır, öyle bir şey yok. İstemem!"

Osman Korutürk, kahvaltısını çabucak bitirip, kaçarcasına işine gider.

Odasında otururken çalan telefonu açar, “Efendim, Sayın Müdürümüz görüşecekler.” sözlerinin ardından Emniyet Genel Müdürü’nü karşısında bulur:

“Sizin trafik kazalarıyla ilgili bazı fikirleriniz varmış. Dinleyip, istifade etmek istiyoruz...”

Osman Korutürk her nekadar, “Yok efendim,” diyerek geçiştirmeye çalışsa da, Emniyet Genel Müdürü kararlı bir şekilde, “Sizi aldıracağız.” der ve dediğini de yapar.

****

Yorumum :

Günümüzdeki bir çok bürokrata göre çok anlamsız ve banal gelen bu tavır, bir devletin onurunu ayakta tutmuştur. Öldükten sonra en ufak bir yolsuzluğu konuşulamayan böyle saygın bir cumhurbaşkanının, evladına yapmış olduğu bu rehberlik ve erdemli kutsal miras, Türkiye Cumhuriyeti ayakta durdukça anlatılacaktır.

* * *

Fahri Korutürk’ün Moskova Büyükelçiliği yaptığı yıllardan iki anekdot :

Fahri Korutürk Deniz Kuvvetleri Komutanlığından emekli olduktan birkaç ay sonra Moskova'ya büyükelçi olarak atanır. O tarihte Sovyet lideri ise Nikita Kuruşçev'dir.

Kuruşçev, sefirlerinde de bulunduğu bir davet sırasında, Korutürk’ün yanına gelir. O sırada U2 uçuşları nedeniyle gergin bir ortam vardır.

Kuruşçev, Korutürk’e, “Bilmelisiniz ki,” der, “bizim sadece Karadeniz Donanmamız, Türk Deniz Kuvvetleri’ni silmeye muktedirdir. Onun için tavırlarınıza dikkat etmelisiniz.”

Korutürk, bu sözler üzerine, “Sayın Kuruşçev, bunu bana söylemeyin,” diye yanıt verir, "ben buraya gelmeden üç ay önce, NATO'nun Kuzeydoğu-Akdeniz Komutanıydım. Ben Sovyet donanması’nın nerede birliği olduğunu, gücünün ne olduğunu herkesten iyi bilirim. Belki sizden de iyi bilirim,” der ve ekler :

“Bu söylediğiniz doğru değil, inandırıcı da değil. Gidin, Yunan Sefiri'ne söyleyin, belki o inanır."

Kuruşçev, "Sizinle de böyle şeyleri konuşmak hiç mümkün olmuyor. Hemen birşey çıkarıyorsunuz," diyerek, Korutürk'ün yanından uzaklaşır ve Yunan Sefiri'nin yanına gider. Onunla konuşurken, arada bir dönüp Korutürk'e göz kırpmayı da ihmal etmez.

******

YORUMUM :

Devletin itibarını ayakta tutan; bir ulusu ' vezir de eden rezil de eden' o devleti temsil eden şahsiyyetlerdir...Fahri Korutürk'ün, orada tartarak kullandığı birkaç erdemli cümle, Türkiye Cumhuriyetinin onurunu yüceltmiştir...Libya lideri Kaddafinin cadırında, bir zamanlar hakarete uğrayan dönemin devlet adamlarımızın (?) ve kafamıza çuval geçirten şahsiyyetlerin de onurumuzu ne denli incittiklerini hatırlatmadan geçemiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti tarihi, böylesine erdemli devlet adamlarıyla şanlanmıştı.

Mustafa Kemal Atatürk'ün izinden giden ve onurlu duruşu; asaleti ile devlet onurumuzu herzaman 'dimdik ayakta tutan ' Fahri Korutürk gibi devlet adamlarımızı her zaman saygıyla ve özlemle yâdedeceğiz...

.........

Kaynak : Ali Baransel -Bıçak Sırtı -

RESİM: http://izlerveyansimalar.blogspot.com/2012/05/fahri-koruturk-un-buyuk-onderle.html

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..